Verda.
Gözlerim yavaşça açıldığında başıma giren ağrıyla kısık bir sesle inledim. Odanın penceresinden dışarıya baktığımda güneşin batmak üzere olduğunu görüp şaşkınlıkla bakakaldım.
Bu kadar çok mu uyumuştum?
O kadar uyusam bile hâlâ yorgundum. Başıma bir kez daha ağrı girdiğinde yastığa daha çok bastırdım.
Dakikalarca boş boş tavanı izleyerek yorgunluğumun ve ağrılarımın geçmesini bekledim. Öylece kendimi kaptırmış boş boş uzanırken kapı aniden açıldı.
Başımı hafifçe çevirip baktığımda Uraz olduğunu görmemle gülümsedim. O da bana gülümseyip hızla yatağa doğru geldi ve yanıma uzandı.
"Çok uykucusun." Kaşlarımı kaldırarak ona baktım.
"Hatırlatırım, geçen hafta tamı tamına on iki saat uyumuştun." Bana keskin bir bakış atarken başını iki yana salladı.
"Hayır, küçük hanım. Bir kere benim uyumamın nedeni vardı. Tam iki gün boyunca dört saat uyuduğum için o kadar uyumuştum." Kısık bir sesle güldüm.
"Ama bu uykucu olduğun gerçeğini değiştirmiyor."
"Demek öyle, gel bakalım o zaman buraya!" Hızla üzerime gelerek karnımı gıdıklamaya başladığında gülerek ellerinden kaçmaya çalıştım ama o kadar güçlüydü ki ayaklarımı sallamak dışında bir şey yapamıyordum.
Bu anlar bana dejavu yaşatmıştı.
"Ya yapmasana. Pamir, yardım et!" Uzatarak bağırmaya başladığımda başını olumsuzca sallayarak boynumdan öptü.
"Hiyle yapmak yok."
"Sen de bırak o zaman." Güldüm bir daha. İnat etmişti, bırakmıyordu.
"Bu haksızlık.. Ne zaman seninle aynı fikirde olmasam hep gıdıklamaya başlıyorsun. Asıl hiyle senin yaptığın." Ellerinden çırpınarak kurtuldum ve derin bir nefes alarak yüzüme yapışan saçlarımı çektim. Uraz'ın gülümseyen yüzüne bakarken ben de güldüm.
"Siz geleli çok mu oldu?" Diye sorduğumda gülen yüzü yavaşça soldu ve bana sadece başını hafif bir şekilde sallayarak yanıt verdi.
"Ne oldu?" Sorumla birlikte eğdiği başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Bakışları anlam veremeyeceğim kadar derin olduğu için bir anlığına çekmek istesem de yapmadım.
Benim de kaşlarım çatıldı. Daha az önce gülüyordu, ne söylemiştim de yüzü solmuştu ki? Acaba okulda mı bir şey olmuştu?
"Kıvanç bize bugün karnının çok şiddetli ağrıdığını söyledi. Bu uzun süredir mi oluyor, Verda?" Yutkundum. Yüz ifademi beğenmemiş olacak ki başını itiraz edercesine iki yana salladı.
"Hayır. Hayır, sakın bana bunun daha önce de olduğunu ama bize söylemediğini söyleme." Bir kez daha derin bir şekilde yutkundum. Kıvanç da her şeyi söylemese olmuyordu ya!
"Önemli bir şey değil.." Kısık sesimle cümleme devam edecekken Uraz bağırarak sözümü kesti.
"Nasıl önemli olmaz?!" İrkilmemle birlikte boğazını temizlerken bana yaklaştı ve kollarını omuzlarıma doladı. "Özür dilerim, bağırmak istemedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA BİR MASAL ANLAT
Teen FictionYerimde kilitlenmiş kalmıştım. Arkamdaki kapı kapanmıştı, ben ise kapıya yaslıydım. Uraz aynı ağır hareketlerle yataktan kalktı. Elindeki fotoğrafları üst üste getirdi, ve acımasızca hepsini en küçük parçalarına kadar, gözlerimin içine bakarak yırtt...