3.1

17.4K 1.1K 532
                                    

Yazarın ağzından: 

Bir kurşun yetiyordu bütün her şeyi yerle bir etmeye ve bir kurşun yetiyordu her şeyin son bulmasına. Bir uçurumdan atlıyordu umutlar ve arkasından seyretmek düşüyordu ardında kalanlara. Bütün her şey son buluyordu. Gözler kapanıyor ,kavuşmadan ayrılıyordu sevenler. 

Saatler geçmiyor ,bekleyenlerin en ufak kalan ümitleri de son buluyordu. Her şey bir anda gelişiyordu. İçeri kontrol için giren doktorlar bile biliyordu sonucun ne olacağını. Artık hiçbir umut yoktu. Tam mutlu olacaklarını sandıkları anda yeniden dibi boyluyordu Elzem. Onlar annesiz babasız büyümek zorunda bırakılanlardı. Onlar hayata kaybetmek için gelenlerdi.

Mutlu olmak onlar için haramdı. Kader çoktan onlar için ağlarını sonuna kadar germişti. Kalpleri birbirlerine bağlı olsa da hepsinin gidecek zamanları yer farklıydı. Bir ses her şeyi mahvetmeye yetip de artıyordu. Bir kalp atışının durma sesi...

"BİR ŞEY YAPIN. Ceyhun seni affetmem. Yemin ederim ki affetmem, affedemem..." diye diz çökmüştü Yüzbaşı Selin. Gönlünü kaptırdığı bu adam gözleri önünde kendinden vazgeçiyordu. Buna izin veremezdi ama elinden hiçbir şey gelmezdi. O kendi vazgeçiyordu. Hakkikati biliyordu genç kadın . İçeriden çıkan doktor yüzlerini onlara döndü. Kafasını aşağı yukarı salladı doktor. Genç kadının yüzüne yayılan gülümseme çok geçmeden kesilecekti.

"Benimle odama kadar gelebilir misiniz?" dedi . Şimşek Timi ve Yüzbaşı Selin doktorun arkasından gidiyordu. Duyacakları şeylerden korkuyorlardı. Tıpçı silahı olmadan yaşayamazdı. Bir askerden en son beklenecek şeydi belki de yaşaması. Nefes alırdı ama ruhu ölürdü. Ruhu ölüyordu Tıpçı'nın. Elzem'in Tıpçı'sının artık gücü yoktu. Mutluluk onu çoktan teğet geçmeye razı olmuştu. 

Herkes yerlerine oturunca doktor sustu. Kimse konuşmuyordu. Gerçekleri duymaya daha kimse hazır değildi. Dosyaya son kez göz atan genç adam hüzünle gözlerini yumdu. Bu şu ana kadar verdiği en kötü haberdi. Defalarca hastalarını kaybetmişti belki ama hiç yaşayan birinin ruhunun öldüğüne şahit olmamıştı. Nasıl derdi kolunu kesmek zorundayız diye? Diyemezdi ki...

"Ceyhun Bey'in sağlık durumu iyi fakat..." devamını getirememişti çünkü kalbindeki acıyı hissediyordu genç adam. Daha yirmi dört yaşında olan birine bunu nasıl derdi? Yüzbaşı dayanamayarak konuştu.

"FAKAT?" dedi soru sorar gibi. Cevabı duymaktan ölesiye korkuyorlardı.

"Kesilmesi gerek." dedi yüzünü yere eğen doktor. Bunu söylemek çok zordu onun için. Biliyordu burada bulunan herkes gibi Binbaşı Ceyhun da mesleğine aşık bir askerdi.

"N-NE?" diyerek elini ağzına kapattı genç kadın. Bunu duymayı beklemiyordu ya da duymak istemiyordu . Çok ağırdı bu. Asla sevdiği adama söyleyemezdi bunu. Onun yıkılmasını izleyecek kadar güçlü değildi Selin. Onun ruhunun intihar etmesine şahit olacak kadar güçlü değildi.

"Üzgünüm." dedi odayı terk eden doktor. Ona da çok ağır gelmişti. İlk defa kalbi acımıyordu ama bu çok fazlaydı. Bir kelebeğin kanatlarını koparmak gibiydi bu. Bir yağmur'u gökkuşağından bir meleği cennetten atmak gibiydi bu.

"Olamaz." dedi Üsteğmen Ali. Komutanının silahına bile aşkla baktığını görüyordu. Ona bunu söylemek onu öldürmekti. Bu odadaki kimsenin Tıpçı'nın ruhunun katili olacak gücü yoktu.

İşte bir kurşun öldürmüyordu ama yaşatmaya da yetmiyordu. Belki bedenleri hayatta tutsada çoktan ruhları alıp götürüyordu. Bir an geliyordu her şey darmaduman oluyordu.

Nitekim durum Tehlike için de hiç iyi değildi. Kemiğe saplanan kurşun çıkarılamıyordu. Doktorların bir karar vermesi gerekiyordu. Ya çıkaracak yaşayacaktı fakat sakat kalacaktı ya da ölecekti. Yapması gerekeni çok iyi biliyordu ama yapamıyordu. Bir kahramanın süper gücünü elinden alamıyordu. Eli gitmiyordu. Dili varmıyordu bunu söylemeye.

~Karaca~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin