Yakarış ve Af

3.9K 342 156
                                    

"Çağatay!"diye adımladı Duhan evden aceleyle ayrılan adamın peşinden.
"Çaki!"diye inledi feryat figan.

Kirli sarı saçları kum rengi salınan adamın teninde gezinen binlerce sırrın gün ışığından uzak karanlığını temsil eden dövmeleri...
Tohumları gizleyen bir toprak gibi,geceyi saran gökteki yıldızlar gibi örtü görevi üstleniyordu.
Her yara bir dövme.
Her ize bir çizik.

"Çağatay!"diye gürledi Duhan nefes nefese.

Daracık bir bahçeydi.
Bahçe demeye bin şahit.
Kendi evindeki süslü budanmış şekilli çalılar,renkli çiçekler ve dekoratif  havuzun aksine karanlıkta beş metrelik duvarla arasında santimler kalan daracık bir bahçeydi.

Maydonoz,ısırgan ve vahşi papatyalar harici hayat bulamamış...
Onlar da zaten güneşten nasibini alamayarak solmuş gitmiş yitik birer candı.

"Aileni...aileni sen mi katlettin?"dedi Duhan merakla.
"Kardeşin haricinde..."

"Sağır mısın yoksa aptal mı?"dedi Çağatay omzu üzerinden ters bir bakış atıp.
"Cevabı belli gerçi..."

"Anlamıyorum..."dedi Duhan nefes nefese.
"Onları neden öldürdün?"

"Hayat kadar acı ve senin aptallıkların kadar sonsuz bir hikaye embriyo. Sokma burnunu,çek git."dedi Çağatay soğukça.
Sigarasından bir nefes verip batan güneşle yumdu gözlerini.

"Sen ...Sen bir katilsin."dedi Duhan yutkunup.
"Babam gibi?"

"Sakın!"diye gürledi Çağatay iki adım üzerine yürürken.
"Sakın beni ciğersiz bir itle aynı teraziye koyma çocuk."

"Anlamıyorum..."dedi Duhan burnunu çekip.
"Neden hapiste değilsin o zaman?"

"Çıktım."diye fısıldadı Çağatay.
"Yıllar oldu."

"Kimse...Kimse bilmiyor mu?"dedi Duhan panikle.
"Nasıl?"

"Ne o? Polislik sınavlarına mı gireceksin? "dedi Çağatay alayla.
"Sen daha bana kelepçe uzatamadan beynini silahınla parçalardım."

"Sen...katil olamazsın ki."dedi Duhan fısıltıyla.
"Sen fazla iyisin katil olmak için."

"İyi miyim?"dedi Çağatay tek kaşını havaya kaldırıp.

"O çocuk nerede?"dedi Duhan merakla.
"Kucağındaki oğlan çocuğu,fotoğrafta... Odası mavilerle boyalı olan. Erkek kardeşin nerede Çağatay?"

"Sen."dedi Çağatay onu boğazdan kavrarken.
"Sen o odaya girdin mi?"

Duhan seslice yutkunduğunda Çağatay onu bomboş bir çuval gibi savurdu duvara doğru.
"Sana girmeyeceksin dedim embriyo,bok kafan mı basmıyor?"

"M-merak."dedi Duhan titrekçe.
"Merak ettim."

"Seni gebertmemem için tek neden söyle?"dedi Çağatay boğuk bir sesle.
Kömür gözlerinde gam ve keder dans ederken geri planda bir cenaze havası ve melodisi okunuyordu adeta.

"Lütfen."dedi Duhan burnunu çekip.
"Öldürmedim de."

"Öldürdüm."dedi Çağatay soğuk bir tebessümle.
"Annemi merdivenlerin başında kızıla boyadım. Elbiselerinde lekeye tahammül edemezdi ama ben geceliğini kızıla boyadım Duhan."

Duhan acılı bir iniltiyle hıçkıra hıçkıra  yasladı duvara.
"Hayır..."

"Evet."dedi Çağatay acıyla.
"Amcamı iskelenin başında,babamı ise mutfakta..."

"Çağatay..."diye inledi Duhan.

"Ölürken en tuhaf şey ne biliyor musun?"dedi Çağatay.
"Herkes çok masum görünüyor Duhan. Herkes..."

DehlizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin