Ece
Onlarca yıl okuyabilirsiniz, yeni bir dili konuşmayı öğrenebilirsiniz. Hayatınızdan birilerini çıkartır ve onların yerine başkalarını alabilirsiniz. Hayat akar gider. Sizler bu akışın içinde ya insan kalırsınız ya da rol yaparsınız.
Ben insan kalmaya çalıştım şu kısa hayatımda ve gördüm ki, yanlış yapmışım.
İnsanlar gerçekleri değil kurguları seviyormuş meğerse. Kimse kimseye gülümsemesin, selam vermesin ya da yardım etmesin istiyormuş. Güçlünün güçsüzü, haksızın haklıyı her fırsatta ezmeye çalıştığı bu dünya da ayakta durmaya çalışıyor ben ve benim gibiler.
Ensar'ı ucucuna yetiştirdiğim hastanede, başımda iki tane polis memuru ile bekliyorum şuan. Onu hastaneye getirdiğim için beni suçlu zannediyorlar. Yüzündeki ve benim boynumdaki morlukların bir uyuşturcu kavgasından dolayı olduğunu varsayıyorlar ve asla, dinlemiyorlar.
Harun Fidan. Şuan odasının rastgele seçildiğini ve mini bir gözaltı için kullanıldığını bilse ne yapardı acaba?
"Nerede o? Oğluma uyuşturucu veren şerefsiz nerede?" Neredeyse yarım saattir oturduğum sandalyede arkama doğru yaslandım. On saniye kadar sonra muhtemelen içeri girecek ve bana saldırmaya çalışacaktı.
8, 7, 6, 5... ve kombo.
"Demek sensin ha, seni alçak!" Yanımda duran polis memuru beni koruma amaçlı bir kaç adım ileriye attı, diğeri ise adamın yanına gitmiş kollarında tutuyordu.
"Nasıl yaptın ha, cevap ver nasıl?" oturduğum yerde hiç istifimi bozmadan, sadece gözlerimi hareket ettirdim. Mavi gözlerimi adamın simsiyah gözlerine diktim.
"Öncelikle ben alçak ya da şerefsiz değilim burada bir anlaşalım." dedim.
"Lafımı bitireyim öyle konuşursun, şimdi otur ve sakince beni dinle." adamın gözleri ettiğim her kelimede sanki daha da kararıyordu.
"Oğluna uyuşturucu falan vermedim zaten öyle işlerle de işim olmaz. Ama senin oğlun bugün benim arkadaşımı hastanelik etti, yetmedi beni öldürmeye teşebbüs etti."
"Yalan söylüyorsun!" bir anda fırladı yerinden. Önümdeki polis her an tetikte bekliyormuş gibi siper etti önüme kendini.
"Yalan falan söylediğim yok!" odaya girerken takılan kelepçeyi adama doğru uzattım. "Bak ellerime dikkatli bak. Ben daha on yedi yaşındayım sadece on yedi. Senin para vererek baktığını düşündüğün oğluna yardım ettiğim için kıç kadar odada, ellerim kelepçeli, kıytırık bir kan testinin sonucunu ve senin karaktersiz oğlunun gözlerini açmasını bekliyorum." Gözlerimden akan bir iki damlayı ellerimin yetiştiği kadar sildim. Sinirden oluyordu ve nefret ediyordum. "Şimdi buraya gelmiş oğlum oğlum diye sağa sola saldırıyorsun. Yok öyle dünya. Sende bekleyeceksin, bekleyecek ve kabul edeceksin. Senin oğlun bir bağımlı ve bunun en büyük nedeni de sensin."
Tufan
"Tamam ben hemen geliyorum. Teşekkür ederim, tamam."
Sevgi kısa bir konuşmanın ardından yanımıza geldi. Kötü bir haber almıştı, yüzünden okunuyordu bu.
"Ece'yi gözaltına almışlar. Sorularınızı eve gelince yanıtlayacağım ama şuan gitmem gerekiyor. Bir taksi çağır mısınız lütfen."
"Sen otur Mete ile ben gideriz." Sıkıntılı bir nefes bıraktı.
"Sizin gitmeniz neyi değiştirir ki, saçmalama lütfen. Velisi benim zaten. Ben olmadan yanına bile yaklaşamazsınız."
"Öncelikle nefes al." gerçekten nefes alarak konuşmalıydı. Beynim içi bu kadar sesi kabul etmeyecek kadar yoğundu zaten.
"Bu söylediğine kendin bile inanmıyorsun Sevgi kabul et. Asıl senin gitmen işleri karıştırır." uzaktan bir şeye bakar gibi kıstım gözlerimi. "Haber başlıklarını görebiliyorum. "Birkaç ay önce vefat eden Haluk Sönmez'in kızı gözaltına alındı." " dedim alayla. Ağzını açmıştım ki elimle susturdum onu. Mete'ye bir vekalet ver, biz ilgilenelim her şeyle." Mete dediğimi ikiletmeden hemen bilgisayar başına oturmuştu. Başarılı bir avukattı ve başımızı çok fazla kurtarmıştı.
"Oğuzhan, Doğukan ve Burak siz burada kalıyorsunuz, Ömer sen benimle gel."
*****
Bir karakol yerine neden hastanede tutulduğunu anlamasam da kızın yanlış bir işe girdiğinin farkındaydım. Hastane koridoru onun sesiyle inliyor, herkes o yöne bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Sende bekleyeceksin, bekleyecek ve kabul edeceksin. Senin oğlun bir bağımlı ve bunun en büyük nedeni de sensin." Mete sanki mümkünmüş gibi daha da hızlandırdı adımlarını. Kapıyı bile çalmadan daldık içeriye.
Ece ayakta adamın birine bağırıyordu. Boynu mosmor olmuş elleri ise yara içindeydi. Karşısındaki adamı bir polis memuru tutuyordu. Adam kurbanlık dana gibi sağa sola çırpınıyor, kendini polisin ellerinden kurtarmaya çalışıyordu.
Mete hızla Ece'nin yanına gitti.
"Merhaba, Avukat Mete, Mete Sağlam." Karşısındaki adamın elini bile sıkmadan çantasındaki vekaleti polis memuruna uzattı. "Ece ve Sevgi Sönmez'in avukatıyım. Şuanda neden müvekkilim neden kelepçeli ve yarası olmasına rağmen burada tutuluyor. Bir açıklama alabilir miyim?" Mete dilini iyi kullanan bir avukattı.
"Demek bir açıklama yapmayacaksınız. Peki Ece Hanım siz anlatın lütfen." Ece olayı anlamaya çalışıyordu. Mete sol eliyle kızın kolunu sıvazladı. Tekrardan memurlara döndü. "Müvekkilim neden bu kadar korkuyor, yoksa ona bir zarar mı verildi?" Tabii ki de verilmemişti. Ama amaç üzerlerine oynamaktı. Sonunda bir polis memuru kendine gelip konuşmaya başladı.
"Tabii ki de bir zarar verilmedi Avukat Bey. Ece Hanım uyuşturucu kullanmak ve satmak şüphesiyle şuan burada.
"Neyini anlamıyorsunuz ki. Ben kullanmıyorum da satmıyorum da. Testin sonucu gelince anlarsınız sizde. Bunun oğlu beni boğarken yığıldı bir anda. Bende hastaneye getirdim. Bıraksaydım da ölse miydi?!"
Boğmak, satmak, uyuşturucu.
"Ağabey, bu kız uyuşturucu kullanıyor olamaz. İmkansız." dedi Ömer. Haklıydı. Uzun süredir izliyordum onları ve uyuşturucu kullansa bilirdim.
"Lütfen konu ile alakası olmayan herkes dışarı çıksın, herkes." dedi Mete. Son kelimesini tam gözlerimin içine bakarak söylemişti. Aslında çıkmayacaktım fakat Mete işini bilirdi.
"Ömer, bana şu aileyi araştır. En gencinden en yaşlısına, yaptıkları işlere, oturdukalrı yere ve gerekirse hangi renk sıçtıklarına kadar her şeyi bilmek istiyorum. Anlıyorsun değil mi beni?
"Tamamdır Ağabey, o iş bende." dedi ve hızla yanımdan ayrıldı. Hepsini ben yetiştirmiştim. En iyi eğitimleri almaları için elimden geleni yapmıştım ve görünen o ki başarmıştımda. Hiçbirini zorla yanımda tutmadım, yapmazdım da. Sağ olsunlar hepsi isteyerek kalmışlar bana kendi öz evladımın eksikliğini yaşatmamışlardı.
Kısa bir bekleyişin ardından Önde Ece arkasında Mete çıktılar odadan. Hiç konuşmadan çıktık hastaneden. Arabaya biner binmez Mete kravatını gevşetip hemen yanında oturan Ece'ye döndü. Kız başını ellerinin arasına almış öylece bekliyordu.
"Bir kere soracağım, bir kere cevap vereceksin. Kullanıyor musun, kullanmıyor musun?" kız hızla başını kaldırıp cevap verdi Mete'ye "Kullanmıyorum"
Mete hiç cevap vermeden önüne döndü.
"Dua et çocuk uyansın, dua et." dedi
14.03.2020 Tarihinde Düzenlenmiştir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Ve Tehlikeli (Düzenleniyor)
Mystery / ThrillerKaranlık, çok karanlık. Aradan geçen zaman hepimizi değiştirmişti. Farklı yerlere dağılmıştık, kaybolmuştuk. Karanlığın üzerimize çökmesine biz izin vermiştik. Şimdi o karanlığı kaldırma vakti gelmişti. Kaldığımız yerden değil, düzeni yeniden kurma...