LUNAPARK MACERASI

24 28 1
                                    

Açelya'dan:

Sabah uyandığımda kendimi bitkin hissediyordum. Havaların bir soğuk, bir sıcak olmasından dolayı acaba grip mi olacağım diye düşündüm. Umarım olmazdım. Çünkü bahar gribi fazla uzun sürüyordu. Neyse diyerek yukarıya çıktım ve anahtarla içeriye girdim. Kapıyı açtığımda karşımda Rüzgâr elma kemiriyordu, ama Asaf yoktu.

"Günaydın Rüzgâr." Dedim ve yanına oturup saçlarını karıştırdım. Oda gülerek, bozduğum saçlarını geri düzeltti.

"Günaydın yengelerin en güzeli." Dedi ve saçlarıma bir öpücük kondurdu.

"Asaf nerede?" Diye sordum ona bakarak.

"Yukarıda uyuyordu en son baktığımda. Da yenge sen iyi misin ya? Yüzün sapsarı." Dedi ve elini alnıma koyup ateşime baktı.

"Kuzum, ateşin var senin. Hasta filan mı olacaksın acaba ya?" Dedi ve düşünmeye başladı. Ama o düşünürken benim midem bulanmaya başladı. Neden böyle oldum acaba diye düşünürken yukarıdan ayak sesinin gelmesiyle kendimi biraz daha iyi hissetmek ve Asaf'ı tedirgin etmemek amacıyla doğruldum ve yüzüme sahte bir gülücük yerleştirdim.

"Sevgilim, hoşgeldin. Benim gözümün nuru gelmiş." Dedi ve beni kendine çekip dudaklarıma minicik bir öpücük kondurdu. Yüzünü bana çevirdiğinde, anında kaşları çatıldı. Hâlim hâl değildi, fark ediyordum ama Asaf'a birşey söylemiyordum. Şu an olmazdı. Ama daha fazla dayanamayacağımı anlayıp ağzımı tutarak lavaboya gittim ve içimdekileri boşalttım. Neden böyle olmuştum bilmiyordum ama bu aralar çok halsizdim. Kapıyı yumruklayan Asaf ve Rüzgâr'ı daha fazla meraklandırmadan dışarıya çıktım ve kafamı Asaf'ın göğsüne koyup düzenli bir nefes almayı başarana kadar kaldırmadım. Başımı kaldırıp yüzüne baktım ve nedensizce dolan gözlerimi silip onları beklemeden oturma odasına gittim ve koltuğa uzandım. Gözlerimi kapatıp sakinleşene kadar içimden 10'a kadar saydım. Tekrardan gözlerimi kapattım ve kötü düşünmeyip sadece midemi üşütmüş olabileceğime inandırdım kendimi. Ama iyi değildim bariz belliydi. Yanıma gelen Asaf ve Rüzgâr'ı umursamadan uyumaya çalıştım. Ama sesleri duyabiliyordum.

"Ya abi ne oldu bu kıza böyle ya? Aklım almıyor yemin ederim." Dedi Asaf ve derin bir of çekti.

"İnan ki bilmiyorum kanka. Ama hâli iyi değil. Sabah sen uyurken geldi oturdu yanıma, baktım yüzü sapsarı. Yenge iyi misin dedim birşey demedi. Ateşi var biraz. Sen bir hastaneye götürsen iyi olur." Dedi ve Asaf'ın omzunu dostça sıktı. Ama ben hastaneye gitmeyi düşünmüyordum. Kendimi kötü hissediyordum evet ama şimdilik belki kendi kendime kuruntu yapıyorumdur diyerek telkin ediyordum. Ama kollarımda ve bacaklarımın bazı yerlerinde morluklar vardı. Dün yaşadığım baş dönmem de işin içine eklenince biraz şüphelenmiştim. Tabi Asaf'ın bütün bu olanlardan haberi yoktu. Söylesem bir dakika bile durmaz direkt götürürdü. Kendimi o güzel parfüm kokusunun içinde bulduğumda Asaf'ın kollarında olduğumu anladım. Aklıma gelen şeyle gözlerimi araladım ve Asaf'a baktım. Ben Hilâli uyutmuştum ama uyanınca ona kim bakacaktı?

"Aşkım, Hilâl nerede?" Dedim ve ona biraz daha sokuldum. Çünkü şu an sadece kokusuna ihtiyacım vardı.

"Hilâl Gece teyzesi ile beraber oyun oynuyor sevgilim. Aklın kalmasın hiç. Hatta birazdan beraber uyuturuz tekrardan yemeğini yedirdikten sonra." Dedi ve saçlarımı öptü. Ama benim gözlerim kapanıyordu. İnanılmaz halsizdim, ama bunu Asaf'a söylersem işin içinden çıkamazdım. O yüzden sessiz kalmayı tercih ettim. Yukarıya çıktığımızda ancak yere bırakmıştı. Kapıyı açtığımızda içeriden gelen kahkaha sesleriyle rabbime bir kere daha şükrettim. Kızım, benim minik papatyam teyzesi ile beraber oynayıp gülüyordu. Oturma odasına girdim ve gördüğüm manzara beni gülümsetirken kollarını kaldırıp beni kucağına al dercesine Asaf'a baktı. Benim kızım tam bir baba aşığıydı. Hiç anne yok. Ama onun bir gülücüğü herşeye yetiyordu. Asaf ona baktı gülerek ve kucağına alıp, kokusunu derin derin içine çekerek öptü. O kadar güzel kokuyordu ki, evin içi sanki bir çiçek tarlası gibi mükemmel kokuyordu ve bu muhteşem bir şeydi. Onlar kenarda oynaşırken ben kendime bir bardak su almak için mutfağa gittim. Bardağa su doldurup elime aldım ve içtim. Tam içeriye geçecekken, gelen baş dönmesiyle yerimde sallandığımı hissettim. Sakinleşince içeriye geçtim ve oynayıp gülüşen baba- kız ikilisine baktım. Masum masum oyun battaniyesinde oynayan Hilâl ve onun karnını sıvazlayarak konuşan babası mükemmel bir görüntü oluşturuyordu.

Yaşam MucizesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin