Sıcak suyun altında iliği kemiği epeyce rahatlamıştı.
Ayazda ve yağmur altında kaskatı kesilen vücudu sıcak duşla rahatlarken yutkundu Duhan.Seviyordu.
Çok.
Delicesine.Ama kırgındı Çağatay.
Onun için sıcak duşu ayarlamış,buharla biraz ısıtmıştı fayansları.
Sıcak su ayarlandıktan sonra kapıya bir havlu bırakıp öylece bırakıp gitmişti hızla.
Bal oğluna biraz kırgındı ne de olsa.Ve öfkesi yüzünden tozu dumana katmamak için kendini geriye çektiğini sezinliyordu Duhan.
Kendine bağırmasını,hesap sormasını ya da sitemle serzenişlerle sinir boşaltmasını isterdi lakin...
Sessizdi her zamanki öfkesinden eser olmayan adam.Sanki Duhan'ın bal rengi gözleri incinmesin,yaşla dolmasın diye kendi kömür karası gözlerini dolduracak derin bir ızdırabı gark etmişti içine.
Öfkesi kendine.
Hırsı kendine.
Öylece durmuştu banyodaki oğlanın çıkmasını beklerken.Acıyla dudak ısırdı Duhan.
Pek çok şeyi bilirdi. Ama incinen bir kalbi nasıl tamir edeceğini hic bir zaman öğretememişti kendine. Hoş daha ziyadesiyle pek de lüzum duymamıştı havai gönlü ve bir karış havada gezinen aklı.
Nasıl sarılırdı yaralar ve merhem olunurdu bilmiyordu.
Dert olmuştu.
Yaralamıştı.
Pek çok kez.
Pek çok fazla kişiyi.Lakin yara sarmayı ve derman olmayı bilmiyordu neşterli gibi duran elleri.
Ancak yara açıyordu şifa bilmeden.Dili sevgi gözlerini bilmiyordu.
O alay,hakaret ve muziplik bilirdi. Kırıcı şakalar,aşağılamalar. Umursamaz bir gönül yarası olmak...
Bilmezdi nasıl sarılırdı.
İlgilenmemişti ve kafa da yormamıştı şimdinin vaktinde...
Yutkundu.Üzerine pofuduk bir kazak geçirip eşofmanını bağladı hafifçe.
Koltuğa uzanıp dışarıda hala esip gürleyen şiddetli fırtınaya bakınırken duşa giren Çağatay'ı bekliyordu sessizce.
Çok özlemişti.
Daha iyi biri olmak istiyordu.
Ölü bir adamın kalbini attıracak maharet sahipti madem ...O kalbi,içinde kendi olduğu bir yüreği nasıl tamir edeceğini nasıl oluyordu da bilemiyordu.
Sinirle dudak dişledi bomboş gözlerle televizyona bakarken.
Su sesi kesilirken Çağatay'ın duştan çıktığını varsayıp heyecanla titredi elleri.
"Sevgilim.."diye gürledi Duhan yutkunup.
"Çağatay...""Efendim?"
Dövmeli boynundan süzülüp akan damlacıklar göğsünden kasıklara akarken bakındı ona kara gözler.
Kasıkları gizleyen ince beyaz havlu Duhan'a ait ve çok özel bir iriliği saklarken adonis çizgisine dolan damlacıkları dudakları ile yakaladığını.....
Yakaladığını hayal ederek dudaklarını ısırdı Duhan.
Çizgiye dolan su zerrecikleri kendi ağzına aksın diye pek çok şey feda ederdi şimdi.Kirli sarı renk saçlar ıslaklıkla koyu kumral bir halde dururken Duhan yeniden bakındı kömür gözlere.
Hafif kızarık.
Ağlamaktan şiş.
Ama Duhan'a gizli ağlayacak denli sessiz..."Böyle mi olacak?"dedi Duhan sinirle.
"Ne?"dedi Çağatay umursamazca.
Kalbini kırmamak için çabaladığı oğlan inadına şansını zorlarken...
Boynundaki bir damar belirginleşti yeniden."Böyle."dedi Duhan sinirle burun çekip.
"Aynı evde iki yabancı gibi mi?""Duhan."diye fısıldadı Çağatay.
"Yorma beni bebeğim,nolur. Sonra adım öfke kontrolü sorunlu manyağa çık...."Duhan dudaklarını adamın ıslak dudaklarına bastırırken parmak ucunda yükselip ıslak sarı saçlara geçirdi parmaklarını.
"Sorunlu bir manyak ol o halde..."diye fısıldadı gözlerini yumup.
Öpüşleri arasında minik bir ısırıkla Çağatay'ı inletirken hırsla yeniden yapıştı tutamlara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dehliz
Romance"Beni Maraş dondurmacısının sütlü dondurmayı dövüşü gibi dövmeni istiyorum." "Beni bir apaçinin manitasının ismini ağaçlara kazırcasına kazımanı istiyorum." "Beni Nusret'in bonfile dövüşü gibi dövmeni istiyorum yakışıklı." "Sen kalem ol ben de kağ...