İyi okumalar. :)
Geciktiği için üzgünüm. Ama artık haftada bir kere de olsa yeni bölüm yazmaya çalışıcam. Sizleri seviyorum.Çatalın ucuyla sertçe eti ayırırken, bakışlarımı onun üzerinden hiç çekmiyordum. İki yıldan bu yana çok değişmiş gözüküyordu. Gerek tarzı ve hareketleriyle dikkat çekiyordu. Ama bu benim ona olan hislerimi değiştirdiği söylenemezdi. Korkutucu derecede yeşil gözlerini bana doğrulttu. Kısa ve anlamlı bakışının ardından gözlerimi devirerek suyumdan bir yudum aldım.
" Ne zaman dönmeyi düşünüyorsun? " dedi babam ellerini beyaz kadife mendile silip. Yerinden doğruldu ve babama en sıcak gülümsemesini gönderdi. Biraz daha dayanmam gerektiğini kendime bir kez daha hatırlatıp bıkkınca anneme baktım. Işıldayan gözlerle biricik oğluna bakıyordu tabi.
" Artık temelli burda kalmayı düşünüyorum. Seninle çalışmak istiyorum, baba. Bu benim hayallerimin başında yer alıyor. Senin eğitimin altında olmak, gerçekten benim için çok gurur verici. " gözlerim hem dehşetle açılıp dalga geçer gibi başımı yana eğdiğimde ağzımdan bir hah sesi çıkmasını engelleyememiştim. Masadaki bakışlar bana doğrultulunca isteksizce oturuşumu düzelttim.
" Ne güzel olur. " mırıldanarak zorla da olsa gülümsedim. Herkes tabaklarındaki yemeğe dönerken, o bakışlarını çekmemişti. Haki yeşili ceketinin yakasını düzeltip bana doğru döndü. Bakışlarımı anında kaçırdım. Şuan onunla konuşacak bir havada değildim.
" Sen nasılsın, El? " El mi? Bunu benim gıcık olduğumu bile bile söylediğini elbette ki biliyordum. Gözlerimi kısarak ona döndüm.
" İyiyim. Bildiğin gibi, okula gidiyorum ve ayriyetten saçma ek dersler, Daniel. " ismini bastırarak söylerken annemin kızgın bakışlarını umursamadım ve gözümü kırpmadan ona bakmaya devam ettim. Benimle eğleniyor gibi bir hali vardı. Babam masadaki konuşmaları duymazdan geliyormuş gibi telefonuyla uğraşıyordu.
" Onlar senin gördüğün gibi saçmalıktan ibaret şeyler değil, Elizabeth. Senin daha sağlam ve iyi olman-- "
" Biliyorum, anne. " Sözünü kesmemin şaşkınlığıyla bana bakakalırken onu umursamadım.
" Hiç değişmemişsin, Prenses. " muzip sırıtışını yüzüne yerleştirirken benim aklım Luke a gitmişti. Nasıl olduğunu arayıp sormalıydım.
" Sen ise değişmişsin. " çatalımı hafifçe ona doğru doğrulturken benden böyle bir söz beklemediği apaçık ortadaydı. Ne yapacağını karar veremez bir şekilde gülümseyerek dalgalı saçlarını karıştırdı. Dış görünüş ve hal hareketleri değişmiş olabilirdi ama halen aynı karakterdeki pislik herifin tekiydi benim gözümde. Daha fazla bu boğucu ortamda kalmak istemediğim için üstümdeki örtüyü masaya koyup yerimden kalktım. Babam kısa bir bakış atıp telefon görüşmesi yapmak için pencerenin önüne gitti. Annem ise halen Daniel ı izlerken gözlerimi devirerek kapıya doğru yürüdüm. Elbisemin cebinden telefonumu çıkarırken halen kararsızdım. L harfine tuşlayıp Luke un kartvizitini buldum. Aramamın hiçbir manası yoktu ama içimdeki ses inatla aramamı söylüyordu. Elim istemsizce yeşile basarken gözlerimin sonuna kadar açılmasını engelleyemedim. Odamın kapısının önünde volta atarken meşgule düşürmeyi düşünüyordum ama artık çok geçti. Cızırtılı ses işitince telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
" Prenses? " konuşmadığımı farkedince alnıma hızlıca vurdum.
" Ben nasılsın diye sormak için aramıştım. " dedim çekinerek. Beni duyduğuna emindim ama hiçbir ses çıkarmıyordu.
" Seni merak ettim. " dilimi ardından ısırıp yavaşça kafamı duvara vurdum. Bugün hiçte iyi günümde değildim.
" Daha iyiyim, teşekkür ederim. " gülümsediğini anlayınca iyice kızardım ve arkamı döndüm. Yeşil gözlerle burun buruna gelince bir adım geriye çıkıp gözlerimi kırpıştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRINCESS // Hemmings.
Fanfiction" Lütfen Luke... Lütfen.. Bunu bize yapma. " dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Birkaç dakikanın ardından ellerimi bırakıp geriye çıktı. Dudakları düz çizgi haline gelirken kaşlarını çattı. " Sevmediğim birinin yanında duramam. Bu konuda k...