"Konuştuk anlaştık, bir daha istese bile sizinle uğraşamaz merak etmeyin."
O gece bizim bir yere götürüp sadece bu kadarcık bir açıklama yapmışlardı. Baya üstelesemde kimseden farklı bir cevap alamamıştım. Daha da uzatmak istesemde Öykü ile ilgilenmek daha mantıklı gelmişti.
Yaşadığı hiçbir şey kolay değildi. Onu anlıyorum da diyemezdim çünkü yalandı. Kim olursa olsun sizinle aynı şeyi yaşasın ya da yaşamasın sizi anlayamazdı. Kimsenin acısı, kalp kırıklıkları birbirine denk değildi çünkü. O an benim, sizin ve herkesin belki de istediği tek şey yalnız kalmak ya da birinden destek almaktı.
Benim buradaki görevim destek veren taraf olmaktı. Elimden geldiğince ona destek olmak, onu gücümün yettiği kadar koruyup kollamaktı.
Kabul edelim yaşadığımız çağda en zor şeylerden biri de kadın olmaktı. Çünkü devamlı birileri sizi görmezden gelecek, aşağılayacak, hor görecek yetmedi öldürecekti. Büyük çoğunluk kadınları hep en güçsüz hep en korkak olarak görecek ve gösterecekti. Biz kadınlar bu kadar ön yargının, aşağılanmanın önünde bir dağ gibi duruyorduk ve duracaktık da. Bu ülkede, bu dünya da herkes kadının gücünü görene kadar, bizi sadece anne ya da eş olarak görmeyene kadar, bizim de haklarımız olduğunun farkına varana kadar savaşacaktık.
Öykü son zamanlarda bunun savaşını vermişti ve kazanmıştı da. Beraber kazanmıştık en doğru cümle buydu sanırım.
"Var mı şu dallamadan bir haber?" dedi Aslı. O gece korktuğum tek şey Halil'in Aslı'ya bir zarar vermesiydi. Neyse ki korktuğum başıma gelmemişti.
"Hayır" dedim diğer masaya geçerken. Bugün Aslı beraber erken gelmiştik. Ufak bir doğum günü organizasyonu vardı.
"İyi güzel, Öykü nasıl?" dedi sandalyeyi yerine itip. Çenesi ile dışarıyı işaret etti. "Sanki bilmiyorsun nasıl olduğunu, bakıyorum da baya iyi anlaştınız he." dedim peşinden giderken. Kapıyı açıp ufak bir kahkaha attı. "Ne o kıskandın mı?" dedi kahkahasının arasından.
Hemen çaprazımda duran hasır taburelerden birini Aslı'ya uzattım. Ardından sigaramı yakıp hemen karşısına oturdum.
"Yani kıskanmak demeyelim dee" dedim sondaki deyi uzatarak.
"Tamam inandım hadi hadi." dedi alayla. "Kızım sen beni geç Didem'e bak. Her gün beraberler." dedi. Sigarasında bir duman daha çekip devam etti. "Pabucun dama atıldı sanki."
Ona elimle he aynen aynen işareti yapıp sigaramı duvara sürterek söndürüp izmaritini çöpe attım.
"Bu arada Doğru düzgün konuşamadık bu konu hakkın. Neydi o herif öyle. Oğlum istiyor da, seviyor da, alıp gideceğim de yok şöyle yok böyle falan" dedi Aslı. Bu sefer sesi tamamen ciddi tonuna bürünmüş, henüz bitmemiş olan sigarasıyla ikincisini yakıyordu. Aslı'da dikkatimi çeken şeylerden biri de buydu. Ciddi bir konu hakkında konuşacaksa muhakkak bir sigara yakıyor ve hafiften öne doğru eğiliyordu.
"Bunu Öykü kendine gelince detaylı olarak anlatır ama sana kısa bir özet geçeyim." durdum. "Ama önce çay mı kahve mi?" diye sordum.
"Çay olsun kahve çarpıyor."
**************
"Şimdi anlat bakalım bu herifin olayı ne?" dedi Aslı.
Çayımdan bir yudum alıp bardağı masaya bıraktım.
"İlla her şeyi öğreneceksin değil mi? Dedim
"O zaman baya eskiye gidiyoruz ama önce bir sigara yakalım."
"Öykü önceden yani bundan birkaç ay önce falan bunun oğlu ile çıkıyordu. Baya eskiydi ilişkileri hani. O zamanlar bu kadar zengin değiller ama Ensar'da – Halil'in oğlu- baya iyi çocuktu."
"Tabi para geçince ele." Dedi Aslı araya girip. Onu başımla onaylayıp anlatmaya devam ettim.
"İşte çocuk çok düzgün lan dedim sonunda insan gibi biri çıktı bu kızın karşısına. Demez olaydım, iyi dediğim üç gün yaşıyor çünkü" dedim alayla. Buna ikimizde ufak bir kahkaha attık. O arada ikinci çaylarda gelmişti.
"Dedin ya parayı bulunca diye, aynen öyle oldu. Son model arabalar, telefonlar, lükse mekanlar... Öykü'ye ters davranmaya başlayınca uyardım birkaç kere. Tabii çocuk asla beni dinlemedi ki Öykü'de uzaklaşmıştı zaten. Gel zaman git zaman derken araya bayağı olay girdi biz buraya taşındık falan işte. Bir gün." Durdum, Öykü'nün o hali gözümün önüne gelince... Aslı sırtımı sıvazlayıp " İstersen kapatalım konuyu." Dedi. Gözlerimi sıkıca yumup birkaç saniye bekledim. Derin bir nefes alıp anlatmaya devam ettim.
"Bir gün gece saat bilmem kaç kapı çaldı. Aslı ben o kapıyı açtım ama, hani keşke o kapı çalmasaydı da o olayların hiçbiri yaşanmasaydı. Öykü karşımda, yüzü gözü kan revan içinde. Canı yanıyor belli, belli ama... Kaldım Aslı, öylece bakakaldım."
"Bu hayvan saldırmış Öykü'ye ayrılmak isteyince. Sonra tabii ben durur muyum gittim bende buna saldırdım."
"Babası da ondan mı sana musallat oldu." Dedi Aslı çayından bir yudum daha alıp.
"Biraz öyle biraz değil. Bunun oğlu gözümün önünde uyuşturucu krizine girdi. Allah biliyor ya bir ara orada öylece bırakmak geçti aklımdan ama yapamadım. Aldım hastaneye götürdüm. Orada da polisler aldı beni."
"Ben zannediyorum ki ehliyetsiz araç kullandım diye aldılar. Meğerse uyuşturucu satıcılığından almışlar beni."
Aslı gözlerini kocaman açıp. "Ha siktir lan." Dedi. İşaret parmağımı ona doğru tutup " İşte bende böyle oldum. Her neyse sonra ben bekliyorum bu herif geldi odaya, karakola falan da gitmiyoruz hani saçmalığa bakar mısın! Neyse Tufan Ağabeyler geldi falan, sağ olsun Mete Ağabey alttan girdi üstten çıktı aldı beni oradan ama kızgın bana. Ama beni gör na-"
"Konuşmanızı böldüm kusura bakmayın, ya da bakın umurumda değil. Tek soru tek cevap sönmez, Babam nerede?!"
Yeni bölüm haftaya cumartesi gelecek. Eski düzenden devam ettiğim için şuan için daha basit konular ile devam ediyorum. Tam olarak 20. bölümde tam olarak asıl olayın içine giriyoruz.
Sağlıkla kalın musmutlu kalın....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Ve Tehlikeli (Düzenleniyor)
Gizem / GerilimKaranlık, çok karanlık. Aradan geçen zaman hepimizi değiştirmişti. Farklı yerlere dağılmıştık, kaybolmuştuk. Karanlığın üzerimize çökmesine biz izin vermiştik. Şimdi o karanlığı kaldırma vakti gelmişti. Kaldığımız yerden değil, düzeni yeniden kurma...