BİTMEYEN SESLER

31 31 5
                                    

Regl sancısı sandığım sancının apandisit olduğunu ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Asaf beni hastaneye yetiştirmeseymiş ölecekmişim. Hayatıma girdiği için bir kez daha şükür ettim Allah'a. Geçen 1 haftanın ardından eve gelmiştik. Ama benim karnımda ki dikişlerden dolayı yürümem zor olduğu için Asaf beni kucağında götürüyordu her yere. Sıkılmıştım ve artık dışarıya çıkmak istiyordum. Ama ben bunu her söylediğimde Asaf tarafından öpülerek susturuluyordum. Şu an odada oturup kitap okuyorum, ama nedense sıkıldığımı sadece ben farkediyorum. Kapı çalındı, içeriye ultra yakışıklılığı ile Asaf girdi, yanıma oturdu, kitabı yan komidinin üzerine koydu, kafasını göğsüme koydu ve gözlerini kapattı. Yavaş yavaş, o yumuşacık saçlarını okşadım ve gözlerimi bende kapattım. Uyuduğum yeter diye düşünüyordum fakat görüldüğü üzere yeterli değilmiş. İlaçların verdiği etki ile sürekli bir uyku halindeydim. Sıkıca sarmalanmış bedenim huzurla uykuya dalarken, geride kalan hiçbir şeyi düşünmeden sevdiğim adamın kokusu ile uyumaktan zevk alıyordum. Aradan geçen saatleri umursamadan, uykumu almış bir şekilde yatakta doğrulmaya çalıştım ama doğrulamadım. Çünkü Asaf beni koala gibi sarmıştı. Tekrardan aynı pozisyonu aldım ve saçlarını okşayıp kalkmasını sağladım. Kalktı ve beni elimden tutup yavaşça kaldırdı. Küçük adımlarla lavaboya ilerledim ve rutin işlerimi halledip, yine kapının pervazına tutunup yavaş yavaş yürüyerek kapıyı açtım. Asaf gelip beni kucağına aldı ve aşağı indik. Baktığımda Efe, Rüzgâr, Asel ve Gece oturmuş televizyon seyrediyorlardı. Bizde yanlarına geçtik ve izlemeye başladık. Bir müddet sonra sıkılıp kafamı Asaf'ın göğsüne koydum ve bedenimin gevşeyip uykuya geçmesi 5 dakikayı almadı. Sonra garip bir şey oldu. Asaf'ın sesini duymaya başladım. Ama uzaktan geliyordu ve benim şoka gireceğim birşey söyledi yanındakilere.

"Ben onu sevmiyorum ki. Onu kullanıp atacağım. Yazık ona aşık olduğumu zannediyor." Dedi ve histerik bir şekilde kahkaha attı. Kalbim sıkışmaya başlamıştı, nefes alamıyordum. Adımın seslenildiğini duyuyordum ama cevap veremiyordum. Sanki Asaf'ın attığı kahkaha bir kuyudan gelirmiş gibi her yeri dolduruyordu ve bu bir süre sonra katlanılmaz bir hâl alıyordu. Birisi omuzlarımdan tuttu ve beni sarstı. Çığlık ata ata uyandım, ama hâlâ nefes alamıyordum. Elimi kalbime götürdüm ve sakinleşmeyi bekledim. Sakinleşemeyince son çare olarak üzerimdeki bluzu çıkardım ve başımı geriye atarak, nefes almayı tekrar denedim. Şokun etkisinden çıkınca deli gibi ağlamaya başladım. Odadakiler endişeli gözlerle bana bakıyordu. Asaf Gece'nin elindeki suyu aldı ve boynuma sürdü. Suyun soğukluğu ile istemsizce titredim ve sıkıca Gece'ye sarıldım. Asaf bana döndü ve endişeli bir şekilde sordu.

"Güzelim sana ne oluyor? İyi misin sen?"

"Değilim, veya iyiyim. Off bilmiyorum! Kafam karmakarışık. Kâbus gördüm ama sorun değil iyiyim şu an."

"Anladım. Fazla üzerine gelmeyeceğim. Ama ne zaman istersen anlatabilirsin biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum. Sadece korkuyorum."

"Neyden?"

"Beni bırakıp gitmenden."

"Ne! Neden seni bırakıp gideyim ki?"

"Sen beni gerçekten seviyor musun?"

"Aşkım! Sen iyi değilsin. Bence duşa gir, rahatla, öyle konuşalım."

"Halim yok Asaf."

"Tamam. O zaman şöyle yapalım. Gece sen yardım eder misin yıkanmasına?"

"Tabiki. Açelya hadi kuzum gel." Dedi. Ama ben onu duymuyordum, veya duyamıyordum bilmiyorum. Kâbusumda gördüğüm kahkaha hâlâ kulaklarımdan gitmemişti ve yüksek sesle beni sevmediğini haykırmaya devam ediyordu. Saçlarımı çekiştirdim ve ellerimle kulaklarımı kapattım.

"SUUUUUSSS!!!" Diye çığlık atıp kulaklarımı iyice kapattım. 

"Gece! Yalvarıyorum! söyle sussun. Duymak istemiyorum söylediklerini."

"Kim sussun? Kime neyi söyleyeceğim? Açelya kendine gel!! Ne diyorsun sen?"

"Sadece sussun. O beni bırakmaz, söyle ona lütfen!"

"Tamam, tamam. Sakin ol! Hadi gel, banyoya gir. Kendine gel, sonra konuşursunuz." Dedi ve beni ayağa kaldırdı. Nefesim hâlâ daralıyordu ve bu çok can sıkıcı bir durumdu. Böyle bir kâbusu neden gördüm veya neden bu kadar etkisinde kaldım bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey vardı. Oda Asaf'ın beni çok sevdiği. Beni yavaşça yürüterek banyoya soktu ve üzerimdekileri çıkartıp ılık suyu başımdan aşağı akıttı. Gece'ye dönüp,

"Gece! Beni bu gece yalnız bırakma ne olur!"

"Tamam, bırakmam. Sen yeter ki sakin ol." Dedi ve başka birşey söylemedi. Bende konuşmadım zaten. Tekrardan ılık suyu başımdan aşağı akıttı ve beni odaya getirdi.  Geniş bir elbise alıp beni giydirdi. İtiraz etmeden her dediğini yapıyordum, çünkü halim yoktu. Saçlarımı tarayıp, yatırdı ve aşağı inmek için kapıya yöneldi. Kolundan tutup çekince durmak zorunda kaldı. 

"Gitme ne olur! Korkuyorum."

"İki dakikaya geliyorum bir tanem."

"Hayır ya hayır! Yine gelecek. Gitsin, gelmesin."

"Tamam bebeğim. Su alıp geliyorum." Dedi ve beni bırakıp gitti. Uyumamak için gözümü bile kırpmıyordum. Neden bu kadar korkmuştum bilmiyordum. Sanırım onu kaybetmekten korkuyordum. Ne kadar istemesem de gözlerim kapanmıştı ve ben kendimi yine o karanlık oda da bulmuştum. Yine aynı şeyleri söylüyordu. Ve ben susması için ona bağırıyordum. Yine kalbimi sıkıyorlardı. Bu sefer Asaf'ın sesini duydum uzaktan.

"Açelya! Kâbus görüyorsun sevgilim. Uyanman lazım." Diyordu bana. Güçlü kollarıyla bedenimi saran kollarının arasında sakinleşmeyi bekliyordum. Oda saçlarıma öpücükler konduruyordu. Aklıma gördüğüm kâbus geldi ve doğrularak kendimi ondan uzaklaştırdım.  

"Asaf! Gece'yi çağır lütfen." Dedim ağlayarak. Asaf hiçbir şey söylemeden aşağı indi ve Gece'yi çağırdı. Gece gelince direkt kollarımı açtım ve ona sarılarak ağlamaya devam ettim. Ben ağlıyordum, o ise benim sakinleşmem için herşeyin yoluna gireceğine dair birşeyler mırıldanıyordu. Sakinleştim ve omuzunda uyuya kaldım. Bu sefer kâbus görmemiştim ve bu beni çok rahatlatmıştı. Gece'yi kollarımla daha sıkı sardım ve derin bir nefes alarak uyumaya devam ettim. Hiç uyanmak istemiyordum. Çünkü uyanırsam Asaf ne olduğunu soracaktı. Ama daha ben ne olduğunu bilemezken ona anlatamazdım. Korkuyordum, hemde deli gibi. Uyandığımda saatin kaç olduğuna baktım. 10.30 du. Uykum kaçmıştı. Gece'nin kollarından ayrıldım ve bir kitap alıp balkona koyduğumuz armut koltuğa oturup kitap okumaya başladım. Ama kitaba odaklanamıyordum. Birden yere uzanıp gökyüzünü seyretmek geldi içimden. Üzerimdeki hırkayı çıkartıp yere serdim ve üzerine uzandım. İmkansız olduğunu bile bile yıldızları saymaya başladım. Yavaş yavaş uykum geliyordu ve bu hiç iyi değildi. Aynı kâbusu tekrar görmekten deli gibi korkuyordum. Birden duyduğum kapı açılma sesi irkilmeme sebep oldu. Baktığımda, karşımda gülerek beni izleyen Asaf'ı gördüm. Mecalim yoktu gülümseyecek. Anlayışlı bir sevgilim vardı ki ne olduğunu sormadan yanıma uzandı ve beni kendine çekerek başımı göğsüne koydu. Kokusu ciğerlerime dolarken gözlerimden iki damla yaş süzülüp Asaf'ın koluna düştü. Şaşkınlıkla dönüp bana baktı ve kaşlarını çatıp beni daha çok sardı. Asaf'a baktığım da beni çok sevdiğini ve hiçbir zaman bırakmayacağını görebiliyordum. Yine gözlerim kapanıyordu ve ben bundan çok korkuyordum. Çünkü o sesi tekrar duymaktan çok korkuyordum. Ve evet. Düşüncemde haklı çıkmıştım. Yine bağırıyordu. Kalbimi tutarak nefes nefese doğruldum ve yanımda mışıl mışıl uyuyan Asaf'a baktım. Ağlamamın şiddeti artmıştı, buda Asaf'ı uyandırmıştı. Bana döndü ve gözlerini kısarak gözyaşlarımı sildi. Anlamıyordu ve bu onu fazlasıyla sinirlendiriyordu. Farkettirmiyordu ama ben biliyordum. Onu daha fazla üzmemek ve sinirlendirmemek için anlatmaya karar verdim. Derin bir nefes aldım ve kolumdan destek alarak ona doğru dönüp anlatmaya başladım. Fakat bir şey söyleyemiyor, sadece susuyordum. Bugün bir şey anlatmamaya karar verdim. Ben iyiyim anlamında göz kırptım ve gözlerimi gökyüzüne çevirip yıldızları seyretmeye devam ettim. Eğer insan bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten yalnızca bir tanecik varsa,yıldızlara uzaktan bakmak bile bu insanı mutlu etmeye yetecektir. Bizim aşkımız da yıldızlar kadar parlak ve muhteşem bir şekilde ilerliyordu ve ben bundan çok mutluydum. Asaf'a baktım. Ve içimden iyi ki varsın sevgilim diye geçirip kafamı göğsüne koydum ve ilk defa kâbusu düşünmeden kokusunda huzur bulduğum adamın koynunda uyuya kaldım.

Yaşam MucizesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin