Uyandığımda elim Asaf'ın elindeydi. Ne ara yukarıya çıkıpta uyuduk inanın hatırlamıyorum. Ama dün, inanılmaz iyi bir gün geçirmiştik. Çok eğlenmiştim ve yaşadıklarımı birazda olsa unutmuştum. Hâlâ geçmemişti belki ama kabuk bağlamıştı. Bugün robot resim çizdirmeye gideceğiz. Adamın yüzünü hatırladıkça nefesim daralıyordu. Neyse kötü konulardan bahsetmeyelim. Bugün Asaf'a İzmir'e gidip gidemeyeceğimizi soracağım. Derya teyze ve Melek'i çok özlemiştim. Kalkıp aşağı indim ve kızlarla kahvaltı hazırlayıp çocukları uyandırdık. Asaf'ı görünce yüzüm asılıyor ve gözlerim doluyordu. Atlatamamıştım. Hâlâ korkuyordum. Yukarıdan inip yanıma oturdu ve beni göğsüne yasladı. Gözümden inen iki damla yaş Asaf'ın koluna düştü. Şaşkınlık içerisinde kafasını kaldırdı ve kaşlarını çatarak bana baktı. Daha çok ağlıyordum artık. Çocuklarsa şaşkınlıkla bizi izliyorlardı. Ellerimi tutup çenemi kaldırdı ve kendisine bakmamı sağladı. Sımsıkı sarıldı ve kulağıma
"Sende, bende güvendeyiz artık. Korkmana gerek yok. Hadi sevgilim, üzme beni!" Diye fısıldadı. Ama ben kendimi durduramıyordum ki. Derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeyi başardım. Yemek yemek hiç istemiyordum. Midem feci bulanıyordu.
"Aşkım yesene yemeğini."
"Midem bulanıyor."
"Az da olsa ye bir tanem. Olmaz böyle. En azından süt ısıtayım onu iç."
"Tamam bir tanem." Dedim ve sustum. Oda mutfağa gidip süt ısıttı. Yavaş yavaş içmeye başladım. Ama boğazımdan gelen iğrenç sıvı ile beraber ağzımı tutarak yukarıya banyoya koştum ve çıkartmaya başladım. Kapıyı kilitlemiştim, çünkü beni böyle bitik bir halde görmelerini istemiyordum. İşim bitince sifonu çektim ve soğuk suyu yüzüme çarptım. Aynadaki aksim sanki bana içinden artık toparlanman lazım diyordu. Berbat görünüyordum. Gözaltılarım morarmış, yüzüm sararmış ve tüm vücuduma sanki iğne batırıyorlarmış gibi ağrıyordu. Kapıyı açtım ve dışarıya adımımı atar atmaz başımın dönmesiyle yakınımda olan Rüzgâr beni tuttu ve kucağına alıp Asaf'la beraber odaya çıkardı. Yatağa yatırdı ve üzerime ince pikeyi örtüp, saçlarımı okşadı ve
"Artık iyi olma zamanı birtanem." Dedi ve alnımdan öpüp odadan çıktı. Asaf ve ben kalmıştık odada. Geldi ve yanıma uzandı. Hiçbir şey söylemeden elini elime kenetledi ve beni kendine çekerek sımsıkı sardı. Kokusunda huzur bulurken uyumamak için kendimi zor tutuyordum. Ama Asaf bunu anlamış gibi saçlarımı okşadı. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken aklımda İzmire gitmek için Asaf'la konuşmadığım aklıma geldi. Ama konuşacak halim bile olmadığı için sonra konuşmak üzere zihnime not ettim. Gözlerimi açtığımda kendimi pis, soğuk ve paslı bir yerde buldum. Ellerim bağlanmıştı. Hangi ara buraya geldim, neden kaçırıldım hiçbirşey bilmiyordum. Ama çok korkuyordum. Gözlerim yavaş yavaş dolarken elimdeki ipleri çözmeye çalıştım ama başaramadım. Gemi halatı ile bağlamıştı. Tam çırpınıp yardım isteyecekken kapı açıldı ve yüzüne birşey geçirilmiş adamı önüme attılar. O kadar korkmuştum ki ne yapacağımı bilemiyordum. Ellerim bağlı olmasa ölüp ölmediğine bakacaktım. Kapı tekrar açıldı ve içeriye giren adamı gördüğümde sırtımdan soğuk terler boşandı. O adam beni taciz edip Asaf'la tehdit eden adamdı. O an içim o kadar nefretle doldu ki yüzüne tükürmek istedim. Adam geldi ve yerde yatan kişinin yüzünü açıp pis bir kahkaha attı ve çıktı. Yüzüne baktığımda yerin ayaklarımın altından kaydığını hissettim. Asaf karşımda yüzü gözü kan içinde hareketsizce yatıyordu. Deli gibi ağlamaya başladım. Onu kaybedersem dayanamazdım. Debelendim ama olmadı. Ağlaya ağlaya uyudum. Ve uyandığımda hâlâ ellerimin bağlı olduğunu gördüm. Kapı açıldı ve kahvaltı tepsisi ile beraber adam içeri girdi. Yanıma yaklaştı ve kahvaltı tabağını kucağıma koydu. Tabağa tekme attım ve yere düşürdüm. Adam sinirlenmiş olmalı ki tokat attı. Yüzüne tükürdüm. Asaf'ın sesini duymamla başımı kaldırdım ve ona baktım. Yüzünde acı çeken bir ifade vardı ve yerde kıvranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam Mucizesi
Romance"Eğer insan bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten yalnızca bir tanecik varsa,yıldızlara uzaktan bakmak bile bu insanı mutlu etmeye yetecektir. Bizim aşkımız da yıldızlar kadar parlak ve muhteşem bir şekilde ilerliyordu ve...