İKİZ BEBEK

34 27 4
                                    

Açelya'dan:

Sabah uyandığımda kendimi aptal aptal sırıtarak yüzüğüme bakarken buldum. Şaka gibi geliyordu, ama değildi. Ben ve Asaf sözlenmiştik. Hâlâ inanmakta çok güçlük çekiyordum. Hayallerimize adım adım ilerliyorduk ve bu bizi çok mutlu ediyordu. Onunla kurduğum nice güzel hayaller gerçekleşiyordu. Uyandım ve banyoya girip rutin işlerimi hallettikten sonra aşağı indim. Tabiki elinde koca bir bardak sütle oturan Asel beklemediğim için birden karşımda görünce korkmuştum. Saat daha sabahın 6.00 sıydı. Elimi ağzıma götürdüm ve damağımı kaldırdım. Gidip yanına oturdum ve belirginleşen karnına kocaman bir öpücük kondurup elimle okşamaya başladım.

"Hayırdır kuzum. Gecenin bu saatinde elinde sütle ne yapıyorsun?" Diye sordum ve okşamaya devam ettim.

"Midem yanıyor Açi yaa. Uyuyamadım bir türlü. Yoruyor anneyi teyzesi. Biz seni çok seviyoruz bunu asla unutma". Öpücük kondurdum kondurmasına fakat Asaf ile hayalini kurduğumuz bebeğimiz, Güneşimiz aklıma geldi ve o sıra gözlerim doldu. Tabii Asel bunu çoktan farketmişti bile. Ve ben hayallerimizden Asel'e hep bahsederdim. O iyi bir sırdaş, iyi bir arkadaştı. Uzun lafın kısası, birbirimize sırlarımızı emanet edebiliyorduk bir bakıma. Neyse, Asel durumu fark edince direkt olarak ellerini saçlarıma götürdü ve ekledi.

"Biliyor musun Açi, Asaf ile o kadar uyumlu bir çift olacaksınız ki, Efe ile ben hali hazırda sizi örnek alıyoruz desem yalan söylemiş olmazdım sanırım." Deyince, Açelya doğruldu ve uykudan yeni kalkmış masum bir çocuk edasıyla Asel'in gözlerine bakarak sarıldı.

"Canım arkadaşım, Asel'im. Konuşmaların ve mizacın bana adeta güç vermekte. Özgüven bulmaktayım seninle sohbet ederken. Ben biliyorum ki Asaf ile birlikte her daim mutlu olacağız ve yine biliyorum ki, gelecekte ki evladımız olacak, kızımız Güneş ise bize neşe katacak." Bunları konuşurken Asel, hislerini dile getirircesine ve kendinden emin bir şekil de konuştu.

"Sizin mutlu olacağınızı içten ve öylesine hissediyorum ki, bu yüzden sizi örnek almaktan asla vazgeçmeyeceğiz." Uzun lafın kısası, akşam ki Söz merasiminden sonra Açelya, epey mutlu oldu ancak bir o kadar da, o yoğun mutluluğun verdiği duygusal yapıya bürünmüş halde buldu kendini. Asaf o gün, iyi görüştüğü bir arkadaşının yanına gitmişti. Onlar her hafta, mutlaka yarım saatte olsa çay seansı yapar, sohbet ederlerdi ve samimiyetlerinin devamını sağlarlardı.
O gün de aynı şekil de buluştular ve bizim Asaf, söz ve kız isteme gecesinden bahsetti arkadaşına. gözlerinden mutluluğu okunurcasına ki bariz mutluluğu kendini ele veriyordu.
Yaklaşık 45 dakikalık sohbetten sonra Asaf müsaade istedi ve oradan ayrılmadan arkadaşı kısa ve öz olarak söze girdi.

"Asaf, bak kardeşim. Adım attığınız bu yolda, her ne zaman olursa olsun bir ihtiyacınız olduğu durum da muhakkak ki haberim olacak dostum." Dediğinde, Asaf tebessümlü bir bakış atarak, teşekkür edip oradan ayrıldı. Teşekkür etti etmesine fakat Asaf bir o kadar da gururlu bir bireydi ancak arkadaşları da yine bir o kadar da kendine yakın kişiliklerdi. Ağır adımlarla yürürken hafif bir esinti göğsüne vurdu ve üşüdüğünü fark edip polarının fermuarını boyun hizasına kadar çekti.
Üşüdüğüne aldırmayıp, eve doğru adımlarını sıralarken aklında da bir yandan Açelya vardı. Söz gecesini hala o geceymişçesine aklından çıkaramayan Asaf, ne zaman kendini mutsuz hissetse o geceyi aklına getirir, yüzünde gülücükler açardı. O gün de zaten havanın güzel olduğuna kanıp yürümeye karar vermiş olsa da yağacak olan yağmurdan haberi yoktu bizim Asaf'ın. Arabası evdeydi fakat eve daha yarım saatlik bir yol vardı ve Asaf, havanın kapanmasına aldanmayıp yoluna devam etti.
Tam o sıra da telefonu çalmaya başladı ve arayan müstakbel sözlüsü Açelya idi.

"Hayatım neredesin? En son evden çıkarken haber vermiştin bir daha da sesin sedan çıkmadı." Deyince, Asaf bir duraksadı ve söze girdi.

"Evet güzelim haklısın, arkadaşımın yanından şimdi kalktım ve tam yürürken sen aradın. Oysa ki eve vardığım da haber verecektim fakat sen erken davrandın sevdiğim. Özledim...
Özlemek, aşkın en önemli parçalarından biridir öyle değil mi?
Açi o gün epey düşündü Asaf'ı ki zaten hiç aklından çıkmıyordu ki. Tabii bir süre konuşmaya devam ettiler, kâh özlemlerini giderdiler kâh seslerini duyup birbirlerini motive ettiler.
Asaf saatine baktığında, saat 16.40'ı gösteriyordu ve zaten evine de 10 dakikalık bir mesafe kalmıştı.
Yağmur da hafif bir tempoyla çiselemeye başladığın da aklında, Açelya ile yağmur altında ıslanarak delicesine yürüdükleri anısı canlandı.
Gök gürültülü bir havaydı o gün ve Açelya gök gürültüsünden ve şimşekten korkar, ürperirdi. Allah'tan yanın da Asel ve Gece vardı da korkmaması için bir sebep doğmuştu onun için. Asaf eve geldiğini mis gibi kahve kokularından anladı. Bunun nedeni de Asaflar'ın evinin yakınların da harika bir Meksika kahvecisi vardı ve taze çekilmiş kahve
çekirdeklerinin yaydığı o muazzam koku tüm sokağı kaplıyor geçenlere muhteşem bir kahve kokusu ikramı sunuyordu. Kim sevmez ki, kahve kokusunu, sevdiği ile birer fincan kahve içip o tatlı sohbeti kurmayı.
Kim sevmez ki, kitap okuma eşliğin de içilen o kahvenin doğal tadını. Şimdi tam zamanıydı işte. Asaf eve varmıştı bile ve güzel bir kahve pişirip okuduğu kitaba kaldığı yerden devam etmenin tam zamanıydı. Tabii Açelya'yı düşünmeden asla edemiyordu.
O artık onun kalbi'nin bir diğer yarısıydı ve birlikte atıyorlardı kalpleri.
Ritmi birlikte tutturuyorlardı. En güzel şarkı'nın en güzel nakaratı gibi.
Neyse, Asaf Açelya'ya eve vardığı için haber verdi ve onu endişe de bırakmadı.

Yaşam MucizesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin