Kayıp

4K 350 204
                                    

"Bakkala diye çıkıp sana gelesim var

Hemen bugün olmasa da seni

Acilen göresim var..."

"Orta boy karamel macchiato ve küçük boy laktosuz latte."diye mırıldandı kasadaki kız bezgince.
Elindeki kartı posta uzatmadan önce "Temassız var  mı?"

İşe başlayalı iki gün ya da üç gün falan geçmiş olmalıydı. Bir insanın kelime dağarcığı ne kadar artabilirdi bilmiyordu Duhan. Bunun arttırılması  için belirli bir kıstas yahut sınırlama var mıydı onu da bilmiyordu. Bildiği tek şey bir mesai saati içerisinde yalnızca üç beş kelimenin dile dolanıp kullanıldığı idi.

Müşteriler geliyor gidiyordu. Her yaştan,her cinsiyetten ya da her sınıftan. Hepsine kurulan cümle,girilen iletişim  benzerdi birbiriyle.
Daha ziyade kartta temassız özelliği var mıydı yok muydu ? Buydu bu kadar.

Neyse ki Feride yanındaydı da Duhan her şeyi mahvetmeden onun eline baka baka taklit ediyordu ne yapması gerektiğini.
Self servis üçüncü sınıf bir kahve dükkanı zinciriydi. Ahşap ve dağcı evi konseptiyle döşenmiş,meşale gibi karton bardağın gururla taşındığı vasat altı ortamlardan bir başkası.

Kahvelerin tadının çamur gibi olduğu ve kahveden başka her şeye benzediği o büyülü dünya!
"Bahse girerim içine toz nescafe döküp suyla karıştırsak üstüne renkli bir krema dökünce fark etmezler bile !"diye mırıldanmıştı Feride.

"Nasıl?"dedi Duhan  merakla.
"Tatları aynı olmaz ki."

"Karton kutunun amblemi tadını değiştiriyor bence."demişti Feride soğuk sütle buzlu bir içecek hazırlarken.
"En vasat çekirdekleri kullanıyoruz. Market kahveleri."

Duhan hayretle çamursu içeceğin üzerine sıkılan krem şantiye bakıp bardak dibine fışkırtılan çikolatalı sosa ve şuruba göz gezdirdi.
"Böyle mi yapılıyor?"

"Evet."dedi Feride.
"Ama sen şimdilik çay ve filtre kahveye bak sadece. Makineye biraz çekirdek ekle bide filtre kağıdı."

"Temizlemeyecek miyiz ?" dedi Duhan makinenin içindeki filtre tortusuna bakarken.
"Daha demin kullanmıştık?"

Feride şirince  gülümseyip muzip bir kahkaha patlattı.
"Şey...Aslında gün sonunda artta kalan kahveyi bayatlamaması buz kalıplarına döküp  donduruyoruz. Ertesi gün buzlu filtre  kahve isteyenler için servis ediyoruz dolaptan..."

Duhan içtiği milyonlarca kahveyi anımsayıp göz devirdi.
"Çok sıkıcı."dedi.
"Küllükleri toplamaya gideyim mi?"

"Aynen. Doluları boşaltıp tezgaha koy. Kendileri alırlar."dedi Feride yorgunca.
"Okul nasıldı?"

Okul bok gibiydi.
Üflesen uçacak gibi duran zayıf kolonlarla desteklenmiş kirli sarı -ki bira içtikten sonraki çiş rengi denmeliydi- boyalı bir harabeydi. Köpek kulubesinden hallice bir bahçesi,kırık basket potaları ile dolu bir sahası vardı.

Beden eğitimi salonu karanlık,küf ve tiner kokulu bir yerdi.
Duşu yoktu.
Dolaplar vardı -dolap demeye dil varmasa da somut olarak- en azından.
Daha  ziyadediyle paslı demir kutucuklara benziyordu.
Daracık merdivenleri tahta sıraları vardı.

Tahta sıralarda tahtası harici  her şey vardı.
Küfürler,sözler,baş harfleri,çizik kalpler...
Duvarlarında istemeyeceğin madar başarısız grafitti çalışmaları mevcuttu.
"Ben seni sevdim de öldüm Ayşe'm."

Kabus gibiydi.
Duhan daha okula girmeden bahçede kel bir adam tarafindan  durdurulmuştu.
"Bu saçları keseceksin!"diye bas bas bağırmıştı bahçenin ortasında.
"Küpeni çıkar!"

DehlizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin