Taht Yolu
Medya: Sultan Süleyman
Eylül 1520 Manisa;
"Yarın saraya dönüyoruz Pargalı. Bu kadar av sefası kafi.""Nasıl isterseniz şehzadem."
Şehzade bir şey daha söyleyecekti fakat Pargalı İbrahim yanlarına gelen yabancıyı farketti. Şehzade Süleyman'ın etrafındaki askerlere, el işaretleriyle derhal emir verdi. Askerler şehzadenin etrafını onu korumak için kuşatıp ikinci bir emri beklemeye koyuldular. Fakat bu yabancı düşman değildi, mühim bir mesele için gelmişti. Kendini ifade ettikten ve kim olduğunu söyledikten sonra elindeki mektubu İbrahim Ağaya verdi.
Atının üzerinden inerek mektubu İbrahim'den alan Şehzade Süleyman, ciddi bir yüz ifadesiyle Veziriazam Piri Mehmet Paşadan gelen mektubu okumaya koyuldu. Fakat okudukça yüzü gölgelendi, daha da ciddileşti. Babası Yavuz Sultan Selim hakkın rahmetine kavuşmuştu. Sadrazam Mehmet Paşa ise tahtın yeni sahibi olarak kendisini Payitahta çağırıyordu.
Etrafındakiler merakla şehzadenin yüzünü inceliyorlardı. Sonunda şehzade elindeki kağıt parçasını İbrahim'e verdi, derin bir iç çekerek...
Mektubu okuyan İbrahim, kılıcını kınından çekip Osmanlı'nın yeni padişahı Sultan Süleyman'ın önünde de diz çöktü...
Yeni bir devir başlamıştı, Sultan Süleyman'ın devri...
***
Süleyman hızla Manisa sarayına gelirken kadınlar her şeyden habersiz Hafsa sultanın dairesindelerdi. İki gelini de sedire, Hafsa sultanın yanına oturmuş, onun elindeki örgü hakkında konuşuyorlardı. Süleyman bir hışımla içeri girince dairedeki herkes şaşkınlıkla biraz da korkuyla ayağa kalktı. Süleyman validesi hariç herkesin dışarı çıkmasını isteyince korku ve endişe daha da arttı. Hafsa sultan oğluyla yalnız kaldığında kaygı dolu bir sesle neler olduğunu sordu.
Süleyman derin bir çekerek konuşmaya başladı;
"Validem... Aslında avdan yarın dönecektik fakat Payitahttan gelen haber sebebiyle bugün dönmek mecburiyetinde kaldık. Emri hak vaki olmuş... Hünkârımız, Sultan Selim Han dün gece vakti itibariyle Hakkın rahmetine kavuşmuş."Hafsa sultanın bunu duymasıyla sendelemesi bir oldu. Süleyman hızlı davranıp validesini sedire oturttu. Gür bir sesle Daye hatuna seslendi. İçeri giren Daye hatundan su isteyip validesinin yanına oturdu. Hafsa sultan ağlamaya başlamıştı bile. Oğlu yanına oturunca ona sarılıp ağlamaya başladı. Ana oğul teselliyi birbirlerinde bulmuşlardı.
Daye hatun gümüş sürahiden su doldurmuştu bile fakat bu anı bozmak istemedi. Kafasında bin bir tahmin, merak içini kemirse de beklemeyi tercih etti sadık kalfa.
***
Şehzade Süleyman ve Hafsa sultan alelacele hazırlanıp yola çıktılar. Daye hatun, birkaç cariye ve ağa, Hafsa sultan ve Süleyman'ın hazırlanmasına yardım edip onlarla beraber yola çıkmışlardı. Fakat gelinler dahil diğer saray sakinleri hâlâ merak içindeydi. Sonunda Hafsa sultanın bilerek ardında bıraktığı cariyesi Gülnur, Gülfem ve Mahidevran'a konuyu açtı. Bu olay ikisini de etkilemişti fakat daha sakin ve metanetlilerdi. Kimseye tek kelime etmeden Şah sultanın dairesine gittiler. Olanlardan habersiz Şahuban kitap okurken uyuya kalmıştı. Mahidevran ve Gülfem dairedeki cariyeleri çıkarıp Şahuban'ı uyandırdılar. İşin en zor kısmı da babasının ölümünü haber vermekti. Gerçekten de zor oldu. Babasının ölümünü öğrenen Şahuban yıkıldı. Akşama kadar zar zor teselli ettiler.
Zaten ertesi güne herkes ölüm haberini öğrenmişti. Şehzade ise yolda, kendisini bekleyen tahtına gidiyordu...
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDEN SULTANLAR: Mahidevran Sultan
Ficción histórica•Kaybeden Sultanlar Serisi I.Kitap• Osmanlının talihsiz hasekisi; batan güneşi, solan çiçeği... Manisa Sarayı onun baharıydı, Topkapı Sarayı ise onun kışı oldu. Manisa Sarayı ona cennet gibiyken, Topkapı Sarayı onun cehennemi oldu. Zamanla aşkını k...