26. BÖLÜM

505 19 11
                                    

Şuan hastanede olmak istiyorum. Ağır ağır gözlerimi açmak. Dizilerdeki gibi gözlerimi yakan beyaz bir ışık görmek. Nerede olduğumu anlamaya çalışmak istiyordum. Tepemde bir doktor görmek ve ''Günaydın Ece Hanım. Hoş geldiniz'' demesini istiyordum. Çünkü bu yaşananlar ancak bir rüya olmalı ve ben artık uyanmalıydım. Ama hayat bizim istediğimiz gibi ilerletmiyordu kendini. Aslında bir nevi bizim yüzümüzdendi herşey. Kaderimiz önceden belirlenmişti evet, ama bize seçme hakkı da verilmişti. Kararlarımızdı hayatımızı şekillendiren. Bazen bizim, bazen başkalarının kararları. Bizim yerimize birileri karar verdi. Biz ise karşı çıkmak yerine itaat ettik. Eğer o zaman dimdik dursaydık karşılarında, şuan evimiz de klişe bir öğrenci hayatı yaşayacak, okulda verilen ödevlere sövecek, sınavlara sinirlenecek fakat okuduğumuz okul için her gün neşe ile kalkıp hazırlanacaktık. Tek bir kelime hayatımızı raydan çıkardı.

''Ne bekliyorsun girsene!'' Düşüncelerimin - gerçeklerin- elleri altından çıkıp başımı sola çevirdim. Uzun zaman olmuştu. Saçı uzamıştı. Sakalları birbirine karışmış, göz altları serbest kalmak istercesine çökmüştü. Zayıflamıştı çokça. Eski gülüşü yoktu yüzünde. Ne kadar bekledik orada bilmiyorum. Belki otuz belki kırk saniye. Ama saatler gibi gelmişti. Sonunda o beni beklemeden içeri girdi bende peşinden. iki katlı eski bir evdelerdi. Herkes birbirini bulmuştu. Sanırım eksik olan son kişide aralarına gelmişti. Seri adımlar ile yukarı çıktık. Basamakların sonunda Öykü tam karşımdaydı. İncecik kalmıştı. Saçları solmuştu. Tırnaklarını yemeye başlamıştı çünkü hepsinde yara bandı vardı. Her gün özenle saçlarını yapardı Öykü. Ojelerini sürer ve itina ile 15 dakika kurumalarını beklerdi. Ne olmuştu bize böyle. ''Sonunda'' Göz göze geldiğimiz an tamamdık. Öyle sıkı sarıldık ki birbirimize, kemiklerimiz kırılabilirdi. Uzun süre durduk öyle. Öykü'nün göz yaşları ensemden sırtıma doğru akıyordu. Ben ise put kesilmiştim. İnatla dolan gözlerimi durdurdum. ''Aslı nerede? Diğer çocuklar...''  Birbirimizden ayrılmadan soruları sıralamaya başlamıştım. ''Çocuklar çıktılar. Bazı işleri var. Aslı ise...'' ''Aslı ise ne?'' '' Aslı oda da ama nasıl anlatsam''  Ani bir hareketle  ayırdım Öykü'yü kendimden. Cevap vermeden bekliyordu. Bense konuşmadan cevap vermesini. '' Gel benimle!'' Bileğimde hissettiğim soğuk eller yardımı ile ilerledim koridor boyunca. Sonunda bir odanın önünde durduk. ''Ne olursa olsun kapıyı açma. Şuan sana ne kadar ihtiyacımız varsa Aslı'yada o kadar ihtiyacımız var. Bu yüzden sadece konuş onunla. Ama kapıyı açma!'' Kerem'e yine cevap vermeyip başımla onayladım onu. Önüme kesip kapıyı açtı. Geniş bir odaydı. Çok geniş. Odanın içinde cam duvarlar ve bir kapı daha vardı. Bir yatak ve bir de masa. Genişçe bir cam vardı. Işıklar kapalı veya açık bile olsa camdan giren ışık odayı aydınlatmak için yeterdi. Gözlerim ağır çekimde odayı incelerken aniden irkildim. Düşündüğüm şey olamazdı değil mi? Bana öylece bakan kişi Aslı olamazdı. Bizim havalı kızımız. Korkusuz, dik başlı kızımız olamadı. Yavaşça yaklaştım camdan duvarlara o da benim gibi yavaş adımlar atıyordu. Yüzünden anlam veremediğim bir gülümseme vardı. Sanki heran bir şey yapabilirmiş gibi... Sonunda aramızda bir adımlık bir mesafe vardı, Bir de cam bir duvar. Saçları siyahtan da koyu bir renkti. Çok uzamıştı saçları. Gözlerinin etrafı mosmordu. Kolları ve açıkta kalan bacakları da gözleri gibiydi. Kavga mı etmişti yoksa kendine mi zarar vermişti. ''O olaydan sonra Didem ve Aslı'yı bulduk. Hepinizi arıyorduk ama bulmak zordu. Didem iyiydi ama Aslı garipti. Sokakta kalmışlar bir süre. Ondan sonra bir takım olaylar. Aslı'da kafa uçmuş belli. Doktorlar düzelir hastanede yatıralım dediler ama öyle bir riski göze alamazdım. Eve getirdik ama hepimize saldırdı. Mecbur biz de böyle bir çözüm bulduk. Seni aradık uzun süre. İyi gizlenmişsin. Didem o telefonu bulmasa seni bulamazdık sanırım. Aslı uzun süredir seni görmek istiyor. Elinin içinde bir şey var. Sanırım bir anahtar. Bize vermiyor.''  '' O anahtarın açabildiği şey eski evde oraya girmek çok zor.'' Şaşkınlıkla baktı bana. Dümdüz bakan gözleri şaşkınlık ile dolmuştu. Ağzını açtı kapadı. Bir nefes alıp konuşmaya devam etti. 

'' Anlattığım onca şeyden düşündüğün tek şey anahtar ve kilidi mi? '' Aslı'ya yada diğerlerine olan şeyler için üzülmeyeceğim. Keza sizde üzülmeyin. Aklınızı sadece intikam ile doldurun. Çünkü önce kendimize geleceğiz. Sonra intikamımızı alıp  eski halimize döneceğiz. Ve en önemlisi. Aslı'yı düzelteceğiz. Üzülmeye vakitimiz yok.'' ''Haklı'' Hızla başımız geriye çevirdim. Sanırım herkes tamamdı. Aradan geçen zamanın değiştiremediği iki şey vardı. Biri dostluğumuz. öteki ise....


Merhabalar. Nasılsınız. Umarım iyisinizdir ve umarım oruç sizi yormuyordur. Bölümü beğenerek okumanız dileğimle....

Gizemli Ve Tehlikeli (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin