Kâbus Bitecek mi?
2 ay sonra Aralık 1520;
İki ay önce divanda sefer kararı alınmıştı. O günden beridir hazırlıklar devam ediyordu, biter bitmez Sultan Süleyman ilk seferine çıkacaktı. Harem pek sakin sayılmazdı. Süleyman'ın Hürrem aşkı günden güne artarken Mahidevran sadece perşembe günleri halvete gidebiliyordu. Hürrem kendini has odanın sahibi ilan etmişti. Cariyelerle sürekli laf dalaşına giriyorlardı. Valide sultan Hürrem'in tavırlarından hoşnut değildi. Mahidevran ise Hürrem'e artık dur demesi gerektiğini düşünüyordu.Gülşah, cariyenin eline dört altını bıraktı.
"Bu altınlar hizmetinin karşılığı olacak. Devamının gelmesini istiyorsan dediklerimi harfiyen yapacaksın.""Merak etme, ne dediysen tamamdır. O hatunu öyle bir çileden çıkaracağım ki... Hürrem bu geceyi zindanda geçirecek. Lakin ben?"
"Sen Hürrem'i kışkırt yeter. Kavgaya karışma, çok ceza almazsın. Aldığın cezanın da hükmü olmayacak ben halledeceğim."
Cariye sözünde durdu. O gece haremde büyük olay çıkmıştı. Hürrem hatun kendisi gibi Rutenya'dan gelen cariye Anna'yla kavga etmişti. Valide sultan Hürrem ve Anna'yı azarladı. Bir gözde olarak azarlanmak Hürrem'in gururuna dokunsa da ses etmedi.
Valide sultan ceza konusunda rahattı. Çünkü Sultan Süleyman sefer hazırlıklarını teftiş için saray dışındaydı. Hürrem'e falaka ve zindan, Anna'ya sadece falaka cezası verildi. Hürrem itiraz edecek gibi oldu, Nigar hemen onu gözleriyle uyardı. İtiraz etse cezası daha da katlanırdı.
Hürrem, falakadan sonra zindana atıldı. Zaten ayakları mahvolmuştu. Ayağa kalkacak mecali yoktu, yere oturdu. Gözlerinden yaşlar süzülüyor, sessizce ağlıyordu. Acıdan değil hırsından ve öfkesinden ağlıyordu. İçinden, kendisine bunu yapanların yanına bırakmayacağına dair yeminler ediyordu. Bedduayı da eksik etmiyordu.
Mahidevran sultan keyifle gül şerbetini yudumluyordu.
Gülşah;
"Sultanım, hünkârımız bu edepsiz hatunun yaptıklarını bilse bir daha koynuna almaz. Ben öğrenmesini sağlayabilirim.""Öğrensin isterdim ama validemin emrini biliyorsun. Durduk yere emirlere karşı gelemeyiz. Akşam valide sultanın yanına gidecektim, Mustafa size emanet."
Hatice sultan ve Gülfem de oradaydı. Mahidevran da gelince sohbete başladılar. Hafsa sultan gelininin eski neşesi geri döndüğü için mutluydu. Bir ara konu, Beyhan ablasında kalan Şah sultandan açıldı.
Mahidevran sultan;
"Sahi Şah sultan ne vakit dönecek? Özledik.""Şahuban'ı ben de özledim. Son mektubunda bir hafta içinde yola çıkacağını yazmıştı."
"Kardeşim inşallah kazasız belasız döner. Geç olsun güç olmasın."
Hepsi bir ağızdan "amin" dediler.
***
Ertesi gün Mustafa'yı almaya Hatice sultan gitti. Hatice sultan biraz dolaşmak istediğini söylüyordu fakat onu oraya götüren şey farklıydı. İbrahim saraya dönünce Mustafa'nın yanına uğramıştı. Hatice gülümseyerek onların şakalaşmasını izledi.
"O kadar iyi anlaşıyorsunuz ki bozmak istemedim. İbrahim Ağayı çok mu seviyorsun?""Evet hala, İbrahim benim en iyi arkadaşım."
"Nasılsınız sultanım?"
"İyiyim İbrahim, sen nasılsın? Malum yakında sefere çıkıyorsunuz."
"Allah'ın izniyle bu seferden zaferle döneceğiz."
"İnşallah."
Hatice, İbrahim sefere gideceği için anlam veremediği bir burukluk hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDEN SULTANLAR: Mahidevran Sultan
Fiction Historique•Kaybeden Sultanlar Serisi I.Kitap• Osmanlının talihsiz hasekisi; batan güneşi, solan çiçeği... Manisa Sarayı onun baharıydı, Topkapı Sarayı ise onun kışı oldu. Manisa Sarayı ona cennet gibiyken, Topkapı Sarayı onun cehennemi oldu. Zamanla aşkını k...