YENİ HAYAT

24 7 11
                                    

Geçirdiğimiz hastane günleri inanılmaz yorucu olsa da biz atlatmıştık. Minik Masal annesi gibi güçlü ve inatçı olduğu için kendisini çabuk toparlamış ve solunumu düzene girmişti. O kadar güzellerdi ki. Düğünümüz yarıda kaldığı için arkadaşlar arasında kutlama yapmayı düşündük ve kafenin birini kapattık. Benim minik kızım Hilâl çok uslu bir çocuk olduğundan dolayı biz balayına giderken onu Gece teyzesi ve Rüzgâr dayısına bırakacaktık. Yanımda yatan şekerliğe baktım içten bir tebessüm ettim. Asaf yanımda yoktu. Muhtemelen aşağıda kahvaltı hazırlıyordu. Çünkü enfes kokular geliyordu. Midemden gelen gurultular beni güldürürken Hilâl kuş ise kendi kendine konuşmakla meşguldü. Onu da kucağıma alıp aşağı inerken aynada kendimi gördüm ve biraz durup incelemeye başladım. Nedensiz bir şekilde elim karnıma gitmiş ve okşamaya başlamıştı. Tam duygusal moda girecekken Hilâl'in pırtlatmasıyla dikkatim dağıldı ve gülmeye başladım.

"Kız sen ne yiyorsun böyle kokarca." Dedim ve burnundan makas aldım. Aşağı indik ve mükemmel bir sofrayla karşılaştık. Benim gözler büyürken midemden gelen gurultular da artmaya başladı. Asaf kahkahalara boğularak dudaklarıma kocaman bir öpücük kondurdu.

"Benim karım acıkmış mı? Oy ben ona kıyamam." Dedi ve eliyle sandalyeyi işaret edip göz kırptı. Oturdum ve yavaş yavaş yemeye başladım. Hilâl ise mama sandalyesinin önüne koyduğum yumurtaları parçalamakla meşguldü. Hiç karışmıyordum. Sessiz sessiz kahvaltımızı ederken Asaf ağzıma peynir getirdi. Ama ben alamadan kendisi ağzına attı. Şebeleke bak ya, gülüyor. Tamam beyefendi bunu sen istedin. Ben de ağzına sosis götürdüm ve tam o alacakken ben kaptım. İşte adamı böyle şaşırtırlar akıllım. Bir an aklıma Asel'i ziyarete gitmediğimiz geldi ve Asaf'a döndüm.

"Aşkım, farkında mısın? Biz hiç Asel doğum yaptığından beri onu ziyarete gitmedik. Bugün gidelim mi ne dersin?"

"Olur karıcığım gidelim. Ama altın almamız lazım. Ve de ufak bir hediye daha." Dedi ve telefonunu çıkartıp Efe'yi aradı. Sanırsam müsaitlerdi.

"Müsaitlermiş aşkım gidebilirmişiz. O zaman bir an önce bulaşıkları yıkayalım da giyinip çarşıya inelim. Bakalım neler varmış." Dedi ve masayı toplamaya başladı. Ben de Hilâl'i sandalyeden indirdim ve yere bıraktım. O sırada çok güzel bir şey oldu ve Hilâl karşısında olan babasına doğru bir adım attı. Asaf'ın gözleri dolarken ben daha çok Hilâl'i destekleyip adım atmasını sağlıyordum. Yönünü bana çevirdi ve ufak bir adım daha attı.

"Gel annem, gel benim bal topağım. Hadi gel anneye. Seni yerim ben." Dedim ve burnumu çektim. Fark etmemiştim ama ben de ağlıyordum. İki üç adım daha atınca dayanamadım ve kucağıma aldım. Her tarafını sıka sıka seviyordum. Benim minik bebeğim büyüyordu. Asaf bulaşıkları bitirmiş kendisi hazırlanmak için yukarıya çıkmıştı. Ben de Asaf ve bana kahve yaptım ve aşağı inmesini bekledim. O inene kadar Hilâl'i kucağımda oynatmaya başladım. Ayak seslerinden indiğini anladım ve Asaf için aldığım onun çok istediği, ama almaya fırsatımızın olmadığı saati komodinin çekmecesinden aldım ve arkama sakladım. Geldi ve yanıma oturup beni göğsüne yatırdı. O an o kadar huzurluydu ki anlatamam. Kalp atışlarını dinlemek inanılmaz keyif veriyordu insana.

"Hayırdır güzelim, yüzün neşe dolu?" Dedi ve beni saçlarımdan öptü. Kutuyu arkamdan çıkartıp eline verdim ve göğsünden kalkıp doğruldum. Kutuyu açtı ve anında gözleri büyüdü.

"Sen nasıl aldın bunu? Bu çok pahalıydı. Ah be güzelim, neden zahmet ettin?" Dedi ve koluna takıp bana gösterdi. Başparmağımı olmuş anlamında kaldırdım ve göz kırptım. Bana sarılıp dudaklarımdan öptü. Hilâl ortamızda benim telefonumla oynarken biz de rahat rahat kahve içiyorduk.

"Sana bir şey sormak istiyorum ömrüm. Balayında seni nereye götürmemi istersin? Yabancı ülkeye mi gidelim? Yoksa aklında başka bir yer var mı?" Diye sordu ve bana baktı. Aslında yabancı ülke iyi olurdu ama, sanırım ben bungalov evlerine gitmek istiyordum. Oldum olası merak etmişimdir.

Yaşam MucizesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin