30.Bölüm: "Mihrimah"

269 6 2
                                    

"Mihrimah"


Gülşah hatun zehir dolu şişeyi kuşağına saklamış, çaresizce dolanıyordu ortalıkta. Üstelik mutfağa gittiğinde Hürrem'in akşam yemeğini has odada Sultan Süleyman'la beraber yiyeceğini duymuştu. Has odaya, padişahın sofrasına zehirli yemek sokamazdı. Önce kendisinin sonra da Mahidevran'ın başı belaya girerdi. Gülşah bunu göze alamadı ama sultanına karşı gelmek de istemiyordu. Mahidevran sultan ise oğluyla sarılmasından sonra biraz kendine gelmiş, sakinleşmişti. Gülşah'tan istediği şeyi düşününce pişman oldu. Ama artık olan oldu diyerek Gülşah'a engel olmadı.

Şah sultan sabah Mahidevran'ı ziyarete gitmişti. Gebelik haberini duyunca tekrar Mahidevran'ın yanına gitmek istedi ama Hatice sultan ibrahim'in mektubunu gösterdi. Zaten bir Gülfem bir de Şahuban biliyordu bu sırrı. Mektubu görünce Şah sultanın Mahidevran'a gitme fikri aklından çıkmıştı. Hatırlar hatırlamaz Mahidevran'ın dairesinin yolunu tuttu. Fakat Gülşah hatun koridorda sıkıntılı bir şekilde volta atıyordu. Şah sultan olumsuz bir şey olduğunu anlayıp Gülşah'ın yanına gitti.

Gülşah hatun, Şah sultana güvenebileceğini biliyordu. Çaresizlikten her şeyi anlatmak zorunda kaldı. Şah sultan çok sinirlenmişti fakat sakinliğini koruyarak Gülşah'la beraber Mahidevran'ın yanına gittiler.
"Mustafa hadi sen Hatice halanın yanına git."

Şah sultanın emri üzerine Feraye hatun Mustafa'yı odadan çıkardı. Şah sultan olayı anlattı. Mahidevran sinirlenmişti fakat Şah sultan önce davranarak durumu izah etti.
"Gülşah'a kızma mecbur kaldı. İyi ki de söyledi."

"Sultanım çok utanıyorum sizden. kendimde değildim beni mazur görün."

"Artık kendine gel! Hürrem hatun akşam yemeğini hünkârımızla beraber yiyecekmiş. Gülşah has odaya zehirli yemek sokmaya cesaret edememiş. Onu öyle telaşlı görünce yanına gidip sordum, biraz zorlayınca anlattı. Hürrem'i ben de sevmem ama yaptığın olacak şey değil."

Mahidevran gerçekten pişman olmuştu. Başını öne eğdi. Şah sultan devam etti,
"Her şeyden önce Hürrem'in karnındaki bir hanedan mensubu. Kim olursa olsun hanedan mensubuna zarar vermeme asla izin veremem. Şimdilik Mustafa için ve acın var diye susuyorum ama bir daha zinhar olmasın."

"Merak etmeyin bir daha olmaz. Aklımı başıma geldi."

Şahuban baş sallamakla yetindi. Sonra da dairesine geçti. Mahidevran'ı gerçekten seviyordu. Onu ablası gibi görüyordu.

Mahidevran sultan da Gülşah'tan uykuya iyi gelen çaydan istedi. Birkaç saat dinlendi. Uyandığında Mustafa başucunda saçlarıyla oynuyordu. Gülümseyerek oğlunu kucağına alıp gıdıklamaya başladı. Anne oğul uzun zaman sonra neşeli vakit geçiriyorlardı. Mahidevran artık başını belaya sokmadan acısını kendi içinde yaşayacaktı. Şimdilik sessiz kalmaya karar verdi.


Aradan günler geçmişti. Hürrem hatun gebeliğinden dolayı halvete gidemese de has odaya gidip Süleyman'la sohbet edip şakalaşıyorlardı. Mahidevran'ın da kendisini odaya kapatmasıyla meydan iyice Hürrem'e kalmıştı. Fakat İbrahim Ağa bu durumdan hoşnut değildi. Hürrem simdi zararsız olsa bile ilerde böyle olmayabilirdi. Ve İbrahim şimdiden bu durumun önüne geçmek istiyordu. Zaten Hatice sultanla sohbet ederken valide sultanın da bu durumdan yakındığını öğrenmişti.

Düşündü taşındı Hürrem'i alt edebilecek bir cariyeyi halvete göndermeye karar verdi. Fakat daha önce halvete giden cariye bir daha çağrılmamıştı. İbrahim dün olan olayları düşündü. Hürrem taşlıkta bir cariye ile münâkaşa etmişti. Sümbül ağa ve Felek kalfayı odasına çağırdı. Olayı dinledikten sonra sorular sormaya başladı.
"Peki münâkaşaya girdiği cariye kimdi?"

KAYBEDEN SULTANLAR: Mahidevran SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin