Duhan kendi temizlenmiş kıyafetlerini giyinip yüzündeki şişliği Berkan'ın getirdiği kapatıcı ve fondöten ile kamufle etti.
Ten rengine fazla beyaz kaçan fondöteni eliyle yayarken sızlayan çürük ete acıyla inledi.
Kırık plastik çerçeveli lavabo aynasında yüzünü düzeltirken dudaklarını birbirine bastırdı.Kapıya yaslayıp ters bakışlarla onu süzen Çağatay uykulu bir bakış attı.
Kapıya değen heybetli boyu ile hafifçe başını eğerken elini kapıya vurup yüzük parmağındaki yüzükle ritim tuttu tahta kapıda.
"Podyuma mı çıkacaksın,hadi lan embriyo."Duhan korkuyla işini hızlandırırken Çağatay iki adım atıp ona yanaştı.
"Becerisiz!"diye azarladı sinirden köpüren sesiyle.
Çağatay elini Duhan'ın yüzüne uzatırken Duhan korkuyla iki adım geriye çekilip elleriyle yüzünü kapadı panikle.Çağatay'ın çatık kaşları yukarı kalkarken.
"Vurmayacağım sana."diye mırıldandı sessizce.
"Bugün dayak yok,evine gidiyorsun."Duhan bal rengi gözlerini kararsızca kömür gözlere dikerken.
"Gerçekten..söylemeyeceğim babama.""Zerre umrumda değilsin."dedi Çağatay.
"İster söyle,ister söyleme. Uğraşmayacağım seninle embriyo. Benden uzak dur. İyi şeyler çağrıştırmıyorsun."Çağatay eliyle yavaşça Duhan'ın elmacıklarındaki fondöteni dağıtırken bir miktar fazlalıkla göz kapağı üzerine astar çekti.
Parmak ucuyla nazikçe dokunup dağıtsa da Duhan hala olası bir yumruğa hazır vaziyette kaskatıydı."Bana olan korkun kadar. Senden tiksiniyorum,emin olabilirsin." Çağatay elleriyle Duhan'ın çenesini kavrayıp başını kaldırdı.
Duhan susup gözlerini yumarken Çağatay devam etti.
"Kaç yaşındasın? On yedi değil mi?"dedi alayla."17."diye mırıldandı Duhan cılız bir sesle.
"Ben ise 29."dedi Çağatay.
"Senden on iki gerçek daha öndeyim.""Başına bela olmayacağım."dedi Duhan kafasını sallarken.
"Söz.""Ol ya da olma. Başkalarına bela olacaksın."diye fısıldadı Çağatay.
"Senin gibileri biliyorum. Kendi ellerinizdeki çamuru başkalarına sürmek harici bir halt bilmezsiniz.""Sen de mi benim gibiydin? Ondan mı bu nefretin?"dedi Duhan fısıltıyla.
"Kendini mi görüyorsun?"Çağatay buruk bir gülüş sundu çocuğa.
"Hiç bir zaman senin kadar pislik olamadım.""Içimde."dedi Duhan surat ekşitip.
"Kötü bir his var.""Ne gibi?"dedi Çağatay bıkkınca.
"Bilmem,içimde bir sıkıntı var."
"Peşine falan düşmeyeceğim oğlum Hollywood filmi serikatili değilim,sinirlerim bozuktur o kadar. Elm Sokağı Kabusu Freddie falan değilim yani."dedi Çağatay Duhan'ın suratını kamufle ederken.
Duhan kaş çattı.
"Belki de kendimi sorgulamama yol açtın."Çağatay elini havaya kaldırıp salladı.
"Orospunun namusu yarrak görene kadardır be Duhan. Kendin gibilerle buluşunca bokluğunu koyverirsin yine."Duhan alayla sırıtırken omuz silkti.
"Bana neden orospu diyorsun?"Çağatay baştan aşağıya Duhan'ı süzse de yanıt vermeden çıktı banyodan. Ağır adımlarla Berkan'ın yanına koltuğa kurulurken düşünceli bir tavırla Duhan'ı beklemeye koyuldu.
Bir posta daha dayak atsa adam olacak gibiydi ama...
"Gidebiliriz."dedi Duhan elini tişörtüne silip suyunu kurularken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dehliz
Romansa"Beni Maraş dondurmacısının sütlü dondurmayı dövüşü gibi dövmeni istiyorum." "Beni bir apaçinin manitasının ismini ağaçlara kazırcasına kazımanı istiyorum." "Beni Nusret'in bonfile dövüşü gibi dövmeni istiyorum yakışıklı." "Sen kalem ol ben de kağ...