"Mahidevran"
Gülbahar mektebe gitmeden hemen önce şehzadenin dairesine gitti.
Süleyman'ın meşguliyeti yüzünden pek görüşemüyorlardı. Dolayısıyla birbirlerini çok özlemişlerdi. Biraz hasret gidermek için beraber bahçeye çıkmaya karar verdiler. Hafsa sultanın emriyle bahçeye bir çardak kuruldu. İki aşık beraber çardağa gittiler ve sohbet etmeye başladılar. Artık birbirlerine alışmışlardı. Süleyman av anılarını anlatmaya başladı. Gülbahar sıkılsa da belli etmedi. Konu, Süleyman'ın çiftlikte gördüğü İbrahim'e de geldi. Süleyman İbrahim'i tekrar görmek istiyordu.
"Sana bahsetmiş miydim? En son gittiğim avda soluklanmak için bir çiftliğe uğradık. Orda İbrahim adında devşirme bir genç vardı..."Şah ve Fatma sultan da bahçeye çıkmıştı. Fatma, abisini görünce heyecanla ablasına gösterdi. Küçük sultanlar gelince yeni bir konu açıldı. Gülbahar bu durumdan memnudu. Fatma ve Şahuban'a ayrı bir kanı ısınmıştı zaten.
Gülfem hatun ise şehzade Murad'ı uyutup Hatice sultanın dairesine gitmişti. Koyu bir sohbete dalmışlarken kapı çalındı. Küçük sultanlar rüzgar çıkınca içeri girmişler, Hatice ablalarına uğramaya karar vermişlerdi. Dışarda Gülbahar ve Süleyman'ı gördüklerinden bahsettiler. Gülfem bozuldu ama belli etmedi, şehzadesini bahane ederek daireden çıktı. Süleyman ve Gülbahar da içeri girmişlerdi. Yolda Gülfem'le karşılaştılar. Üçü de duraksadı, kısa bir sessizlikten sonra herkes dairesine çekildi. Farketmemişlerdi ama iki kadın da birbirini kıskanmıştı...
Gülbahar kıskançlığın ne demek olduğunu ertesi gün Gülfem hatun halvete gittiğinde daha iyi anladı.
***
2 ay sonra 1515;
Gülbahar gece boyu mide bulantısı yüzünden uyuyamadı. Sabah bulantısı biraz geçer gibi oldu ama mektebe gittiğinde tekrar midesi bulanmaya başladı. Gülbahar'ın durumunu farkeden Lalezar kalfa, Gülbahar'ı imâlı bir gülümseme ile ebe kadına götürdü.
"Endişelenecek bir şey yok hatun..."Gülbahar nefesini tuttu ve heyecanla kadının ne söyleyeceğini beklemeye koyuldu.
"Tebrikler. Gebesin, anne olacaksın."Gülbahar sevinçle Lalezar kalfaya sarıldı. Gözleri doldu, Ebe kadının "anne olacaksın" sözü yüreğine dokunmuştu.
Gülbahar müjdeyi vermek için Süleyman'ın dairesine gitti. Hafsa sultan da oradaydı. Bir ay sonrasına Ayşe hatunun kızı, Beyhan sultanın düğünü vardı. Payitahta ne vakit gideceklerini konuşuyorlardı.
"Ne vakit gideriz bilmem lakin şimdiden hediyeler göndermek lazım gelir. Sen ne dersin arslanım?""Bu işler size kalmış validem. Ben asıl hediyemi düğün günü vereceğim."
Süleyman arkasındaki masaya baktı. Üzerinde kendi eliyle yaptığı değerli bir kolye vardı. Kapı çalındı ağalar Gülbahar'ın geldiğini haber verdi. Hafsa sultan aşıkları yalnız bırakmak için çıkacaktı lakin Gülbahar onu durdurdu.
"Bu güzel haberi sizin de duymanızı istiyorum sultanım. Gebeyim..."***
Süleyman, gülümseyerek iştahla yemek yiyen Gülbahar'a baktı.
Çiğnediklerini yutan Gülbahar,
"Beyhan Sultanımızın düğünü için İstanbul'a ben de gelecek miyim?" diye sordu."Tabi ki geleceksin. Sensiz olmaz..."
Gülbahar gülümsemekle yetindi. Yemekten sonra beraber sedire oturup sohbet etmeye koyuldular. O sırada Gülbahar masadaki kolyeyi gördü, çok beğenmişti. Süleyman Gülbahar'ın kolyeye beğeniyle baktığını farketti.
"Beyhan için özel yaptım. Düğün hediyesi. Ama istersen senin için de yaparım. Zaten bir doğum hediyesi alacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDEN SULTANLAR: Mahidevran Sultan
Ficción histórica•Kaybeden Sultanlar Serisi I.Kitap• Osmanlının talihsiz hasekisi; batan güneşi, solan çiçeği... Manisa Sarayı onun baharıydı, Topkapı Sarayı ise onun kışı oldu. Manisa Sarayı ona cennet gibiyken, Topkapı Sarayı onun cehennemi oldu. Zamanla aşkını k...