Görevi başarıyla tamamlamış bir şekilde helikoptere bindiğimizde yorulduğumu hissediyordum. Aslında sorunsuz, plana uygun bir görev olmuştu fakat mağarada sandığımızdan da fazla adam vardı ve her şey bir ara sarpa sarmıştı.
Göktuğ ve Vural'ı arkadan gidip korumaya çalıştığımda bir ara çapraz ateşte kalmış ama Timuçin sayesinde ucuz yırtmıştım. O sırada Göktuğ'un kötü bir bakış attığını yakalasam da hemen göreve döndüğümüz için kafama takamamıştım.
"Cihan. Bir daha o gözlerin daha açık olsun. Çapraz ateşte kaldığın an kaçacak yer bul, bizi koruma."
Göktuğ'un sert sesiyle kafamı geriye yaslamayı bırakıp gözlerimi açtığımda diğerleri de gırgıra ara verip bize bakmıştı.
"Şehit olacaksam da kendi canımı veririm Göktuğ. Silah arkadaşlarım bana güvenirken kendimi kurtarmak için onları tehlikeye atmam."
Sesim sert çıktığında bunu beklemiyor olacak ki gözleri hafifçe irileşmişti. Anlık bir tepkiyi ama yakalamıştım.
"Yarın. Sabah içtimada hazır ol." İşaret parmağını suratıma sallaya sallaya konuştuktan sonra gözlerini üzerimden çektiğinde ben de arkama yaslanarak derin bir nefes almıştım. Korkularını ya da birbirlerini korumak isteyişlerini anlıyordum ama artık ben de onlardan biriydim.
Eğer aynı timdeysek birbirimizi ne pahasına olursa olsun korumalıydık. Onlar bana güvenip arkalarını düşünmezken o halde geri çekilemezdim. Benim yerimde onlardan biri olsa onlar da öyle yapardı emindim.
Yine de neredeyse bir haftadır benimle sorunu olan ama bir türlü aşamayan Göktuğ'un yarın hıncını alacağını düşünüyordum. Bu yüzden sessiz kalıp sadece dinlenmeye odaklandım.
***
"Asker, kalk!"
Başımın ucundan gelen sert emirle hızla gözlerim açıldığında bana duygusuzca bakan Göktuğ ile karşılaşmıştım.
"Beş dakikan var, hemen eğitim için hazırlan."
"Emredersiniz komutanım."
Diyerek hızla yataktan çıktığımda kolumdaki saate bakmamla beş buçuk olduğunu görmüş ve biraz daha hızlanmıştım.
Göktuğ kesinlikle bugün pestilimi çıkartacaktı, öyle hissediyordum.
Dediği gibi beş dakikanın sonunda eğitim alanında olduğumda beni ellerini belinin arkasında bağlamış bir şekilde beklediğini görmüştüm.
"Günaydın."
Sabahkinin aksine komutan olarak değil de tim arkadaşıymışım gibi konuşmasıyla "Günaydın." Dediğimde gözleriyle yeri işaret etmişti.
"Beş şınav."
Tam düşündüğüm gibi olmasıyla hiçbir şey söylemeden şınav pozisyonu aldığımda onun komutunu bekliyordum.
"Başla."
Komutla birlikte şınava başladığımda çoktan yirmi tane çekmiştim ki bir anda önümde yere çömelip bana doğru eğilmişti.
"Kaç oldu asker?"
Sorusuna beklemeden "Sıfır." Dediğimde gülüp "Devam et." Demiş ve en az iki yüz şınav çektirmişti. Artık kollarım hafiften titremeye başlamışken "Beş mekik asker." Dediğinde pozisyonumu bozarak mekik çekmeye girişmiştim.
Ellinci mekiğe gelmişken karnıma bastırılan ayakla birlikte suratımı tepkisiz tutmak için uğraştığımda Göktuğ hiç oralı olmadan biraz daha yüklenmişti.
"İyi misin Cihan?"
Demesiyle hafif tebessüm edip "İyiyim Göktuğ." Dediğimde "İyi" diyerek ayağını geri çekmiş ama bu sefer de karnımın üzerine doğru oturmuştu.
Ağırlığı altında ezilmemle nefes alamazken "Sadece çekmeye devam et." Demesiyle sesimi çıkartmadan mekiğime devam etmiştim. Zaten başka da şansım yoktu.
Karnımda oturan benden yaklaşık otuz kilo daha ağır olan iri adamla birlikte onuncu mekiği çekmişken karnıma giren krampla birlikte inleyerek onu üzerimden atmaya çalışmıştım.
Kaşlarını çatarak suratıma bakmasıyla "Kramp." Diyerek zorlukla açıklama yaptığımda elleri hızla üzerimdeki atlete giderek yukarı doğru sıyırmış ve karın kaslarımdan birinin kasılmış bir şekilde durduğunu görerek elini uzatmıştı.
"Dokunma!"
Bağırmamla bakışları hızla beni bulduğunda acı çekmekten kaynaklı biraz kıvranıp elimle bileğini tutmuştum.
"Kendi kendine geçer şimdi. Dokunma lütfen."
Dokunmamalıydı.
Orada nefes egzersizleriyle zorlukla atlattığım birkaç dakikanın ardından kaslarım rahatladığında yüzümün terden ıslanmış olduğunu bilerek hafifçe doğrulmuştum.
Benim kıvrandığım süre boyunca Göktuğ yanımda oturup her an bana doğru atak yapıp yardım edecekmiş gibi beklemişti. Şimdi de öylece otururken gözleriyle beni incelemiş ve ardından ayağa kalkmıştı.
"Odaya gidip duş al, ardından kahvaltıda görüşürüz."
Arkasını dönüp gitmeden önceki sözleri bu olurken kafamı sallamamla yanımdan ayrılmıştı.
"Ulan öküz herif, senin yüzünden kıvrandım insan bir iyi misin der lan."
Arkasından bakarak söylenmemle kafamı iki yana salladığımda elimin biri hızla kasılan ve kramp giren kasıma gidip hafifçe masaj yapmıştı. Ağrısı çok az hissedilmeye devam etse de duşun iyi geleceğini bildiğim için daha fazla beklemeden ayaklandığımda Göktuğ ile çok işim olduğunu biliyordum.
Birbirimize alışana kadar çok uğraşacaktık anlaşılan.
***
Asla durmuyorum ama umarım değiyordur... Beğendiyseniz yorumlarınız ve oylarınızla bunları gösterirseniz beni mutlu edersiniz. Herkese bol bol sevgiler.
26.06.2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göz Gez Arpacık (bxb)
Teen Fiction--TAMAMLANDI-- Göktuğ timine çok bağlı bir yüzbaşıydı, Cihan ise time yeni katılan bir üsteğmen. Eşcinsel konulu bir hikayedir, bunu bilerek başlamınızı isterim. Homofobikler ve aşağılayıcı yorum yapanlar engellenecektir. +18 içerikler, smut ve şid...