Bir Sır Gibi

2.9K 258 132
                                    

Çağatay içtiği ağrı kesici ve sakinleştiricilerin etkisiyle huzurlu bir uykuya dalmıştı Duhan'ın sinesinde.
Kirli sarı renkli kumrallar Duhan'ın sinesine dökülmüştü ince ince.
Dövmeli uzun kollar onu sararken nefesinin derinleşmesini beklemişti Duhan.

Telefonun ekranında kendi yandan gülüşü olan fotoğrafla burukça gülümsedi.
Berkan'ın sayısız araması mevcuttu Çağatay'ın telefonunda.
Eline aldı Duhan telefonu.
Yorgun bir tavırla,arama kısmına tıkladı.

Daha telefon tek çalışta yanıtlamıştı Berkan.
"Çağatay."dedi Berkan yorgun bir sesle.
"Benden buraya kadar,yoruldum."

"Berkan."dedi Duhan pürüzlü sesiyle fısıldarken.
"Ondan uzak dur."

"Hay amına koyayım! Burada da mı..."

"Seninle konuşmak istiyorum."dedi Duhan yorgunca.
"Çağatay'ın bana anlatmadıklarını,bana anlat."

"Kaldıramazsın."dedi Berkan.
"Sümüklü bir velet gibi ağlarsın."

"O uyuyor,geleceğim.
Sen ve ben."diye fısıldadı Duhan.
"Neredesin?"

"Ormanın çıkışındaki otobana gel."dedi Berkan duraksayıp.
"Sonra...Sonra da kendine defolup gidersin. Hala yüzün varsa eğer."

"Geliyorum."

Duhan o gün Çağatay'ın yüreğini giyinip gitmişti adeta.
Dövmelisi evde huzurla uyurken bir gece koynundan çıkıp gitmişti kör gecede.
Derin bir uykudaydı şimdi dövmeli içtiği ilaçlarla.
Duhan yine de onsuz soluk alsın istemiyordu uyurken.
Çağatay uyandığında yanı başında duracaktı,bal gözleriyle gününü aydınlatacaktı.

Yağız ve Berkan.
Ters bakışlarla hatta biraz da...
Tiksinir gibi nefretle süzüyorlardı Duhan'ı.
Hatta alayla sırıtan Yağız bir müddet baştan aşağı süzdü Duhan'ı.
Tükürürcesine bir şeyler fısıldadı Berkan'a.

Berkan karanlık yolun başında sinirle ellerini cebine koyup,arabaya bindi.
Yağmurun altında ,yolun ortasına Yağız ile baş başa bıraktı Duhan'ı.
Olması gerektiği gibi.

"O niye gitti? Ne o? Sözcü mü ilan ediyorsunuz?"dedi Duhan küstahça.

Hayallerine döndü.
Çağatay onu bulmadan önceye.
Her şeyi varken ama hiç bir şeyi yokken.
Onsuzken olduğu ruhuna tutundu.
Bir parçasıydı.
Yalnızca hak edene uyguluyordu şimdilerde.
Eh,Çağatay'ı üzenlere de revaydı bu hali.

"Ne?"

"Diyorum ki iki kişi olunca cümle kurmayı beceremiyorsunuz kavga çıkarmaktan ondan tek çıktın karşıma herhalde.
Nerede sevgili yancın?"dedi Duhan küstah bir bakışı araba içine gönderirken.
"Ne o Çağatay yokken korkuyor mu karanlıklardan senin kötü çocuk?"

"Ne?"dedi Yağız alayla.
Ela gözler sinirle kızarırken esmer oğlan göz devirdi.
"Yemişsin kafayı,aptal piç kurusu seni."

"Derdiniz ne ? Dur tahmin edeyim."diye fısıldadı Duhan.
"Beyniniz bir orangutan bokuna eş değer. Çağatay olmadan bir hiçsiniz. Şimdi,sizle yolları ayrılıyor benden nefret ediyorsunuz!"

"Ee?"dedi Yağız esneyip.
"Sonra ?"

"Kodese geri dön,Minik Fare. Berkancığını da al."diye mırıldandı Duhan dudak büküp.
"Çünkü ben hep buradayım.
Ben Çağatay'a aittim,o da bana."

"Bunu söylemeye mi geldin?"dedi alayla kahkaha patlatan Yağız.
"Canım benim,beynin de folloş olmuş senin."

"Ne o Berkan iyi sikemiyor mu ?"dedi Duhan alayla.
"Agresifliğinden belli."

"Aptal,aptal,aptal..."diye fısıldadı göz deviren Yağız olumsuz anlamda başını iki yana sallayıp.
"Hala mevzu sensin sanıyorsun ha? Kendine gel yavru,babanın padişahlık günlerindeki şehzade sarayını unut. Sen bir hiçsin."

"Hiçken bile çokum. Onu ne yapacağız?"diye mırıldandı Duhan bal rengi gözlerini alayla elalara dikip.

"Sen ne sanıyorsun cidden?"

"Beni sevmiyorsunuz çünkü..."dedi Duhan omuz silkip.
"Çağatay'ı sizden alacağım,temiz ve güzel bir hayatı olacak. Siz de plan yapamayıp,bok gibi elinizde mafyacılık oyuncakları ile kalacaksınız."

Soğuk bir bakış atsa da kahkaha savurdu Yağız.
"Aptalll."

"Ne var lan ne? Ne dediniz ne dediniz ona. Siz onu üzemezsiniz!"diye inledi Duhan yağmurun altında.

"Hapis...."diye fısıldadı elalarını dikip burukça gülen Yağız.
"Uzun soluklu ve soğuktur,gün daha uzun geçiyor orada. Gecelerse daha soğuk..."

"Orada geber müptezel it!"diye fısıldadı Duhan.
"Kondom mağduru!"

"Ama..."dedi Yağız.
"Çağatay her gece benim içimde ısınıyordu...."

Duhan boşalan bacakları ve sinir sistemiyle duraksadı. Duyduklarını sindirmeye çabalarken ıslandığı yağmurun tenine vuruşu yanan tenini ferahlatmaya yetmiyordu.
Sanki tenine damlayan su zerreleri buhar olup da uçuyordu sıcağından.

Öfke ve kırgınlık.
Ağırca yutkundu Duhan.

"Her gece."diye fısıldadı Yağız elalarını bal rengi gözlere dikip.
"Benim koynumda nefes nefese ter döküyordu."
"Siktir!"diye inledi Duhan.
Sıkılı yumruklarıyla "Yalan!"diye inledi.

"Her gece,birden fazla kez...."diye mırıldandı alevlenen elaları eskiyi anımsarken yutkunan Yağız.
"Birden fazla kez sahip olurdu bana."

"Yalancı!"

"Gizlice,kuytularda koğuşun duşunda,yatakhane kuytusunda...Mutfakta,havalandırmaya çıkınca boş ranzalarda."diye fısıldadı dudaklarını ısıran Yağız.
"Benimle ısınıyordu o Duhan."

"Yalan!"

"Ah..."dedi Yağız.
"Benim onu sevdiğim kadar sevmiyorsun bile. Elinde her şeyin olsa,sever miydin yine onu?"

"YALAN!"diye kükredi Duhan savruk bedeniyle.

"Doğru..."diye fısıldadı ela gözlü esmer.
"Yaşadığımız her an saniye kadar,doğru."

DehlizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin