Dillere Pelesenk

3.7K 362 142
                                    

"Değmezmiş hiç, uğraşmaya
Bu kez mecalim yok hiç, dayanmaya

Bitiyorum her nefeste
Ne halim varsa gördüm
Çok koştum, çok yoruldum
Ve şimdi ben de düştüm..."

☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄

"Duhan!"dedi Feride aceleyle.
"Kasaya bakabilir misin?" Kız aceleyle kardon bardakları dizerken bir yandan buz makinesine koşturup bozulan makineden sızan suyun önüne bez yetiştirmeye çabalıyordu.

Bugün mahşer yeri gibiydi.
Tıklım tıklım !

Çağatay ile epeyce takılmışlardı. Günün tek kârı buydu sanırım. Dövme stüdyosunun yerini öğrenmişti Kadıköy ara sokaklarından bol grafitili bir mahallede yer alan binadayken.
Ancak müşteriler doluşmuştu.

Binlerce kız süzüle süzüle gözlerini iştahla dike dike "Dövme istiyorum."diye talep içindeydi Çağatay'dan.
Zannedemiyordu  ki dövme  denen üç beş iğne darbesi-diyordu çünkü fiyonk kurdele, kafes kıran kuş,kelebek,yıldız,kalp,sonsuzluk- gibi minimal dövmelere geliyordu genelde.

Ha dükkanda Ebrar denilen bir kız vardı ki dilinde bile dövme  mevcuttu.
Devasa bir ejderha figürü kazılı sırtı ve yüzünde çarpı işareti.
Duhan korkudan selam verememişti dükkanda duran  ve Çağatay'a yardım eden kıza.
Zaten muhabbette edememişti Çaki ile.
İş saati gelene dek  onun dövme yapışını izlemişti.

Şimdi kendi tantanasında savrulurken kasaya aceleyle gidip hiç bilmediği sipariş olaylarını yerine getirmek üzere dikeliyordu bostan korkuluğu misalince.
Nedensizce huzursuzlanmış hissediyordu belki  de işi bilmeyişinden sebepliydi.

Sırada bekleyen orta yaşlı plaza çalışanlarından biri olduğunu tahmin ettiği esmer kadını karşılarken
"Hoşgeldiniz."diye mırıldandı monoton bir sesle.

"Hoşbulduk."dedi kadın.
"Küçük boy,filtre kahve.Sade."
Kadın telefondan  hararetle  mesaj yazarken Duhan rastgele bir küçük karton alıp üzerine sade filtre diye not düştü.
Kağıdı uzatırken ödemeyi alıp sıradakine göz dikti.

Görmemesi gereken bir yüzdü.
Asla burada olmaması gerekirdi.
Varlığı bile Duhan'ı geriyor.
Mahvediyor ve korkuya çağırıyordu.
Kesinlikle kuma gömmek istiyordu başını.

Alp ile birlikte yanında dikilen Tuana alaylı bir gülüşle üzerini süzdü  Duhan'ın.
Önce üzerindeki önlüğe sonra elindeki sipariş fişine baktılar.
Dudakları alayla birbirine  basılırken sırada başka  kimse olmayışının gevşekliğiyle göz kırpıp yanaştılar hafifçe.

"Vay vay. Adama bak adama."diye  fısıldadı Alp.
"Naber lan?"

"Alp."dedi Duhan burukça.
"Ne işiniz var burada?"dedi Duhan küçümsercesine  fare kapanı kadar olan dükkanı işarerleyip.

"Kanki ziyareti."dedi Tuana alayla.

"İyi..."dedi Duhan.

"Okulu bırakmışsın. "dedi Alp.

"Evi de polis hala çeviriyormuş." Tuana gözlerini belertip çimen çimen bakarken dürttü Alp'i.

"Öyle..Olmuş. "dedi Duhan sessizce.
"Ne alırsınız?"

"Sen harbi harbi burada çalışcan yani? Eylem'in abisi Arif demişti de taşşak muhabbeti sandık."dedi Alp bezgince.
"Olum bu ne ya?"

"İşler düzelene kadar..."dedi Duhan  dönen beyni ile zor ayakta dikilirken.

"Tamam. Bana oradan bir dalak kanı karışımlı böbrek parçacığı."dedi Tuana kahkahayı basarken.

Duhan yumruklarını sıkarken "Ne? Düzgün söyle Tuana. Anlamıyorum."dedi bal rengi gözlerini kaçırırken.

DehlizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin