EPISODE 27 - PART 2

5K 409 173
                                    

selamm

taşındığımız için bölüm biraz geç geldi ama sonunda atabildim.

ay harikasınız valla. oydan ziyade attığınız her bir yorumun beni ne kadar çok mutlu ettiğini tahmin bile edemezsiniz.

düşüncelerinizi, fikirleriniz ve her satırda hissettiklerini yazmanız beni çok neşelendiriyor.

lütfen böyle devam edin, öpüyorummmm 💖

bu arada ne yaptıysam geçen bölüm bildirim gelmesini sağlayamadım. o yüzden lütfen part 1-i atlamayınn.

SINIR:
160 OY, 130 YORUM.

bölüm şarkısı: another love.

Genel bakış açısı.
Günümüz.
Hastane.

Kıvanç yatakta hareketsiz bir şekilde yatan kardeşine bakıp gözünden düşen bir damla yaşı sildi.

Hıçkırarak ağlamasına çok az bir süre kalmıştı. Kendini durduramıyordu. İçinde üzgün bir oğlan çocuğu varmış gibi hissediyordu ve buna engel olamıyordu.

Uraz bayılalı altı saati geçmişti. Kıvanç, o uyanınca üzülüp ağlayacağını ve sinir krizi geçireceğini bildiği için sakinleştiricinin dozunu çok az artırmalarını istemişti. Zaten yorgun olan Uraz'ın bedeni için bu bile yeterli olmuştu. Aslında yorulan bedeni değildi ki, yorulan zihniydi. Kaybetme korkusuyla bulanmış zihni.

Şimdi Kıvanç onun başındaydı. Uraz uyanınca onu görür ve sinirlenirdi. Biliyordu, hak etmişti. Ama bu kadar fazlasını da mı hak etmişti? Uraz'lar için her şey kolaydı. Ağlamak, Verda için ağlamak onlar için çok kolaydı ama kendisi için değildi işte. Eğer Verda için ağladığını görürlerse, kardeşleri daha çok kızarlardı ona. Çünkü haftalardır o küçük kıza psikolojik baskı yapmakla meşguldu. Ki becermişti de.

Kızın evden gitmek istemesine, hatta istemekle kalmayıp direkt eyleme geçirmesine neden olmuştu. İstediği de bu değil miydi? Evet, buydu. Ama olur ya insan sevmediği bir insan için kötü bir şey isterdi. Çok isterdi. Çok. Ama sonra çok istediği şey olduğunda...vicdan azabıyla bulanırdı tüm ruhu. Kıvanç'ın durumu aynen böyleydi.

Uraz, Atalay, Pamir, hatta Aras bile "Verda'yı kaybedeceğim diye ödüm kopuyor." Diyebilirdi rahatlıkla. Kıvanç ise diyemezdi. Buna hakkı yoktu, kendisi de biliyordu.

Bu canını çok yakıyordu. İstediği tek şey babasının mutlu olmasıydı oysa ki. O babasına hayran bir çocuk olarak büyümüştü. Doğru, babası onun çocukluğunda pek de hayran olunası bir kişilik değildi ancak Kıvanç yine de her şeyde babasını örnek almıştı. Onun gözüne girebilmek için yapabildiği her şeyi yapmış, becerebildiği her işe el atmıştı.

Birçok şeyi de becermişti. Şirketin tüm haklarını yönetiyordu mesela. En iyi üniversiteden mezun olmuştu. Kıvanç'ın hayatı hep başarılarla geçmişti.

Başarı mutluluk getirmiyordu. Kıvanç iyi bir çocukluk yaşamamıştı. Hatta Kıvanç çocukluk bile yaşamamıştı. Kendini bildi bileli annesi yoktu. Kıvanç'ı, Uraz ve Pamir'den farklı yapan bir şey de buydu. Kıvanç asla annesinin nerede olduğunu babasına sormamıştı. Hiçbir zaman diline 'anne' sözünü getirmemişti.

BANA BİR MASAL ANLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin