Koynunda uyuyan çocuğun bal rengi gözleri hayranlıkla kendine dikilirken tebessüm etti Çağatay.
Gece doğru düzgün uyuyamamıştı.
Durup durup ateşini kontrol etmiş,üzerini örtmüş ,ilaçlarını içirip yatırmıştı.
Kimi zaman ise var olan kabuslarıyla sayıklayan dudaklarına uyku sersemi "Su..."diye fısıldamıştı Duhan gözlerini dahi açamadan.Sahra Çölünde bile olsa kumu eritip sıkarak suyunu çıkarabilirdi Çağatay.
Tek kelimelik "Su..."iniltisi için.
Başının ucunda tüm gece beklemiş,sayıklayan ve kabuslarla inleyen çocuğun saçlarını sevmişti narince."Benim bal oğlum."diye mırıldanmıştı o gece kuru sesle.
"Sana gül bahçelerini anlatırlar ama dikenlerin ismini dahi anmazlar."Duhan ise uykusunda huzursuzca bir sağa bir sola dönüp yeniden kapaklanmıştı Çağatay'ın göğsüne.
Burnunu boyun girintisine yaslarken ki huzurun adını sayıklarcasına derin bir nefes verip sessizce uyumaya devam etmişti tüm gece.Bu sebeple Çağatay belli belirsiz bir uykuyla gündüz etmişti gününü.
Geceye veda ederken tam olarak uykusunu alamasa da sabaha karşı serinlik pencereden girip ayaklarını okşarken koynunda sardığı bedeni kavrayarak uyumuştu.
Bir dem huzuru vardı.O da kolları arasına sığabilecek kadar ufak tefek pekala yer kaplamayacak kadar nazik ve küçüktü.
Şimdi hayranca onu uykusunda izleyen gözlerin ağırlığını hissedebiliyordu Çağatay.
Duhan durup durup izliyordu her karışını Çağatay'ın uykusunun kuşlardan bile hafif olduğunu bilmiyordu sanki.
Kirpiklerinin birbirine çarpış fısıltılarını dahi hissederdi Çağatay.
Söz konusu bu bela açmayı seven ufak tefek oğlan çocuğu ise."Kes izlemeyi."dedi Çağatay kömür gözlerini aralayıp ballara dikerken.
Panikle gözlerini başka yöne çevirmeye çalışan Duhan ne yapacağını bilemez halde bocaladı kendince."Sana kahvaltı falan hazırlamam."dedi Çağatay tersçe elini çocuğun alnına götürüp.
"Ama sen hazırlarsan hayır da demem.""Hastayım ben."dedi Duhan kurumuş dudaklarıyla homurdanırken.
Dışarıda yağan yağmur sesiyle birlikte battaniyeye dolandı sıkıca.
"Dengesiz herif.""Bana mı?"dedi Çağatay.
"Biliyorum onu,hastamsın sen benim.""Ne!"dedi Duhan tersçe.
"Çağatay bana sike sike çağ atlat."diye mırıldandı Çağatay uykulu sesiyle.
"Maraş dondurmacısının sütlü dondurma dövüşü gibi döv Çağatay. Apaçi gibi kazı beni Çağatay. "Duhan alayla bir kahkaha savururken başını yastığa gömüp tembelce omuz silkti.
"Sen de bana yazdın ya...Beş santimlik pipime güya?""Tavşan taşa sürtmüş,dağı siktim demiş be embriyo."dedi Çağatay.
"Tavşan mıyım ben yani?"diye mırıldandı Duhan tatlıca.
"El siki görmeyen kendininkini piyade tüfeği sanarmış harbiden,kalk çay koy çocuk."dedi Çağatay gülmesini bastıramadan.
"Ben yemek yapmayı bilmiyorum,çay demlemeyi de bilmiyorum."dedi Duhan bacağını Çağatay'a dolarken.
"Evde aşçı vardı o yapıyordu.""Ee?"dedi Çağatay tersçe kendisine dolanan bacağa bakarken.
"Gerek yok yani ya. Sandviç yapayım dedim geçen gün ekmek koptu düştü."dedi Duhan uykuyla.
"Yârı yâr olanın yâr sarar yarasını, yârı yâr olmayanın felek siker anasını."dedi Çağatay yataktan kalkarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dehliz
Romance"Beni Maraş dondurmacısının sütlü dondurmayı dövüşü gibi dövmeni istiyorum." "Beni bir apaçinin manitasının ismini ağaçlara kazırcasına kazımanı istiyorum." "Beni Nusret'in bonfile dövüşü gibi dövmeni istiyorum yakışıklı." "Sen kalem ol ben de kağ...