Bir şey fark etmemesi için söyleyecek herhangi bir sözcük aradım. Sonunda aklıma gelen şeyle arabasına doğru yürümekte olan adama seslendim. "Kim geldi diyeyim?"
Binmek üzere olduğu arabasının kapısını yarı açık bırakarak bana baktı.
Ellerinin biri yeni çıkmış sakallarını sıvazlarken oradan çekerek burun kemerine getirdi ve sıktı.
"Barış Haznedar. Ve tam olarak şöyle söyle, yaptığı hiçbir şey yanına kalmayacak."
O arabasına binip hızla uzaklaşırken kapıyı gürültüyle kapattım.
"Filiz'i biter Barlas'ı başlar, Barlas'ı biter Barış'ı başlar, bıktım be!"
Yeniden koltuktaki yerime geçip izlediğim şeye devam ettim. Zaten yarım saat kadar sonra kapı yeniden çalmıştı.
Bıkkınlıkla ayağa kalkıp kapıyı açarken ordu gibi içeri girmeye başlamıştılar. Atalay ve Pamir'in kolları arasında baygınca yatan Aras'ı gördüğümde kaşlarımı çattım. "İyi misiniz?"
"İyiyiz iyiyiz." Dedi Atalay göz ucuyla Aras'a bakarken. "İt herif biraz fazla kaçırdı da." Başımı salladığımda bana yine çekinerek bakan Pamir'e baktım. Hafifçe gülümsedi. "Merhaba, evde yalnız olmaktan korkmadın değil mi?" Ben de ona gülümserken içtenliği karşısında mutlu olmuştum. "Hayır, her şey iyiydi."
"Neyse, Verda. Biz bunu yukarı taşıyıp üstümüzü değiştireceğiz. Sen istersen biraz Uraz'la takıl. Hadi Kıvanç, sen de." Atalay sözünü bitirip çabuk olması için Pamir'e ve Kıvanç'a gözlerini büyütürken oldukça komik duruyordu. Üçü kollarında Aras'la merdivenlerden çıkarken önümde duran Uraz yere bakıyor ve hiç konuşmuyordu.
"Barış kim?" Tamam, konuya böyle ani bir şekilde girmeyi ben de istemiyordum ama başka türlü nasıl olacağını bilmiyordum.
Uraz hızla başını kaldırıp gözlerime bakınca tedirgin oldum. Kaşları öfkeyle çatıldı. "Sen onu nereden tanıyorsun?"
"Tanımıyorum. Biraz önce buraya gelmişti. Seni sordu, nerede olduğunu bilmediğimi söyledim. Sonra da bir şeyler zırvalayıp gitti işte."
Uraz bana bir adım daha yaklaştı. "Tam olarak ne söyledi?"
"Döndüğünü, yaptığın hiçbir şeyin yanına kalmayacağını falan." Öfkeli yüz ifadesi yerini alaya bırakırken şaşkınlıkla ona baktım.
Alaylı bir şekilde gülümseyip koltuğa geçti. Yayılarak otururken yüzünde zevkli bir ifade vardı. "Harika. Eğlence başlıyor. Uzun bir zamandır boş kalmıştım." Aklına bir şey gelmiş gibi ayağa kalkıp yanıma geldi. "Galiba bana uğurlu geldin, ha? Hiç sıkılmıyorum. Her gün kavga, gürültü. Ve daha çok eğlence." Bir anda kollarını bedenime sarıp alnıma uzun bir öpücük kondurdu. "Şimdi gitmem gerek. Ve tabii senin beni affetmen için bir şeyler düşünmem..."
Kollarını benden ayırıp kapıya doğru yürümeye başladı ancak hızla kolunu tuttum. "Daha yeni geldin, nereye?"
"Ufak bir işim var. Merak etme." Kolunu elimden kurtaracağı sırada daha da sıkı tutup buruk bir şekilde gülümsedim. "Kendine zarar verecek bir şey yapma, Uraz."
O da aynı şekilde gülümserken mırıldandı. "O konuda söz veremem ama sana kendimi affettirmeden ölmeyeceğim konusunda söz verebilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA BİR MASAL ANLAT
Novela JuvenilYerimde kilitlenmiş kalmıştım. Arkamdaki kapı kapanmıştı, ben ise kapıya yaslıydım. Uraz aynı ağır hareketlerle yataktan kalktı. Elindeki fotoğrafları üst üste getirdi, ve acımasızca hepsini en küçük parçalarına kadar, gözlerimin içine bakarak yırtt...