İnsan kaç yaşında olursa olsun kendisini güçlü hissetmek ister. Önünde hiçbir engel olmasın, kimse önüne çıkmaya cesaret edemesin... Ama işler çoğu zaman istediğimiz gibi gitmez. Her yeni gün, yeni engelleri de beraberinde getirir.
Bazı insanlar savaşmak zorundadır, yaşamak için. Bazıları başka gölgelerde yaşamak ister olası zararı en aza indirmek için. Kimisi de gölgesine bile güvenmez. Sanırım ben gölgesine bile güvenemeyenlerdenim.
Ailenizden gördüğünüz, aynı sofraya oturduğunuz yeri geldiğinde aynı evde uyuyup uyandığınız insanlar aslında düşmanınız çıkınca doğal olarak gölgenize bile güvenemez oluyorsunuz.
Ben babamı tam altmış dokuz gün önce, bu insanlar yüzünden kaybettim. Birilerinin uşaklığını yapan, kendi gölgeleri bile olmayan insanlar yüzünden. Sadece bir an raydan çıkmak nasıl bir şeymiş en acı şekilde öğrendim.
Babam çoğu zaman yanında en güvendiği insanları tutardı. Hem yanındalardı hem de yoklardı. Sadece en gerekli yerlerde ve zamanlarda ortaya çıkarlar ve gerektiği kadar yardım edip giderlerdi. O gün de öyle olmuştu.
*****
Henüz cenaze yeni kalkmıştı. Herkesin gözünden kocaman gözlüklerden vardı. Bir iki kişi annemin kolundaydı. Gariptir ki ağlayan kişi sayısı yok denecek kadar azdı, bir elin beş parmağını geçmezdi yani. Büyük kalabalık ve gazete ordusu ayak altından çekilince meydan gerçekten acı çekenlere kalmıştı. Ne kadar süre geçtiğini hatırlamıyorum ama hava kararmaya yakındı.
"SÖNMEZ AİLESİ " yazan kabristanın önünde öylece dikiliyordum. İçten içe kalkıp gelmesini istiyordum belki de. Belki de değil kesinlikle öyleydi. Konuşmamıza, gülmemize, beraber vakit geçirmemize gerek yoktu. O yine işten başını kaldıramasın ama hep birkaç adım ötemde olsun yeterdi. O mezar taşında onun adının yazması hiç de adil değildi.
Babamda dışarıdan bakınca gerçekten buz gibi diyebileceğimiz bir adamdı. Az gülerdi, yersiz ve boş konuşmazdı. Adının yazdığı mermer kadar soğuktu çoğu insana göre. Ama onlar onu tanımıyordu bile.
Zamanında çok dil döktüğü için artık susma zamanının geldiğini düşünürdü, boş konuşmanın ise sadece vakit kaybı olduğundan yanaydı. Yıllarca çalışmanın hatırası kaşlarının ortasında var olan kırışıklıklar ve saçlarındaki yer yer beyazlardı. Yakışıklı bir adamdı.
"Burada beklemen boşa zaman biliyorsun değil mi?" dedi yerimde irkilmeme neden olan tok sesin sahibi. Kısa süreli bir şok dalgasını atlatıp gözlerimi mezar taşının arkasında dikilen adama çevirdim. Siması ve sesi oldukça tanıdıktı fakat yüzünü karanlıktan dolayı pek seçemiyordum.
"Sen kimsin?" dedim buz gibi bir sesle. Adam birkaç adım daha atıp ay ışığının yüzünü aydınlatmasına izin verdi. Ay geceden bile daha karanlık olan gözlerine bir ayna misali yansıyordu.
"Hoş geldin Zafer Amca, cenaze için biraz geç kaldın galiba." dedim baş ve işaret parmağımla ona işaret yaparken.
Zafer Amca babamın nadir güvendiği insanlardandı bunu biliyordum. Beni hepsi ile bizzat tanıştırmış ve hepsi hakkında detaylı bilgi vermişti.
Zafer Amca bedenini mezar taşına yasladı. Kollarını önünde kavuşturup öylece bakmaya devam etti. Gözleri bomboştu, herhangi bir duygu barındırmıyordu. Birbirimize kısa bir süre bakmayı sürdürdükten sonra ilk gözlerini kaçıran o olmuştu. Seri adımlar ile bu sefer tam karşımda durdu. Ceketinin iç kısmından beyaz bir dosya çıkartıp bana uzattı.
Ona soru dolu gözlerle bakarak dosyayı elinden aldım. Gözlerimi ağır ağır dosyaya indirdim. "Bu ne?" dedim dosyayı incelerken. İçinden birkaç isim hakkında bilgiler ve fazlaca fotoğraf vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Ve Tehlikeli (Düzenleniyor)
Gizem / GerilimKaranlık, çok karanlık. Aradan geçen zaman hepimizi değiştirmişti. Farklı yerlere dağılmıştık, kaybolmuştuk. Karanlığın üzerimize çökmesine biz izin vermiştik. Şimdi o karanlığı kaldırma vakti gelmişti. Kaldığımız yerden değil, düzeni yeniden kurma...