Başım ağrıyarak uyandığımda yan tarafa bakmamla boş bir yatakla karşılaşmıştım. Göktuğ'un bu kadar disiplinli olması şaşkınca bakınmama neden olsa da iç çekip kafamı yastığıma gömdüğümde odanın kapısı açılmış ve içeriye terli bir Göktuğ giriş yapmıştı.
"Öğlen oldu öğlen."
Söylenmesine karşılık elimi kaldırıp havada salladığımda dün biraz daha birbirimize yakınlık kurmuş olmamız ayrı bir artı olarak hanemize eklenmişti. Sadece Göktuğ ile değil, diğerleriyle de aram sıcak hale gelmişti.
"Bugün antrenmanlardan sonra albayın yanına çıkacağız. Görev hakkında bilgi almamız lazım."
Dolabına gitmiş, içinden kıyafet alırken söyledikleriyle tüm uykum kaçtığında yatakta kalkarak oturur pozisyona gelmiştim.
Bir ay tahmini olarak dağda kalacaktık ve yarın yola çıkmamız lazımdı. Açıkçası gergin hissediyordum çünkü timle gittiğim ikinci büyük görevdi fakat bir yanım da fazlasıyla rahattı çünkü hepsi işinde usta kişilerdi.
"İlk sen gir istersen, ardından ben girerim."
Göktuğ yeni uyanmış olmamdan kaynaklı banyo işini bana sunarken ona kafamı sallayıp hızla banyoya ilerlemiştim.
Acele ederek rutin işleri halledip odaya döndüğümde telefonunda bir şeylerle uğraşan Göktuğ'a bakıp işimin bittiğini bildirmiş ardından da dolabıma giderek antrenman için eşofmanlarımı üzerime geçirmeye başlamıştım.
Bu sırada banyodan gelen seslerle onun duşa girdiğini anlarken üzerimi değiştirip odadan çıkmış ve dışarıya doğru adımlamıştım.
Yaptığım antrenmanın sonlarına doğru bana katılan timle güle oynaya işleri hallettiğimizde terli olmamızı umursamadan ağacın altına geçip oturmuş ve nefeslenmeye başlamıştık.
"Yarın görevde seni kollayacağım ya bebeğim, bir ödülü hak ediyorum değil mi?"
Timuçin kolunu doladığı Vural'la yavşaklığa başladığında Vural ona ters ters baksa da sonrasında gülümsemişti.
"Aynen bebeğim, akşam odaya gelsene."
Bir anda Vural'dan beklenmedik cümlenin gelmesiyle Timuçin durduğunda hemen yan tarafta olan ve sigarasını içen Yaşar'a bakmıştı.
"Seninkinin aklı farklı yerlerde ha. Bak odaya beni atmayı düşünüyor."
Hızlı hızlı konuşmasıyla Yaşar bir ona bir de Vural'a bakıp omuz silkmişti.
"Odaya adım bile atamazsın Timuçin."
Kendinden emin konuşmasıyla dayanamayıp kahkaha attığımda Timuçin elinin altında duran otlardan birkaç tane yolup suratıma doğru savursa da otlar bana gelmeden yere düşmüştü.
"Hiç eğlenceli değilsiniz!" diyerek burun kıvırmasıyla ona doğru uzanıp saçlarını karıştırdığımda bir an dursa da hemen kocaman gülümsemiş ve vural'ı bırakarak yanıma gelmişti.
"Yandın sen." Diye söylenen Vural'a şaşkınca bakarken kolumu tutup sarılan Timuçin hızla tüm ilgimi üzerine çekmişti.
"Artık sen benim biriciğimsin. Kıymetlimiiisss."
Timuçin yanağını koluma sürterek bir şeyler mırıldanırken şaşkınca etrafa bakındığımda Yaşar çaktırmadan gülüyor Vural ise cins cins Timuçin'e bakıyordu.
"Yarım saat sonra harekat odasında olmamız lazım. Herkes odasına gidip hazırlansın."
Arkadan gelen Göktuğ'un sert sesiyle Timuçin benden ayrıldığında Göktuğ gözleriyle hepimizi süzmüş en son Timuçin'e bakarak birkaç saniye durmuştu.
"Bir gün çok yanlış birine çatacaksın da merak ediyorum ne zaman." Diyerek söylenmesiyle Timuçin gevşek gevşek güldüğünde "Bana bir şey olmaz yavrum." Demiş ve havadan bir öpücük atmıştı.
En son duyduğum şeyler Göktuğ'un küfürleri olurken bizler hazırlanmak için odalara dağılmıştık.
***
Bir sonraki gün hep birlikte hazırlanıp helikoptere bindiğimizde herkes biraz olsun gergindi. Görev süresinin uzunluğu ve zorlayıcı olması bu gerginliğin ana sebebiyken oturduğu yerde silahını okşayan Timuçin'le göz göze geldiğimizde bana kocaman gülümsemişti.
"Heyecanlı mısın bebeğim?"
Cıvık bir tavırla konuşmasına karşı tepkisiz kalıp kafamı olumsuz anlamda salladığımda biraz daha bana yaklaşmış ve yine gülümsemeyi sürdürmüştü.
"Merak etme, ben seni de bizimkileri de korurum."
Diyerek yanağımdan makas aldığında alnına koyduğum işaret parmağımla onu geriye doğru itmiştim. Bu hareketimle Vural güldüğünde Timuçin bu sefer ona dönüp öpücük atmış sonra da "Sen de kocanı koruyacaksın ya." Diyerek Yaşar'ı işaret etmişti.
Anladığım kadarıyla Timuçin hep böyleydi. Göktuğ hem rütbesi yüzünden hem de kişiliği yüzünden sert olduğu için ona fazla saramazken Vural ve Yaşar için elinden gelen tüm pisliği yapabiliyordu.
Yine de bir yandan da time neşe kattığı için kimse bir şey demezken timin haylaz çocuğu gibi duruyordu.
"Şu bir ayda seni süründürmezsem ben de neyim lan."
Vural bir anda kaşlarını çatarak konuşmasıyla Timuçin şok içinde ona baktığında Vural kendisinden çok emin duruyordu.
"Ama bebeğim oldu mu böyle?" gibi cümlelerle yalakalığa başlayan Timuçin'le yolculuk devam ederken köşede durup dışarıyı izleyen Göktuğ dikkatimi çekmişti.
Her zamanki halinin aksine çok daha sessizdi bugün. Yine sabah erkenden kalkarak sporunu yapmış, erlerin eğitimine katılarak ardından da görev için hazırlanmıştı. Bazen kendisine çok fazla yüklendiğini düşünsem de onun ağzından bir kere olsun yakınma sözleri duymamıştım. Hatta öyle bir vücudu vardı ki...
Çoğu zaman onun gibi çalışıp öyle bir vücut yapmayı düşünsem de sabah dörtte uyanmak fazla erken geliyor ve her zamanki gibi beşte kalkarak anca sporla ilgileniyordum. O artı bir saat ise Göktuğ ile yan yana geldiğimizde kendisini çok net belli ediyordu.
"Hedefe ulaştık komutanım."
Pilotluk yapan askerin sözleri ile Göktuğ uzanıp kapıyı açtığında suratımıza vuran rüzgarda kısa bir bakışma yaşamıştık.
"Herkesi sağlam görmek istiyorum. Bir aylık avımız hayırlı olsun." Diyerek aşağıya atlayan Göktuğ ile hepimiz gülümseyip onu takip ettiğimizde görevimiz fiilen başlamıştı.
***
Askeri kurgu yazmak... planladığımdan zormuş dsfhskjfhskfs
25.07.2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göz Gez Arpacık (bxb)
Ficção Adolescente--TAMAMLANDI-- Göktuğ timine çok bağlı bir yüzbaşıydı, Cihan ise time yeni katılan bir üsteğmen. Eşcinsel konulu bir hikayedir, bunu bilerek başlamınızı isterim. Homofobikler ve aşağılayıcı yorum yapanlar engellenecektir. +18 içerikler, smut ve şid...