Arabadan indiğimizde karşımızda hazır ola geçen timin üzerinde gözlerimi gezdirdim. Hepsi birer ananın kuzusu birer babanın canıydı. Buraya vatanı korumaya gelen birbirinden cesur aslanlardı.
"Yeni komutan yardımcınız Binbaşı Karaca Bozkurt. Tanışın,kaynaşın. Yarına kadar izin size. Sonra bugünü mumla arayacaksınız." dedi Albay Alparslan.
"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM." dedik hep bir ağızdan. İçeri giren komutanın ardından abim konuşmaya başladı.
"Herkes çardağa." dedi sertçe. Bu sesi çok iyi tanıyordum. Demek ki mesleğinde ciddiyete çok önem veriyordu. Şaşırmıyordum bu haline. Yaralarının büyürken kapanacağını sanan, duygularını gizleyen bir çocuktu. Herkes aynı anda çardağa giderken onları takip etmeye başladım.
Aralarında yabancı hissetmem normal miydi? Etraftaki bütün askerler garip bakarken onların garipsemesi çok normaldi. Bu meslekte fazla kadın olmazdı. Bu yüzden beni anlamamalarına bir şey demiyordum. Valizleri askerler götürürken hepimiz sırayla oturmuştuk. Söze abimgirince herkes ona baktı.
"Tim komutanı Kağan Yiğit Bozkurt. Beni yeri gelince bir baba yeri gelince bir dost gibi görmenizi istiyorum. 34 yaşındayım. Aslen Mardinliyim." dedi. Ondan sonra karşımdaki yüzbaşı kardan biri söze girdi.
"Yüzbaşı Miran Ateş. Namı diğer Çakal. İstihbaratçıyım. 28 yaşındayım. Ailem yok. Bekarım. Ispartalıyım. " dedi. Ailem yok derken gözlerinde gördüğüm duygular çok tanıdık gelmişti.
"Yüzbaşi Tahir Öztürk. Nami diğer Laz. Trabzonluyum. Keskun nişancuyum. 27 yaşundayum. Bekarum. Taluplerumu beklarum." dedi göz kırparken. İstemsizce güldüğümde ensesine Çakal tarafından bir tokat indi.
"Ula na vurisin?" dedi. Ondan sora söze yanlarındaki Üsteğmen girdi.
"Üsteğmen Hazar Cihan. Bursalıyım. 25 yaşındayım. Bekarım. Herkes Fısıltı der. " dedi. Sıranın bana geldiğini fark edince konuşmaya başladım.
"Binbaşı Karaca Bozkurt. Tim komutan yardımcısıyım. Mardinliyim. 24 yaşındayım. Bomba imha uzmanıyım." dedim. Hepsi kafa selamı verince karşılık verdim.
"Komutanım yaralanmıştınız. İyi misiniz şimdi?" dedi. Beni kurtaran abim ve timi olduğu için onlara bir teşekkür borcum vardı. Kafa salladım.
"Evet Çakal. İyiyim. Hepinize de teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. Uzun süre birlikte olacaktık. Normal hayatta insanlara çabuk güvenmezdim ama içim ısınmıştı bu çocuklara.
"Teşekküre gerek yok. Görevimiz." dedi Fısıltı.
"Ula acuktum daa. Tanuştuk, gaynaştuk. Hayde ocak başunaaa." dedi heyecanlı heyecanlı.
"Tamam siz hazırlanın. Karaca'm gel sana odanı göstereyim." dedi Kağancığım.
"Emredersiniz komutanım." dediler aynı anda. Ayağa kalkarak odaya doğru gitmeye başladık. Abim kolunu omzuma attığında sanki bütün bakışlar bizde değil gibi daha çok odak noktası olmuştuk. Ki bu benim umurumda değildi.
Odaya doğru giderken abim merdivenlerden inen biri bana çarptı. Sadece sarsıldığımda kafasını kaldırıp bana baktı. Abim de o sırada konuşmaya başladı.
"Önüne bak Toroslu." dedi. Karşımızdaki adam abime döndüğünde gözleri öfkeyle kısıldı.
"Oğlum insan bir haber verir. Seni nasıl merak ettim haberin var mı Bozkurt?" dedi kızgınlıkla.
"Ailevi meseleler vardı dostum. Yoksa biliyorsun." dedi. Adam kafasını anlayışla salladı.
"Bizi tanıştırmayacak mısın bu güzellikle?" dedi samimiyetle. Kötü bir niyeti olmadığı belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Karaca~
Literatura FemininaHayat biz planlar yaparken karşımıza çıkanlardır... Karaca yeni hayatına alışabilecek mi?