25. Bölüm

466 15 0
                                    

''Saklanın!" "Ağabey neler oluyor ağabey" " Herkes arka kapıdan çıksın çabuk!" 

Yine aynı şey. Her gece kendine tekrar eden o berbat rüya. Hayatımı yeniden bom bok eden o anı, her gece tekrar tekrar yaşıyorum. Sanki canımın bir kere yanması yetmezmiş gibi her sabah aynı acı ile tekrar uyanıyorum. Sonsuza dek çıkmak istemediğim yatağımdan ağır hareketlerle kalkıp duşa girdim. Olabildiğince işimiz hızlı bitirmeye çalışıyordum. Hemen bitsin ve bu kapalı alandan çıkayım. Hızla işimi bitirip aynanın karşısına oturdum. Önceden saatlerce oturduğum aynanın karşısında şimdi  10 dakika otursam sıkılıyordum. Omzuma kadar kestirdiğim saçlarım kurutma işinde bana kolaylık sağlıyordu. Saçlarımı kurutup alttan sıkıca topladım. Aynanın önündeki siyah peruğu hemen takıp çıkmaması için iyice tutturdum. Kendimi kamufle etmem gerekiyordu. Çünkü buraya da gelebilirlerdi. Bu yüzden olabildiğince az kişi ile iletişim kuruyordum. Beni ele verecek mavi gözlerime siyah lensleri taktım. Siyah tişört ve siyah kot ile tamamdım. Hergün aynı saç ve aynı renk kıyafetler. Buradaki insanlar çoktan alışmıştı bu halime. Bir ara giyecek bir şeyim olmadığını düşünüp eskilerini getirmişlerdi. Ne kadar saçma. İnsanlar ve önyargıları... 

Bir yatak,bir banyosu ile üst katında kaldığım cafe&bar benim sığınağımdı. Buraya geldiğim gün, her şey geride kalmıştı. Kimse ortada yoktu ve uzun bir süre çıkmayacaktı. Herkes kaçmıştı. Olabildiğince uzağa gitmişler, isimlerini, kimliklerini her şeylerini değiştirmişlerdi. Tıpkı benim gibi... 

" Esin!" Esin Esin... Yeni ismim. Yeni hayatımın adı Esin. Karanlığımın adı Esin. "Geldim" Sabahın bilmem kaçıydı ve burası her zamanki gibi tıka basa dolmuştu. Öğrenciler en büyük dostuydu buranın. Sabah gelen tipler ile gece geldikleri halleri arasında çok fark vardı. Şuan beraber olsaydık belki bizde... Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve aşağı indim. "Oo siyah güzel bu sabahta yine aynısın." Her sabah duyduğum klasik konuşmalar. Aptalca gülüşmeler. Henüz ergenliklerini tamamlamamış aptal tipler. Hızlıca mutfağa geçtim ve bu aptal günün bitmesi için dua etmeye başladım. Her gün olduğu gibi.

Erken biten saçma gün. Bugün gececi olmamanın verdiği rahatlık ile çıktım dışarı. Yukarı çıkamazdım. Dinlenmek için bu saatte en kötü yer üst katımdı.Kulaklığımı takıp bar kapanana kadar arda kapıda bekleyecektim. Her zamanki gibi. Termosun için koyduğum filtre kahvem ve sigaram ile yerimi alabilirdim. Arkama yaslanıp bir kaç saat geçirecek sonra da rutinime devam edecektim. Her zamanki yerime oturdum ve kulaklığımı taktım. Ses ne çok açık ne de çok kısıktı. Yani kimse beni rahatsız edemezdi. Tam oynatma tuşuna basacaktım ki oradan bir mesaj geldi. Kimsenin bilmediği numaramdan. Sadece aramızda olan ve acil durumlarda kullandığımız numaralarımız vardı. O adamların bile bulamayacağı numaralar. Hiçbir hat bizim üzerimize değildi olanlar ise yok olmuştu. Sırtımdan yukarı çıkan sıcaklığı hissedebiliyordum. Sağ elimin baş parmağı mesajı açmak ve açmamak arasında gidip geliyordu. Yanaklarımdan bir kaç ter damlası firar etmiş,kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kalbim mesajı açmam için beni zorlarken beynim açmamam konusunda ısrarcıydı. Ne kadar bekledim bilmem derin bir nefes alıp mesajı açtım. Mesaj Didem'den gelmişti. Kim bilir ne haldeydi o da. İyi miydi? Yarası iyileşmiş miydi? " S.O.S" Yardım mı istiyordu. Ama neden? Neredeydi? Peki mesajı atan Didem miydi? Bu düşüncelerin arasında bir mesaj daha geldi. Bu sefer bir fotoğraf atmıştı. Evimizi...  Olamazdı. Orada mıydı yoksa. Hayır hayır. Kesinlikle bir rüyaydı bu. Bu sefer farklı başlamıştı sadece. Birazdan uyanacaktım ve aşağı inip aptal günümü yaşayacaktım. Sıkıca yumdum gözlerimi. Bir kaç dakika bekledim. Evet şimdi uyanabilirdim. Hızlıca açtım gözlerimi ve acı gerçekle yüzleştim. Ortada rüya falan yoktu ve Didem yardım bekliyordu. Bu sefer kaçmayacaktım. Belki düşündüğüm gibiydi. Her şey ve herkes eskisi gibiydi. Belki de kurtulmuştuk karanlığımızdan. Hızlıca çıktım barın arkasından. Cebimdeki motorun anahtarlarını çıkardım. Kaskım yoktu ve umurumda da değildi. Sadece evime gidecektim. En azından kardeşime yardım edecektim. 

Tüm yolu saçma sapan düşünceler ile geçirmiştim. Yolun yarısında peruğu ve lenslerimi çıkarıp attım. Her ihtimale karşı dikkatli olmalıydım. Motoru mahallenin 200 metre gerisinde, çöp konteynırlarının orada bıraktım. Ağır. korkak ve hantal adımlarla mahalleye girdim. Durum düşündüğümden de kötüydü. Bir zamanlar bizim olan yerler değişmişti. Bizim mekan farklıydı. Ve ben olduğum gibi buradaydım. Sokak aralarından evin oraya doğru ilerledim. Kapısı boyanmıştı. Belli ki işaretlemişlerdi. Camlarını kırmışlardı. Camların önündeki çiçeklerimiz yoktu. Gözlerime biriken yaşları geri itip evin etrafında dolaştım. Ama ortada ne Didem vardı ne de ondan bir iz. Buraya gelmek hataydı. Bir anlık umuda kapılmak zayıflıktı. Tam geri  dönecekken yerde bir çanta fark ettim. Kırmızı ve kahverengi arasında kalmış bir renkteydi. Tam Didem'in tarzı. İçini açtım hemen ama bomboştu. Ama kesinlikle Didem'in olmalıydı ve bu kötüydü. Ya yakalanmıştı ki bu en kötüsü yada kaçmıştı ve burada unutmuştu. Düşüncelerimi dağıtıp hemen ilerlemeye başladım. "Ece Sönmez" Ha siktir. "Millet Ece Sönmez burada koşun. Yakalayalım şunu" Yakalamak mı. Olmaz. Asla olmaz. Arkama yarım bir bakış attım. Bu insanların hiçbirini tanımıyordum. Ama onlar beni yakalamak istiyordu. Var gücümle koşmaya başladım. Mahalle aynıydı, sokaklar aynı. Değişen yerler belliydi ve oraların yakınından geçmezsem buradan çabucak çıkardım ve onların bilmedikleri şey ben buraya avucumun içi kadar iyi biliyordum. Yokuş aşağıya koşup durdum. Sadece koştum. Onlarda peşimden. Son dönüştü bir sokağa saptım. Onlar ise dümdüz devam etti. Sırtımı duvara yaslayıp ağzımı ellerimle kapattım. Nefes sesimi duymamaları için. Çünkü onların dışında başkaları da vardı, gelecekleri emindim. Nefesim düzene girene kadar kendimi tuttum. O an arkamda bir hareketlenme hissettim. Sanırım işim bu sefer bitmişti. "Ece. Bu sen misin gerçekten?" Başımı arkaya çevirdim hızlıca. "Destan. Se-sen ne yapıyorsun burada Saklanıyorum. Neden? Kurallara karşı geldiğim için. Ne kuralı? Tabi sen gittiğin için bilmiyorsun. İşler değişti Ece. Görünür de hala aynıyız. Ama içimiz çok değişti. Şimdi bunları anlatmanın yeri değil. Buradan çıkmama yardım et lütfen" Yardım mı edeyim. Hayır. Bize ilk arkasını dönen insana yardım edemem. Olmaz. " Kendi başının çaresine bak Destan. Kusuruma da bakma." Sırıttı sadece. Klasik Destan. Ben ondan bir cevap beklerken o sırttı sadece. " Emin ol bu bacakla başımın çaresine bakmak zor. Sadece çıkmama yardım et. Sonrasını ben hallederim." Bu bacak mı? Başımı yerimden oynatmadan Onu süzdüm. Görünür de bir şey yoktu. " Beni mi yiyorsun lan sen. Sapasağlam duruyorsun işte. Sen öyle san. O gün siz buradan kaçabildiniz ama biz burada yaşamaya mecburduk." "Biz buradan kaçmadık! Bizi siz yolladınız. Siz bize arkanızı döndünüz."  "Mecburduk! Yoksa ölecektik. Anlıyor musun? Ölecektik!"  Ona son kez bakıp arkamı döndüm. Ama çıkamadım oradan. Eskiden bizimleydi o. Şimdi bırakamazdım onu burada. Olmazdı. " Ne bekliyorsun gelsene." Başını salladı sadece. Sokaktan çıkmak kolaydı. Ama yakalanmamak...  Bu zordu. Bir sokağı geçmiştik. Destan sendelediği için olması gerekenden yavaştık ama çıkacaktık. Tam dönecekken adamların ellerinde sopalarla beklediğini gördüm. Ve sanırım onlarda bizi fark etmişti. Tekrardan koşmaya başladık. Ama kalbimizi ortaya koyacak kadar hızlıydık. Yerinden çıksa kalbim şaşırmazdım. 

''Koş, koş, koş!''

Yokuş aşağı koşmaktan ayak tabanlarım yanmıştı. Hızımı kontrol etmek çok zordu. Buraya gelirken ne düşünmüştüm ki. Hiç gelmemeliydim. Herkesin ve her şeyin aynı olmadığını bile bile gelmemeliydim.

''Daha hızlı koş peşimizdeler!'' Tek başıma olsaydım şuan buradan çıkmış evimde uzanıyor olurdum. Ama lanet olası vicdanım yine göstermek istediğim değil, olduğum kişiyi ortaya çıkarmıştı. ''Özür dilerim, eskisi kadar iyi değilim.'' Eskisi gibi... Ne kadar çabuk eskimişti yaşananlar. Benim içimde, gecelerimde gündüzlerimde uykularımda bile eskitemediğimi, her gün sanki daha birkaç saat önce yaşanmış gibi hatırladıklarımı, hissettiklerimi nasıl eskitmişti insanlar. Nasıl eskisi gibi olmuştuk yada olamamıştık. '' Sorun değil birazdan çıkacağız buradan'' Evet çıkacağız ve öyle bir geri döneceğiz ki bizi eskide bırakanlar yaptıkları her şey için tövbe edecekler ve onların tarafını seçenler ayaklarımıza kapanık af dileyene kadar tek tek eski olacaklar.


İyi geceler. 25. bölüm ile karşınızdayım. Umarım severek okursunuz. 25 ve 26.Bölümler bir nevi bir geçiş bölümü olacak. Sevilerle...

Gizemli Ve Tehlikeli (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin