Dudaklarımı dişleyerek kapıya bakıyordum. Yan tarafımda Atalay vardı ve o da endişeliydi. Aklıma gelen şeyle ona dönüp baktım.
"Uraz nerede?"
Şimdi dudaklarını dişleyen taraf oydu.
"Şey...dışarıda."
"Neden gelmiyor? Ona sağlam bir fırça atacağımdan mı korkuyor? Eğer öyleyse doğru düşünüyor. Çünkü hiçbir şey bilmeden Pamir'i kovmuş." Oflayarak yatakta doğruldum. Endişeden kafayı yiyecektim. İyi ki Aras'ı yollamıştım. O bulurdu. Yani umarım.
Atalay ellerini sıkmaya başladığında kaşlarımı çatıp bir anlığına ona hayretle baktım.
"Sen de Pamir'e bir şey söylemedin, değil mi?" Tedirgin sesimle sertçe yutkundu ve bunu bekliyormuş gibi hızla konuşmaya başladı.
"Ben gerçekten özür dilerim. Bilemedim...Yani aslında seni öyle görünce hiçbirimiz ne diyeceğimizi bilemedik." Başını yere eğdi. "Pamir'i suçlamak kolay geldi. Daha doğrusu onu öyle görünce-"
"Tamam, Atalay. Sus." Burnumdan sert bir nefes vererek başımı pencereye çevirdim. Nerede kalmışlardı? Meraktan ölecektim.
Yanaklarımı şişirerek ellerimle şakaklarıma bastırmaya başladım. Başım çok ağrıyordu. Doktor bunun çok doğal olduğunu, hatta bu ağrıların uzun bir süre daha süreceğini söylemişti. Bu gerçekten benim için büyük bir azap olacaktı. Çünkü bazen öyle çok acıyordu ki yerimde tepinmemek için zor duruyordum.
Bir süre daha geçtikten sonra kapı açıldığında başımı hızla kaldırarak oraya baktım.
Kapının önünde başını eğmiş Pamir'i ve yanında, onun sırtına elini koyan Aras'ı gördüğümde derin bir nefes aldım.
Hızla yataktan kalkıp koşarak ona sarılmak istiyordum ama dikişlerim yeni açılmıştı ve cidden acıyordu.
Gözlerime de bakmıyordu ki isteğimi anlasın!
Aras'a kaşlarımı kaldırarak Pamir'i işaret ettim. Aslında bunun anlamı, 'onu buraya getir' di.
Aras başını sallayıp Pamir'i hafifçe yatağa doğru ittiğinde kendisi de Atalay'ın yanına geçti.
"Biz gidip Uraz'ı bulalım."
Atalay oturduğu yerden kalktı. Pamir'in yanından geçeceği sırada kısık bir sesle mırıldandı. "Öyle şeyler söylediğim için özür dilerim. Ona bile isteye zarar vermeyeceğini biliyorum."
Pamir, Atalay'ın sözlerinden sonra başını kaldırdı. Gözlerini görmesem bile umutla parladıklarını hissediyordum. Ah benim koca bebeğim...
Dudakları hafifçe iki yana kıvrıldığında hızlı hızlı başını olumlu anlamda salladı. "Ben gerçekten..."
"Tamam, Pamir. Biliyoruz. Senin şu anda bizimle değil Verda'yla konuşman gerekiyor." Aras son sözlerinden sonra Atalay'ı da çekip odadan çıktı.
Pamir'le baş başa kaldığımızda hiçbir şey söylemeden onun yanıma gelmesini bekledim ama o gelmiyordu. Birkaç dakika daha bekledikten sonra ona kısık bir sesle seslendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA BİR MASAL ANLAT
Teen FictionYerimde kilitlenmiş kalmıştım. Arkamdaki kapı kapanmıştı, ben ise kapıya yaslıydım. Uraz aynı ağır hareketlerle yataktan kalktı. Elindeki fotoğrafları üst üste getirdi, ve acımasızca hepsini en küçük parçalarına kadar, gözlerimin içine bakarak yırtt...