Güneş sanki daha bir güzel, daha bir aydınlık parlıyordu bu sabah. Çünkü sınavımız bitmiş ve biz de o sınavın stresinden kurtulmuştuk. İlk defa alarmın çalmasına lanet okumadan, hatta alarm çalmadan uyandım. Banyoya gidip rutin işlerimi hallettikten sonra odaya döndüm ve üzerime rahat bir şeyler giyip yatağın üzerinde telefonla ilgilenmeye başladım. Asel daha uyuyordu. Baktım şöyle bir gerindi, elleriyle gözlerini ovuşturdu ve hazır bir şekilde oturan bana baktı. Sonra inanmadığından olsa gerek tekrar ovuşturdu.
"Açi, ben yanlış görmüyorum değil mi? sen uyandın ve hazır bir şekilde benim uyanmamı bekliyorsun?"
"Aynen kanka bu sefer alarm çalmadan önce kalktım. Hiç bakma bana öyle bende şaşırdım erken kalktığıma."
"Bunlar hep aşktan güzelim." Yatağın üzerindeki yastığı aldım ve kafasına fırlattım. Tam oda bana fırlatacakken başımı eğdim ve yastık bana değil, kapıyı çalıp da içeri girme gibi bir yanlışta bulunan kişiye çarptı. Çarpan kişi inşallah müdüremiz değildir dualarımla kafamı kaldırdım ve ellerini beline koymuş, bize sinirli sinirli bakan diğer oda arkadaşımız olan Gece olduğunu fark ettim. Benim deyişimle prenses, ama kendisinin deyişiyle Alfa Gacı olan Gece aşırı güzeldi. Yeşil gözlü, upuzun gür siyah saçlı ve herkesin estetikle sahip olduğu hokka gibi bir burnu vardı. Bize şöyle bir bakarak güldü.
"Hiç büyümeyeceksiniz değil mi?" Dedi.
"Valla prenses suç benim değil, ne yapayım yani Asel sinir etti."
"Hiçte bile valla ben masumum. Açi bugün erken kalkmış, ben kalktığımda yatağın üzerinde oturuyordu. Bende şaşırdım ve bunların hepsi aşktan dedim oda bana yastık attı."
"Ne aşkı be! Vallahi gebertirim sizi. Önce benim testlerimden geçmesi lazım. Ayrıca Açi ben sana daha kaç defa söyleyeceğim bana prenses deme diye?"
"Tamam Alfa Gacım tamam. Hem sen anlat bakalım nasıl geçti babaannende 1 hafta?" Gece ayda 1 kez gidip babaannesinde kalırdı.
"Aman aynı nasıl olsun. Ya bugün hafta sonu değil mi hem havada çok güzel, neden şöyle bir sahil havası alıp ondan sonra da kafeye gitmiyoruz?"
"Bana hava hoş, ama müdüremiz ne der?" Dedi Asel ve anında dört çift göz bana döndü.
"Ne ya, niye bana bakıyorsunuz öyle gözlerinizi dikmişsiniz?" Yine bakmaya devam ettiler. O zaman anladım. İtiraz etmek için ağzımı açtım ki lafım Gece tarafından kesildi.
"Hiç itiraz etme bacım beni biliyorsun ben mimliyim. Asel zaten çekiniyor. En yüreklimiz sensin hadi aslanım benim, hadi sen yaparsın." Deyip sırtıma vurdu iki kere.
"İyi be tamam. Yalnız bir şartım var kahvaltıyı dışarda değil burada yapalım, dışarda çok pahalıya patlıyor. Sadece kahve içeriz."
"Olur anlaştık." Dedi Gece. Ben de elim mahkum müdüre hanımın odasına doğru gittim. Aslında o kadarda korkunç birisi değildi ama biz yine de biraz çekiniyorduk. Üzerime çeki düzen verdim ve boğazımı temizleyerek kapıyı iki kere tıklattım. İçeriden 'gel' sesini duyunca kapıyı açtım ve içeriye girdim.
"Buyur çocuğum bir şey mi istemiştin?" Diye sordu başını gazetesinden kaldırıp, gözlüğünün üstünden bakarak.
"Hocam şey biz arkadaşlarla dışarıya çıkmak istiyoruz da onun için rahatsız ettim sizi."
"Olur kızım çıkabilirsiniz. Ama çok gece kalmayın tamam mı?"
"Tamam hocam teşekkür ederiz."
"Rica ederim yavrum." Dedi ve gazetesine geri döndü. Bende yavaşça kapıyı kapattım ve odaya kızların yanına döndüm.
"Ne oldu ne oldu ne dedi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam Mucizesi
Dragoste"Eğer insan bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten yalnızca bir tanecik varsa,yıldızlara uzaktan bakmak bile bu insanı mutlu etmeye yetecektir. Bizim aşkımız da yıldızlar kadar parlak ve muhteşem bir şekilde ilerliyordu ve...