Asaf'tan:
Her tarafı yemyeşil olan bir yerde ben, Açelya ve minicik bir kız çocuğu koşup oynuyorduk. O kızın kim olduğunu çok merak ediyordum. Açelya'ya dönüp,"Aşkım! Bu minik prenses kim acaba?" Diye sordum. Bir yerden tanıdık geldiğini inkar edemezdim.
"Şştt. Sadece anın tadını çıkart sevgilim. Vakti gelince kim olduğunu anlayacaksın." Dedi ve sustu. Bende dediğini yapıp anın tadını çıkardım ve küçük çocukla oynamaya dalmışken buldum kendimi. Daldığım yerden ayrılmama ise, Açelya'nın bana dönüp sorduğu cümle neden oldu.
"Sen kızını öpmeyecek misin babası?" Dehşetle irileşen gözlerimle Açelya'ya baktım. Baba derken? Biz daha evli bile değildik. Bu çocuk da neyin nesiydi?
"Baba derken sevgilim?" Diye sordum yanlış anladığımı ümit ederek. Ve şaşkın bakışlarla ondan bir cevap bekledim. Tamam, sakin oluyoruz.
"Asaf yok artık! Bana kendi öz çocuğunu unuttuğunu söyleme. Bak hem beni hem oğlumuzu üzüyorsun." Dedi ve eli ile karnını okşadı.
İnanamazcasına Açelya'ya bakarak kafamı iki yana salladım. Hayır, böyle bir şey olamazdı. Mümkün değildi. Ben şoktan şoka sürüklenirken bir anda yüzümde bir baskı hissettim. İrkilerek gözlerimi açtığımda yanımda Açelya vardı ve ben yatakta yatıyordum. Bir kaç saniye ne olduğunu anlamazcasına boş gözlerle etrafa baktım, sonunda her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu anladığımda rahatlayarak kendimi yatağa bıraktım. Tamam ben de baba olmak istiyorum ama bunun için daha çok erken. Hem, hem, ben daha Açelya'yı istememiştim bile! Bugün Açelya'yla konuşup onu istemeye gideceğim. Kimden isteyeceğim bilmiyorum ama ben artık onun hasretine dayanamıyorum. Açelya hâlâ yatıyordu. Sanırım dün çok yoruldu ve uykusunu alamadı. Ama artık uyanması gerekiyordu. Saçlarını okşayarak uyandırmak yerine bugün öperek uyandırmayı planlıyordum. Yavaşça yanına yaklaştım ve saçlarını kenara iterek önce boynunu, sonra alnını, sonra da dudaklarını öptüm. Yavaşça gözlerini açtı ve bana gülümseyerek baktı.
"Sen beni mi izliyorsun bakalım?" Dedi ve doğrulup bana sarıldı. Bakışı ömre bedeldi, gülüşünü ise kelebek görse ömrü uzardı.
"Sevgilim kalkmamız lazım biliyorsun değil mi?" Dedi ve minicik bir öpücük kondurdu dudaklarıma.
"Biliyorum ama hiç kalkmak istemiyorum. Ne var sanki seninle böyle yatsak da hiç uyanmasak?" Dedim ve elimi eline kenetledim. Bana baktı kıkırdayarak.
"Alt tarafı kahvaltıyı kaçırırız canım ne olacak?" Dedim. Karnıma bir tane çimdik attı ve elimden tutup kaldırdı. Aşağıdan annem bağırıyordu. Elimi eline kenetledim ve beraber aşağı indik. Etrafa göz gezdirdim ve Efe'nin Asel'in karnına kafasını koyup bebeği ile konuştuğunu gördüm. O an içimden o kadar çok baba olmak geçti ki anlatamam. Ama daha zamanı var. Açelya'ya izini olmadan dokunmak istemiyorum. O yüzden evlenmeyi bekliyorum. Melek, annemin yanında ona yardım ediyordu. Bu aralar ona hiç vakit ayıramıyordum. Açelya'ya arkadan dokundum ve göz kırparak Melek'i gösterdim. Anladı ve kimse görmeden dudağıma minik bir öpücük kondurdu.
"Açi, sevgilim anneme sen yardım etsen sorun olur mu sana?" Dedim ve soran gözlerle ona baktım.
"Yok hayatım neden sorun olsun? Melek, hadi yengeciğim. Sen otur ben annene yardım ederim." Dedi ve annemin yanına geçip yardım etmeye başladı. Ben de Melek'i arkasından yakaladım ve döndürdüm. Koltuğa oturttum.
"Sen gel bakalım prenses. hiç vakit ayıramadım sana. Konuşalım biraz." Dedim ve kendime çekip saçlarını öptüm. Ama sanki bir şeyler saklıyor gibiydi. Ve eğer düşündüğüm şeyse biraz zor sakinleşirdim. Bana bakmayacağını anlayınca çenesinden tutup yüzüme bakmasını sağladım. Ama bir terslik vardı. Gözleri dolu dolu olmuş ve çenesi titriyordu. Ne oldu diye sorarcasına göz kırptım ama birşey söylemedi. Elinden tutup ayağa kalktım ve sadece dudaklarımı oynatarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam Mucizesi
Roman d'amour"Eğer insan bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten yalnızca bir tanecik varsa,yıldızlara uzaktan bakmak bile bu insanı mutlu etmeye yetecektir. Bizim aşkımız da yıldızlar kadar parlak ve muhteşem bir şekilde ilerliyordu ve...