15 - Yedi Büyük Günah

1.9K 69 10
                                    

"Bundan yıllar önce genç bir adam yaşarmış. Oldukça yakışıklı ve dikkat çekiciymiş. Kimsenin işine karışmaz kendi önüne bakarmış, takdir edermiş herkes onu.

Bir gün bir gece yarısı karanlık bir sokakta karşısına bir adam çıkmış. Elinde ay ışığının üzerine yansıdığı gümüş bir tepsi varmış. Uzatmış onu genç adama. Genç adam o kadar beğenmiş ki bu tepsiyi, hiç düşünmeden almış tanımadığı yabancının elinden.

Bu yabancı adam tepsinin içine kibir, açgözlülük, şehvet, kıskançlık, oburluk, öfke ve tembellik serpiştirmiş . Genç adam o kadar beğenmiş ki bu tepsiyi, içindekilere bakmamış bile. Sadece ona sahip olmak istemiş ve tepsiye uzun montunun içerisine sarıp kaçmış oradan.

Eve gelip hızla tepsiye çıkarmış montunun içinden fakat tepsi sokakta gördüğü gibi değilmiş. Tepsiye ışıltısını veren ay çekilince ortadan, tepsi soluk bir renk almış. Genç adam bir anda nefret etmiş tepsiden ve bir köşeye fırlatmış.

Ertesi gün adamın siniri hala geçmemiş. Hızlı ve sinirli adımlarla tutmuş işinin yolunu. O gün herkese ters ve aksi davranmış adam. Kimseler akıl sır erdirememiş tabii bu hallerine. Bir sorunu olduğunu düşünüp varmamışlar üstüne.

Günler ve aylar birbirini kovalarken genç adam artık bambaşka biri olmuş. Herkesi kendisinden aşağıda görür olmuş. O dümdüz adam bir anda şeytana dönmüş ve içindeki kötülüğü başkalarına da aşılamaya başlamış. Böylece insanlar kalplerine kibir, öfke, kıskançlık gibi zayıf noktalar eklemiş ve git gide tüm dünyaya yayılmışlar."

Karşımdaki adam hikayenin sonuna gelene kadar onu büyük bir zevkle dinledim. Hristiyanlık inanışında var olan yedi büyük günahı sanırım en farklı şekilde anlatan oydu. Hikayesinin altında yatan anlam çok manidardı. Bir kişi tüm dünyayı alevler içerinde bırakabilirdi. Buradaki adam tüm dünyaya aslında zayıflık diyebileceğimiz duyguları aşılamıştı.

Mavi çiçeklerle süslü porselen demlikten bir fincan çay daha koydu ikimize de. Ardından kırmızı renkteki sandalyesine oturup rahatça yaslandı arkasına.

"Hikayeyi nasıl bulduğunu sormayacağım, gözlerin nasılsa ifade ediyor" dedi çayından bir yudum alıp.

Bende onun gibi fincanı hafifçe tutup sol elimle alttan destekledim. "Gerçekten çok fazla hikaye duymuştum fakat genel olarak her günah için yedi farklı kişinin olduğu hikayelerdi bunlar." dedim. Çayımdan bir yudum aldım. "Ama ilk defa bir kişinin yedi günahı barındırdığı bir hikaye duyuyorum."

Yüzünde samimi bir gülümseme oluştu. " İnsanlık kendisini hep kusursuz ve haklı olarak görür güzel kızım. O yedi farklı kişi, aslında bir kişiyi temsil eder. Ama dedim ya sana kusursuz zanneder kendini insan diye, yedisini de konduramaz ve kendini yedi farklı kişiye böler." dedi yüzündeki tebessümü silmeden. "Seninle sohbet etmek gerçekten zevkliydi güzel kızım." Dedi sandalyesinden ağır ağır kalkarken. "Ama bu yaşlı adamın uyuması lazım eğer senin için bir sorun yoksa tabii"

Bende onunla beraber ayaklandım. "Sorun ne demek olur mu hiç öyle şey. Gerçekten çok güzel bir akşamdı." dedim elini sıkarken. "İnanın nasıl geçtiğini anlamadım."

Yüzüne yine bir gülümseme yerleştirdi. Koluma hafifçe iki defa vurup yavaşça merdivenlere doğru ilerledi.

O tamamen gözden kaybolana kadar onu izledim. Gerçekten farklı bir akşamdı. Ömer ile konuşmak için evinin önüne gitmiştim fakat acil bir işi olduğundan bahsetmiş ve ısrar edince de beni buraya getirmiş ve beklememi istemişti. Saat neredeyse gece yarısına gelmek üzeriydi ve ben onun numarasını bile almayı akıl etmemiştim. Ne büyük aptallık ama.

Gizemli Ve Tehlikeli (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin