Şah Sultanın Sırrı
1 ay sonra;
Hatice Sultanın nişanı için has bahçeye çardaklar kurulmuştu. Hatice Sultan tüm zarafetiyle aralarından geçip divana kuruldu. İpek, pudra pembesi, inci işlemeli bir kaftan giymişti. Hem sade hem şık görünüyordu. Tacı da incilerden, elmaslardan oluşuyordu. Takıları da tıpkı tacı gibi incidendi. Valide sultan tüm aseletiyle kızının yanına oturdu. Normalde tercih ettiği renkler yerine açık mavi bir kaftan giymişti. Etekleri dantelli olan bu kaftan son derece ihtişamlıydı. Başına büyük mavi taşlardan oluşan bir taç takmıştı. Mücevherleri de tacıyla uyumluydu.Mahidevran ve Hürrem bir taraftaki minderlere, Gülfem ve Şah sultan diğer taraftaki minderlere oturdular. Mahidevran sultanın kaftanı açık kırmızı ve işlemeliydi. Taç yerine toka takmıştı. Fakat küpesi ve kolyesi gösterişliydi. Gülfem hatun koyu yeşil bir kaftan giymişti. Normalde sade gösterişsiz giyinmesine rağmen Blbugüne özel süslenmişti. Şah sultan lacivert ve sade giyinmişti. Başına taç yerine toka takmıştı. Lacivert örtüsünün altından örgülü saçları görünüyordu.
Sultan Süleyman'ın emriyle nişan eğlencesi başladı. Lokmalar, şerbetler dağıtılıyordu. Hürrem, İbrahim Paşadan hazzetmese de Hatice Sultan için mutluydu. Hürrem dahil herkes eğleniyor gülüyordu. Şah sultan ise durgun görünüyordu. Yanında oturan Gülfem, onun hasta olabileceğini düşünüp sordu. Şah sultan cevabı geçiştirip yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. Fakat arada dalıp gidiyor, gözleri doluyordu. Onun bu hâlini Hürrem farketti.
İlerleyen saatlerde sofralar kuruldu. Kadınlar tarafinda herkes karnını doyurduktan sonra cariyeler raks etmeye başladı. Hürrem'in birden sancısı tuttu. Henüz erken olmasına rağmen doğum başlamıştı. Cariyeler Hürrem'i saraya götürdü. Valide sultan Sümbül ağaya Süleyman'a haber vermesini emretti.
"İnşallah hayırlısıyla doğar torunum. Henüz çok erken."Nişan kaldığı yerden devam etti. Fakat Mahidevran'ın keyfi kaçmıştı bir kere. İçinden kız olsun diye dua ediyordu. Zorlu geçen bir doğum olmuştu. Hürrem bir şehzade daha doğurmuştu. Yeni şehzadenin haberi Süleyman'a da verildi. Genç padişah neşesine neşe katıp bu haberin payitahta duyurulmasını istedi. Mahidevran'ın ise bütün keyfi kaçtı. Hürrem'in artık iki şehzadesi vardı.
Gece nişan sonu Şahuban hariç herkes Hürrem'in dairesine toplandı. Mahidevran bile mecburiyetten gelmişti. Fakat Şah sultan yoktu. Yorgun olduğunu söyleyip gelmemişti fakat yokluğu Hürrem'in gözünden kaçmadı. Süleyman bebegin kulağına ezan okuyup ona "Abdullah" ismini verdi.
Herkes gittikten bir süre sonra Hürrem biraz dolaşmak bahanesiyle odasından çıktı. Amacı Şah sultanın yanına gidip ağzını aramaktı. Şah sultanın dairesinden ağlama sesleri geliyordu. Hürrem yavaşça kapıyı araladı. Şah sultan tek başına yatağına oturmuş ağlıyordu. Kapının açıldığını bile farketmemişti. Hürrem sessizce aralıktan içeriyi izlemeye başladı.
Hürrem bilmiyordu fakat Şah sultan yıllar öncesini yani İbrahim'den hoşlandığı zamanları hatırlamıştı. Aslında hislerini çoktan unuttuğunu zannediyordu genç sultan. Fakat nişan günü icinde anlam veremediği bir şeyler olmuştu. Birden o günler aklına gelmiş, hüzünlenmişti. İbrahim'e vermek isteyip veremediği mektupları ve mendili çıkarmıştı naftalinli kutudan. Simdi onlara bakıyor baktıkça ağlıyordu.
Bir süre sonra ağlaması kesildi. Hürrem de kapıyı yavaşça kapatıp gitti. Şah sultan elinin tersiyle yanağından süzülen yaşları sildi. Sonra da her şeyi toplayıp kutuya yerleştirdi. Özenle sandığın altına sakladı. Ağladıkça daha da rahatlamıştı güzel sultan. Artık kutunun içindekiler kendisine bir anlam ifade etmiyordu. Fırsatını bulduğunda bunları yok etmeliydi. Hatıra olarak saklayabilirdi fakat İbrahim ablasıyla evlenecekti.
Ertesi gün Sultan Süleyman Şahuban'ın evliliği için validesine danışmaya gitti. Kardeşi Şah Sultanı Lütfi Paşayla evlendirmeyi düşünmüştü. Lütfi Paşa 35 yaşında, Yanya Sancak Beyi idi. Gayet başarılı bir paşaydı. Süleyman bu fikrini validesine de danıştı ve karar verildi. Şah Sultan istemese de mecburen kabul etti.
***
3 gün sonra;
Şah Sultanın nişan hazırlıkları başlamıştı. Valide sultan Şahuban için özel kumaşlar getirtmişti. Şah Sultan, Hatice Sultan, Mahidevran Sultan ve Gülfem hatun valide sultan dairesinde toplanmıştı. Valide sultan kendi kızı gibi gördüğü Şahuban için çok uğraşıyordu.Hürrem ise yeni doğan oğlunu bahane edip gelmemişti. Aklında o gece gördükleri vardı. Şah sultanın dairesinin boş olduğunu öğrenmişti. Cariyesi Gülnihal hatun ile beraber daireye gidecekti. Evlatlarını emanet edecek bir cariye de buldu. Gül ağa Hürrem'e yaranabilmek için ona Güniz adında bir cariye bulmuştu.
Çocukları Güniz hatuna emanet edip Şah sultanın dairesine gitti. Gülnihal nöbet tutmak için dışarda kaldı. Hürrem aceleyle dolapları, sandıkları karıştırmaya başladı. Dolabın içindeki büyük sandıkta, kaftanların altında dünkü işlemeli kutuyu gördü. Kutunun içinde iki mektup, kuru gül ve işlemeli mendil vardı. Hürrem aşk mektuplarını okuyunca Şah Sultanın sırrını öğrenmişti. Öğrendikleri karşısında şok olmuştu aynı zamanda Şah sutlana karşı eline büyük bir koz geçmişti.
Gülnihal'in öksürme sesi duyuldu bu aslında bir uyarıydı. Çünkü Şah sultanın cariyesi Elif hatun bu tarafa geliyordu. Hürrem hatun yakalanmadan kendi dairesine döndü
Elif hatun daireden getirdiği yeşil ipek kumaşı Şah Sultana verdi. Şah sultan kumaşı Hafsa Sultana gösterdi.
"Bu nasıl validem?""Dediğim gibi Şahuban ben en güzel, en iyi kumaşları senin önüne serdim tercih senin."
Şahuban kumaşlara bakmaya başladı. İlkin çok isteksizdi ama bir süre sonra gerçekten ilgilenmeye başlamıştı. Gülfem hatun;
"İsterseniz beğendikleriniz bir kenara koyun, seçmesi daha kolay olur."Gülfem'i onayladıktan sonra kendi dairesinden gelen dahil beş kumaş seçti
"Ne yalan söyleyim karar veremiyorum. En iyisi bunların da arasından seçmek."
Kırmızı, mavi, erguvan renginde üç kumaşı bir kenara koydu. Bu üçü arasında herkes fikrini belirtmeye başladı.Taşlık da valide sultan dairesi gibi hareketlenmişti. Sarayın önüne bir at arabası durmuştu. Bu hususi bir arabaydı. Fakat içinde kim olduğuna dair kimsenin bilgisi yoktu. Sümbül ağa;
"Nigar, saraya hanedandan birileri gelecek miydi? Valide sultan belki sana söylemiştir. Bizim malumatımız yok.""Vallahi ağam benim de malumatım yok."
Herkes arabadan tarafa baktı.
Bölüm sonu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDEN SULTANLAR: Mahidevran Sultan
Ficción histórica•Kaybeden Sultanlar Serisi I.Kitap• Osmanlının talihsiz hasekisi; batan güneşi, solan çiçeği... Manisa Sarayı onun baharıydı, Topkapı Sarayı ise onun kışı oldu. Manisa Sarayı ona cennet gibiyken, Topkapı Sarayı onun cehennemi oldu. Zamanla aşkını k...