Gözlerim acıyordu artık. Saat yaklaşık dört civarıydı ve şu an bunu takan tek kişi yoktu. Bu intikam alınacaktı. Kardeşimin en önemlisi de bir Türk askerinin asla kanı yerde kalmayacaktı. Buna izin vermezdim.
Tehlike ne kadar ısrar etse de hastaneye göndermiştik. İyi değildi. Psikolojisinin en azından eskiye göre daha iyi olduğunu söylüyorlardı fakat mental olarak çökmüştü. Fizik tedavinin ihtimali çok düşüktü. Yüzde beş ihtimal veriyordu doktor. Karar ona aitti ama herkesten çok istiyordum yürüyebilmesini. Onu tanıyordum . Askerlik onun mesleği değil ruhunu sulayan can suyuydu. O giderse içindeki ruh asla yeniden doğamazdı. Belki biraz iyileşirdi ama asla eskiye dönemezdi. Yakın bir zamanda onunla da konuşacaktık bu konuyu.
Bir de biz vardık. Mezarlıktan çıktığından beri en ufak delil için saatlerdir göz yummayan biz... Gözleri mosmor olmasının yanında gram uykusu olmayan biz vardık. Bu mesele bitene kadar bize uyku haramdı. Kardeşim mezarında rahatça sonsuzluğa doğru uyurken bize de ayakta kalmak düşüyordu. Hafifçe geriye doğru atıyordu hayat sürekli bizi.
İçimize akıttığımız göz yaşları eşliğinde mezarlıktan çıkmıştık. Daha sonra ise araştırma yapmak için üste geçmiştik. Fakat teknolojisi ve bilgileri sınırlıydı. O yüzden belgelerle Çaylak'ın evine geçmiştik. Uçakla İstanbul'a geldiğimizden beri uyumuyorduk. Müstakbel bir apartman dairesiydi. Üç oda bir salondan oluşan bu küçük evde bir de küçük bir canlı yaşıyordu. Daha yeni doğmuş fakat annesi olmayan bir kediyi yakın zamanda evlatlık edinmiş Çaylak. Adı Lara'ydı.
Bir odaya Çakal, Laz, Fısıltı, Trakyalı ve Çaylak paylaşıyordu. Çakal istihbaratçı olmasının avantajlarını son derece güzel kullanırken Laz ise her şeyi belgeleriyle aktarıyordu kağıtlara. İkili olarak çalışıyor bütün delilleri çıkarmaya çalışıyorlardı.
Trakyalı bütün izinleri alırken Çaylak ise bilgisayar üzerinden insanların hakkında bulabildiği kadar bilgiye ulaşmaya çalışıyordu. İşinde ise gayet başarılıydı. Tek tıkla bütün bilgileri ortaya çıkarmaya başarıyordu.
Fısıltı ise resmi belgelerle ilgileniyor ve o da bilgi arıyordu. Çoğu zaman Çaylak ile birlikte hareket ediyorlardı. Elleri son derece hızlıydı.
Bize vasıfsız adamlar lazım değildi. Onlar zaten doğanın kanununa göre eziliyorlardı. Güçlü zayıfı çoktan bitirmişken bizim işimiz bitiren taraflaydı. En yukarısına ulaşmaya çalışıyorduk. Öyle bir çökertecektik ki onları Türk ne demekmiş ağlayarak anlatacaklardı torunlarına. Tabi onlara yaşama şansı verirsek ki hiç sanmıyordum.
Kimse benden kardeşimin şehit olma emrini ve diğer kardeşimin kendi canına kıydıran adama acımamı beklemesindi bu saatten sonra. Madem kağıtlar açık oynanıyordu o zaman herkes görecekti Karaca Bozkurt neymiş. Daha kötü yanımı görememişlerdi. Biri eğer benim sevdiğim ve değer verdiğim insanlara zarar vermişse işte o zaman onun işi bitiyordu benim vicdanımda. Acırsan acınacak hale düşerdin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Karaca~
ChickLitHayat biz planlar yaparken karşımıza çıkanlardır... Karaca yeni hayatına alışabilecek mi?