15.Bölüm

211 8 3
                                    

Sezon finaline az kaldı•

7 ay sonra 1518;
Mısır seferinden sonra Baharat Yolunun hakimiyeti Osmanlı'nın eline grçmişti. İpek ve Baharat yollarının Osmanlı'nın kontrolüne geçmesiyle Avrupa'ya karşı büyük bir avantaj elde edilmişti. Mısır seferi sonucunda halifelik de Osmanlı'ya geçmişti. Böylece Yavuz Sultan Selim Osmanlı'nın ilk halifesi oldu. Halk arasında Sultan Selim yaptığı seferlerle, düşmana kan kusturmasıyla anılır olmuştu. Yakın bir tarihte yine sefere çıkılacaktı. 

Hafsa'nın ise Ayşe hatunun vefatından sonra sorumluluğu artmıştı. Yine İstanbul'a gitmesi gerekti. Trabzon'a, Afife hatuna mektup gönderdi. Afife hatun geçici bir süre Manisa haremini idare edecekti. Afife hatun çok biligli, zeki, yetenekli bir biriydi. En önemlisi de Hafsa sultan ona güveniyordu. Sultan Selim, şehzadeliğinde Trabzon sancak beyi idi. Afife ve Daye hatun Hafsa'nın nedimesi olarak Trabzon sarayına gönderildi. Hafsa sultan ikisine de çok güvendi, evlatlarını emanet etti. Hatta sütü yetersiz geldiği vakit Afife hatun Süleyman'a süt annelik etti. Bu yüzden Süleyman ona ayrı bir hürmet ediyordu.

Afife hatun nihayetinde Manisa sarayına ulaşmıştı. Saraya girince doğrudan Hafsa'nın yanına gitti. Daye hatun arkadaşını görünce dayanamadı ona sarıldı. Hafsa sultan da gayet samimi davranıyordu Afife hatuna. Hafsa sultan sedire, Afife ve Daye hatun mindere oturdular. Biraz sonra içeri Hatice, Şahuban ve Fatma girdi. Hatice ve Şah, Afife hatuna sarıldılar. Afife ve Daye hatunun elinde büümüşlerdi neredeyse. Fakat Fatma ona yabancı sayılırdı, biraz daha mesafeli davrandı.

Hafsa, Afife hatunu akşam yemeğine de davet etti. Yemekte ona yapması gerekenleri anlattı. Sonra üçü eski günlerden konuştular. Hafsa sultan ve Daye hatun ertesi gün payitahta gidecekti, bu yüzden Daye hatun ve Afife hatun bütün gece hasret giderdiler.

Bu kez Şehzade Süleyman da sefere katılacaktı. Süleyman şimdiden kendi hazırlıklarına başladı, dostum dediği İbrahim'e de haber saldı. İbrahim çok heyecanlıydı ilk defa sefere gidiyordu hem de şehzadenin yanında. Süleyman'la beraber saraya girdiler. Cariyeler şerbet ve meyve getirmişti. Süleyman sedire oturdu, İbrahim'e döndü,
"Sen de otur lakin kemanın yanındayken beni yeteneğinle mest edersin herhâlde?"

"Elbette şehzadem. Siz nasıl isterseniz."
İbrahim oturmadan kemanını çalmaya başladı. Kapı çalındı, Süleyman eliyle İbrahim'e devam etmesini işaret etti. İbrahim devam ederken kapı ağası Hatice'nin geldiğini haber verdi.
"Hatice'm mühim bir mesele değilse biraz bekle."

Hatice sultan itiraz etmedi. Zira keman sesi çok hoşuna gitmişti. Olduğu yerde o da İbrahim'in kemanını dinlemeye koyuldu. Bu ses Hatice sultana huzur vermişti. "İbrahim gerçekten yetenekli" diye düşünmeden edemedi. İbrahim işini bitirince kemanını masaya koyup sedire oturdu. Hatice abisine döndü.
"Mâlumunuz zevcim İskender Paşa da seferden döndü benim artık gitmem icap eder. Senden müsaade isteyecektim abi."

***

Hatice sultan keman öğrenmeye karar vermişti. Doğrusu çok etkilenmişti ezgisinden. Abisinden müsaade aldıktan sonra Gülfem'le beraber bahçeye çıktılar. Süleyman ve İbrahim de sonradan bahçeye çıkmıştı. Süleyman İbrahim'i yolcu edecekti. Hatice ve Gülfem'le karşılaştılar. Birbirlerine selam verip Hal hatır sordular. İbrahim gittikten sonra Süleyman, gözdesi Gülfem ve kardeşi Hatice'yle beraber bahçedeki çardağa oturup sohbet etmeye başladı. Bu sohbet, bir nedenden dolayı bahçede olan Feraye hatunun dikkatini çekti. Hemen Mahidevran'a yetiştirdi. Mahidevran duyunca bozuldu. Yoksa Süleyman tekrar Gülfem'le mi ilgilenmeye başlamıştı? Süleyman ve Gülfem'in uzun zamandır münasebetleri yoktu. Mahidevran şehzadenin tek kadını olmuştu. Bu durumdan son derece hoşnuttu ve kimseyi kendine ortak istemiyordu. Aklına bir an dışarı, yanlarına çıkmak geldi ama vazgeçti. Zaten akşam Süleyman'ın yanına gidecekti.

***

2 hafta sonra;
Hatice sultan ve Afife hatun aynı gün yola çıkarak evlerine dönmüştü. Hafsa sultan da onlardan bir gün öncesinden yola çıkmıştı. Şimdi ise herkes yerindeydi. Ordu bir gün sonra yola revan olacaktı. Süleyman da aynı gün birlikleriyle yola çıkacaktı.

Mahidevran krem rengi sade ve zarif kaftanını giydi. Boynuna Süleyman'ın ilk hediyesi kolyeyi de taktı. Yine çok güzel olmuştu. Kapıdan içeri girince Süleyman onu iyice süzdü. Çok etkilenmişti.
"Mahidevran'ım yine çok güzel olmuşsun, güzelliğinle efsunladın beni."

"Sizin için hazırlandım şehzadem. Gönlünüzü hoş edebildiyesem ne mutlu."
Süleyman Mahidevran'ın dudağına bir buse kondurdu, sıkıca sarıldılar. Sonra sedire oturup sohbet etmeye başladılar. Mahidevran çok kaygılıydı, Süleyman için endişeleniyordu. Süleyman ona sağ salim döneceğine dair söz verdi. Sonra da detaya girmeden sefer hakkında konuştu. Mahidevran pek bir şey anlamamıştı fakat içi bir nebze de olsa rahatlamıştı.

Süleyman gözdesine bakıp munzurca gülümsedi,
"Bakıyorum da az evvelki hâline göre daha iyisin. Gönlünü ferah tut. Hünkârımız da ben de sağ salim döneceğiz. Hem de zaferle..."

"Gönlüm rahat zira size çok güveniyorum şehzadem. Allah size zaferle dönmeyi nasip etsin. Evladımız Mustafa ve ben sizi çok özleyeceğiz."

"Amin. Ben de sizi özleyeceğim Gülbahar'ım."

Kısa bir sessizlik oldu. İki aşık sessizce birbirlerini süzdüler. Sonra dudakları buluştu tutkuyla, kendilerini yatakta buldular.

***

3 gün sonra;
İskender paşa hastalandığı için sefere çıkamamıştı. Hatice sultan bu durumda keman öğrenme isteğini tamamen unuttu. Sadece kocasıyla ilgilendi. İskender Paşa birkaç gün içinde daha da kötüleşti. Hekimler onu iyileştirmek için çok uğraştılar. Fakat hiçbir şey çare etmedi ve İskender Paşa vefat etti... Ölüm bir kez daha göstermişti karanlık yüzünü.

Hatice sultan tabi ki de üzülmüştü. Paşaya karşı gönlünde aşk yoktu belki. Ama İskender onun kocasıydı,  bir yaşanmışlıkları vardı. Hatice sultan artık dul kalmıştı. Cenazeden birkaç gün sonra Manisa'ya döndü.

Bir ay boyunca Manisa Sarayında konakladı genç sultan. Eşyalarını toplatıp evini boşalttı. Sultan Selim ve Şehzade Süleyman paşanın ölümünü haber alınca hemen Hatice'ya mektup gönderip başsağlığı dilediler. Beyhan sultan da mektup göndermişti kardeşine. Mektupta en kısa zamanda ziyarete geleceğini yazmıştı fakat bir ay sonra gelebildi. Önce manevi annesi Hafsa sultanla selamlaştı. Kızını orda bırakıp Hatice'nin dairesine gitti. Fatma sultan da Hafsa sultanın dairesindeydi. Validesinden izin isteyip yeğenini kendi dairesine götürdü. Mahidevran da onun peşinden gitti. Pek bir sevmişti Beyhan sultanın kızını.

Hatice dikiş nakış isleriyle meşguldü. Bir yandan da Gülfem'le sohbet ediyorlardı. Küçük şehzade Murad etrafta oynuyordu. Beyhan girince ikisi de şaşkınlıkla ayağa kalktı. Sarılıp selamlaştılar. Beyhan yeğeni Murat'ı sevip sedire, Hatice'nin yanına geçti. Gülfem, Beyhan sultanın İskender paşa hakkında konuşacağını anlamıştı. Beyhan, Gülfem'in yanlarında olmasını sorun etmiyordu, gizlileri saklıları yoktu. Fakat Gülfem yine de onların yalnız konuşmaları daha iyi olur diye düşündü.
"Kızınızı da getirdiniz mi sultanım? Getirdiyseniz göreyim zira çok özledim."

Beyhan gülümseyerek,
"Getirdim getirdim, Hafsa validemin yanında." dedi.

Gülfem oğlunu da alıp daireden çıktı. Beyhan biraz pişman olur gibi oldu. Sonuçta onun mutlu giden bir evliliği ve bu evlilikten doğan bir evladı vardı. Hatice ise bir ay önce zevcini kaybetmişti. Biraz suskun kaldı. Hatice Ferhat paşa'yı ve kızlarını sordu. İki kardeş havadan sudan konuştular.

Beyhan sonunda konuyu İskender Paşaya getirdi. Elini Hatice'nin omzuna koyup başsağlığı diledi. Hatice; paşanın hastalığını, hekimlerin çaresiz kalışını ve paşanın vefatını anlattı. Anlatırken gözünden yaşlar boşaldı. Beyhan ne diyeceğini bilmiyordu. Özellikle kendini Hatice'nin yerine koyunca daha bir fena oluyordu. Zira çok sevmişti Ferhat paşayı, çok mutlulardı. Hiçbir şey söylememeye karar verdi. Sesizce kardeşine sarıldı. Abla kardeş birbirlerine sarılıp ağlaştılar dakikalarca...

Bölüm sonu!

KAYBEDEN SULTANLAR: Mahidevran SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin