21 - Gardiyanlar - 1

1.9K 89 7
                                    

“On kilo olsun evet, bu üç adrese ablacığım aynen. Tamamdır sağolasın.” Tam kapıdan çıkarken durdu.
“Ne zamana gelir ablacığım?”
“Üç dört güne yollarız oğlum.”
“Tamamdır ablacığım, sağolasın tekrardan. Hayırlı işler.”
Sonunda mantıcıdan çıkmayı başarabilmiştik.
“On kilo az mı sanki ha?” dedim Akif Amca’ya.
“Yok yok iyidir, biterse yine söyleriz.” dedi.

Ankara’dan aktarmalı olarak Kayseri’ye gelmiştik. Bir araba kiralayıp Didem’in verdiği adrese doğru ilerlemeye başladık tabii yolda gördüğümüz ilk mantıcıda durup önce midelerimizi şenlendirmiştik.

Aç bir insan asla işini tam yapamazdı, açlık sinir yapardı bir kere.
Zaman ilerledikçe bizde daha taşlık bir yola girmiştik. Evler gittikçe küçülmeye başlamıştı.

“Planın üzerinde geçelim, az kaldı.” dedi Akif Amca. Ciddi bir ruh haline çoktan girmişti.

“Şifre ne, nasıl alacağız dosyaları?” dedim direkt konuya dalıp.

Didem derin bir nefes aldı. Gerilmişti, hemde çok gerilmişti.

“Nefes.”
“Ne?”
“Şifre nefes. Videoda diyor ki bazen nefes almak için, tüm stresten arınmak için buraya gelirlermiş. Kimse yok yani var ama az.”

Sesi sonlara doğru çatallaşmıştı. Gözlerini birkaç kere tavana dikip kendini konuşmak için hazırladı. Onun için çok zordu.

“Evin etrafında birileri varmış, bir aileye emanetmiş. Gerçek sahibi gelip orada olan her şeyi alınca evi yakıp özgür kalacaklarmış. Çok dikkatli olmalısın demiş, oldukça tehlikeli insanlarmış.

Olmaz ama oldu da şifreyi rastgele buldun diyelim, benim gerçekten kızları olduğuma emin olmadan beni oraya sokmayacaklarmış.”

“Kızları olduğunu nasıl anlayacaklar?” dedim merakla.
“Onu bende bilmiyorum ama oradan o dosyaları almadan dönemem.” dedi.

“İçeri gireriz girmesine ama adamlar bir tık tehlikeli. Sen gidip Arslan ve Fidan Kaya’nın çocuğuyum desen inanmazlar. O yüzden çok dikkatli olmalıyız.” dedi Akif Amca.

“Ece torpidoyu açsana.” Dedi gözlerini yoldan ayırmadan.
“Silah kullanmayı ne kadar biliyorsun?”
“Ne!”
“Çok iyi biliyorum desem.” dedim Akif Amca’ya bakmadan.

“Ece saçmalama, silah kullanamazsın!” Didem’in tepkisini bir kere daha es geçerek silahları aldım.
“Güzel, arkadakinin bilmediği belli oldu. O zaman onu orada korumak da seninle bana düştü.” dedi Akif Amca, düz bir sesle.

Silahlardan birini ona uzattım. Hızla alıp kabanının iç cebine soktu, ben ise belime yerleştirdim. Silahın soğukluğu anından tüm vücuduma yayılırken gerilmeye başlamıştım. Oyunun kirli olduğunu biliyordum ama bu kadar erken pisleşmesini beklemiyordum.
Arabada ölüm sessizliği vardı.

Dikiz aynasından arkaya doğru baktım. Didem fazla gergindi, tırnaklarını kemirmeye başlamıştı bile.
“Korkma.” dedim sakince. Didem ile dikiz aynasından göz göze geldik. “Yavaşça gireceğiz, alacağız ve çıkacağız.” dedim gülümseyerek.

Bu kadar kolay olmayacağını biliyordum, bir nevi kelime oyunu yapıyordum aslında. Hızlıca girmemiz lazımdı, almamız ve çıkmamız da pek kolay değildi ama kendimize yalan söylemek bir kereliğine mahsus serbestti.

Engebeli yollarda geçen bir buçuk saatin sonunda sonunda durmuştuk. Tek katlı ve muhtemelen büyük bir çoğunluğu boş olan evler vardı. Bir kaçının camları kırıktı, kimisinin perdesi yoktu. Hala sağlam olanlarda her yerı sıkı sıkıya kapatmıştı. Yolculuk boyunca ara ara Didem’i kontrol etmiştim. Ellerini devamlı üzerine silip duruyordu. Bu kadar gerginlik iyi değildi.

“Perili köyler gibi burası.” dedim ortamda sessizliği kırmak için. Akif Amca ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. O da arada bir arkayı yokluyor kendi içinde durum analizi yapıyordu.

“Bir Elham okuruz giderler.” dedi ciddiyetle. “ama ruhlarına.” İşte onun için bu kadar basitti. Canını sıkarsa vur gitsin.

Kısa bir bekleyişin ardından arabadan indik. “Bundan sonrasında yürüyeceğiz, arabayı çok uzağa park edemem ama yakında da bırakamam, Didem sen tam ortamızda dur.” dedi.

“Evin hangisi olduğunu biliyor musunuz?” dedim son kontrolleri yaparken.

“Arabayı köyün girişine yakın bıraktım tahminimce ev tam ortalarda olmalı. Girişede çıkışıda yakın, doğru muyum?” dedi Didem’e dönerek.

“Evler bir ve kırk arasında numaralandırılmış, bizimki yirmi numaraları ev. Dikkatli bakmak gerekiyor ama ayırt edebilmemiz için bir özellik var. En temiz ve en düzgün ev bizimki, dışı güzel ama içi tuzaklarla doluymuş.” dedi Didem.

Sesin arada bir titremişti, yanımızda gelmesi tehlikeli ama arabada kalması çok daha tehlikeliydi.
Akif Amca ile birkaç kere göz göze gelmiştik. Gözlerinden okuyabildiğim tek şey kendine olan güveniydi. Buradan sağ salim çıkacaktık onun için ikinci bir seçenek yoktu.

“Hadi gidelim.” dedi çenediyle yolu işaret ederek. “İşimiz uzun.”

Seri adımlarla ilerliyorduk. Burası gerçekten hayalet şehir gibiydi. Önünden geçtiğimiz evlerden hafifçe perdeyi aralayıp bize bakanlar olmuştu. O kadar saliselikti bu onları görmek için gerçekten hızlı olmak gerekiyordu.

Didem aralıklar elimi sıkıyor gerginliğini atmaya çalışıyordu.

“Sakin ol biz yanındayız, sahiden yanındayız yav.” dedim kulağına. İlk hedef ortamı yumuşatmaktı yoksa aramızdan biri zarar görebilirdi.

“Sonunda yirmi numaralı ev!”

Didem heyecanla eve doğru birkaç adım atmıştı ki daha ne olduğunu anlayamadan evin etrafından üç kişi çıktı. Ellerinde silahlar, simsiyah giyinmiş insanlar. İşin kötü tarafı daha birkaç adımımızda ortaya çıkmışlardı. Bu demek oluyordu ki düşündüğümüz kadar kolay olmayacaktı.
Akif Amca Didem’i hızlıca arkamıza doğru çektiği sırada arkamızdaki evden de iki kişi fırladı.

“Bu işte bir gariplik var Akif Amca.”
Gözlerini adamlardan ayırmadan başını salladı.

“Her iki evde yirmi numaraları, siktir cidden ne biçim iş bu.” dedim Didem’i tam ortamıza alıp.

Şu anki konumuzda Didem tam ortada, Akif Amca sağa ve ben sola doğru dönmüştüm.

“Şimdi!” Akif Amca’nın komutuyla ikimizde silahlarımızı çıkarmıştık. Hadi ama film mi çekiyorduk burada.

“Sakin ol ve bize güven, yolda dediğim gibi Didem. Gireceğiz, alacağız ve çıkacağız bu kadar!” dedim gözlerimi adamlardan çekmeden.

Gireceğiz, alacağız ve çıkacağız bu kadar.









Gizemli Ve Tehlikeli (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin