Mahidevran Şah sultanın dairesinden çıkarken Gülşah da yanına gelmişti. Suratının asık olduğunu görünce hemen sordu.
"Sultanım neyiniz var?""Şah Sultanla konuştum. Evlenmekten vazgeçmiş. Benden de Valide sultana açıklamak için yardım istiyor."
"Valide sultanla aranızın bu sebepten dolayı bozulacağını sanmam sultanım. Ama yardım etmezseniz Şah Sultanla aranız bozulabilir."
"Biliyorum ama nasıl söylerim valideme. Hem de nişana çok az kalmışken..."
Konuşmaları duyan Gül ağa hemen hürrem sultana yetiştirdi. Zira Hürrem'in gözüne girmek için fırsat kolluyordu. Hürrem bu karardan memnun olmamıştı. Şah sultanın kendisine karşı olup Mahidevran'ın tarafında olduğunu biliyordu. Şah sultanın evlenip saraydan uzaklaşması Hürrem'in işine gelirdi. Cariyesi Gülnihal'le beraber Şah sultanın yanına gitti.
Şahuban biraz hava almak için bahçeye çıkmıştı. Cariyesi Elif hatunla nişan meselesini konuşuyordu. Elif hatun Hürrem'i görünce sultanını uyardı. Hürrem sultan selam vererek Şah sultanın yanına geldi. Biraz havadan sudan konuştular. İbrahim Paşa da bahçedeydi dolayısıyla karşılaştılar. İbrahim'in yanından ayrıldıktan sonra Hürrem imâlı bir şekilde konuşmaya başladı.
"Hatice sultan ve İbrahim Paşa çok mesut olacaklar öyle değil mi sultanım. Siz de Lütfi Paşa'yla mesut olacaksınız inşallah.""Bunu zaman gösterir."
"Nişana da az kaldı heyecanlı mısınız?"
"Ya ne demezsin."
"İsteksiz görünüyorsunuz. Tabii siz de haklısınız İbrahim Paşa varken Lütfi Paşayla evlenmeyi kim ister ki?"
"Ne söylediğini kulakların işitiyor mu? Ne diyorsun sen? İstemediğimi de nerden çıkardın?"
"Yanlış bir şey mi söyledim, neden sinirlendiniz? Lütfi Paşa'yla evlenmek istemiyorsunuz çok belli."
Şah sultan konuyu kapatmak istedi.
"Bunları söylemek sana mı kaldı? Bu bahsi kapatalım.""Ben sizin iyiliğinizi düşünüyorum, dertlerinizi bana anlatabilirsiniz. Geçmişinizin yükünden kurtulun sultanım."
Şah sultan sinirden yumruklarını sıktı. Elif ve Gülnihal'e çekilin anlamında başını salladı.
"Bizi Hürrem'le yalnız bırakın!Cariyeler gidince durup Hürrem'e baktı.
"Ne imâ ediyorsun? Açık konuş.""İbrahim Paşa'ya olan aşkınızı biliyorum."
"Aklını kaçırmışsın sen. Zaten böyle hastalıklı düşünceler ancak senden çıkar."
"İnkâr etmeyin. Zira her şeyi biliyorum."
"Yeter artık haddini daha fazla aşma senin için kötü olur."
"Peki İbrahim Paşa'ya olan mektuplarınızdan bahsetsem."
Şah sultan köşeye sıkışmış hissetti. Sırrı sevmediği bir kişi tarafından ifşa olmuştu.
"Dairemi mi karıştırdın? Hem benimle böyle konuşamazsın.""Konuyu değiştirmeyin. Dairenizi karıştırmadım. Nişan günü pek keyfiniz yoktu Abdullah'ı görmeye gelmeyince dairenize geldim. Beni farketmedin ağlıyordun elinde de o mektupları gördüm."
Şah sultan yutkundu. Hürrem'in bunları bilmesi onu korkutmuştu. Fakat belli etmemeye çalıştı.
"Bu meseleyi zinhar açmayacaksın. Kimse bilmeyecek. Ha bu yanına kalır sanma. Asla yanına bırakmayacağım!"Şah sultan daireye gidince cariyeleri dışarı çıkarıp dolaptan sandığı aldı. Her şey yerli yerindeydi derin bir nefes aldı. Bu sırrı kimse bilmemeliydi özellikle de Hatice... Yapacak bir şeyi olmadığı için Hürrem'e karşı sessiz kalmıştı.
Kendi kendine bu saygısızlığını Hürrem'in yanına bırakmayacağına söz verdi.Mahidevran bütün gün Şahuban'ın isteğini düşündü. Şah sultanla bir kez daha konuşup nişana ikna etmeyi deneyecekti. Akşam yemeğini yedi ve Mustafa'yı cariyelere emanet edip Şah sultanın dairesine gitti. Şah sultan Hürrem'le konuşmasından sonra pek iyi sayılmazdı. Şimdi başı ağrıdığı için elleriyle alnını ovuyordu. Bir yandan da cariyelerine azar çalıp onları sorguluyordu. Mahidevran daireye geldi. Şahuban onun ne için geldiğini tahmin etmişti. Daha Mahidevran konuşamadan konuyu kapattı.
"Validemle konuşmana lüzum kalmadı Mahidevran. Zira bu nişan olacak."***
İki gün sonra da Şah sultanın nişanı oldu. Nişandan sonra dairesine geçip kendini yatağın üzerine attı genç sultan. Çok yorulmuştu hem fiziken hem ruhen... İbrahim'den hoşlandığı günleri hatırlamıştı. O zamanlar "çocukça bir hoşlantı" diye tanımlıyordu. Zaten çoktan unutmuştu. Şimdi ise çocukluk hatırasından başka bir şey değildi onun için. Sadece Hatice ile İbrahim'in nişanında hatırlayıvermiş, hüzünlenmişti. Fakat ablasını kıskanmak aklından dahi geçmemişti.
2 gün sonra;
Şehzade Abdullah'ın kırkı çıkmıştı. Hürrem ve Süleyman'ın kavuşma günüydü. Hürrem sultan hamama gittikten sonra hazırlanmaya başladı. Üzerine giydiği mavi kaftanla altın yoldan geçmişti. Fakat has odanın büyük kapısına geldiğinde kapı nöbetçileri onu durdurdu.
"Ne oluyor? Neden girmeme müsaade etmediniz?""Hünkârımız şu anda haremiyle birlikte. Daha sonra gelin."
Hürrem aldığı cevapla şok olmuş öylece kalakalmıştı. Kendini toparlayınca kim olduğunu sordu ama ağalar sessiz kalmayı seçti. Hürrem ise ısrarcıydı.
"Kim, Mahidevran mı?""Malumatımız yok sultanım."
"Ne demek yok? Size kim olduğunu sordum."
Agalar sıkıntıyla birbirine baktı. Bu soruyu cevaplamaları yasaktı. İbrahim paşa sesleri duyunca odasından çıktı. Elleri arkasında Hürrem'e yaklaştı.
"Ne oluyor Hürrem hatun? Hünkârımız meşgul bir derdin varsa bana de.""İçerde kim var?"
"Madem bir derdin yok o vakit dairene dönebilirsin."
İbrahim'in cevabı ve umursamaz tavırları Hürrem'i daha da sinirlendirmişti. Sesi biraz daha yuksek çıktı.
"Ben hünkârın kadınıyım içerde kim olduğunu öğrenmeye hakkım var."İbrahim derin bir nefes aldı.
"Hürrem Hatun hadise çıkarmak sana hiç yakışmıyor. Bana kalırsa dairene dönüp dinlenmelisin.""Öyle olsun. Ayrıca Hürrem sultan!"
Hürrem cariyesi Gülnihal'e olanı biteni anlatıp Mahidevran'ı kontrole göndermeye kalkıştı. Gülnihal hatun Hürrem'i zar zor ikna edip tekrar uyudu. Fakat Hürrem sabahı zor etmişti. Sabaha karşı bir iki saat uyuyup erkenden kalktı. Gülnihal'i erkenden Mahidevran'ın dairesinin önünde beklemeye gönderdi. Biraz sonra daireye Gülşah geldi.
Mahidevran sultan Mustafa'yı lalasının yanına göndermiş, aynanın karşısında hazırlanıyordu. Kolyesini takarken Gülşah içeri girdi.
"Sultanım kızmayın ama bir şey diyecektim. Şu Canruba denilen Rus cariye yine halvete gitmiş.""Hürrem'i bitiyor Canruba'sı başlıyor. Bıktım bunlardan! Neyse şimdilik ses etmeyelim Hürrem iyice gözden düşsün. Sonra da şu cariyenin icabına bakarız. Bu defa işimi şansa bırakmayacağım."
"Ne emrederseniz yaparım sultanım lakin bırakalım da Hürrem'le birbirlerine girsinler. Belalarını birbirlerinden bulsunlar. Sizin başınız ağrımasın."
"Doğru diyorsun da evvela Hürrem'in bu cariyeden haberi olmalı. Haberi var mı yok mu öğren."
Biraz sonra ikisi beraber daireden çıktılar. Gülnihal gördüklerini hemen Hürrem'e anlattı. Hürrem daha da telaşlanmıştı. Mahidevran değilse başka biri halvete gitmiş olmalıydı. Yeni bir rakibi olması canını sıkmıştı.
Bölüm sonu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDEN SULTANLAR: Mahidevran Sultan
Historical Fiction•Kaybeden Sultanlar Serisi I.Kitap• Osmanlının talihsiz hasekisi; batan güneşi, solan çiçeği... Manisa Sarayı onun baharıydı, Topkapı Sarayı ise onun kışı oldu. Manisa Sarayı ona cennet gibiyken, Topkapı Sarayı onun cehennemi oldu. Zamanla aşkını k...