1 ay sonra...Dersin sıkıcılığını aldırmadan arkama yaslandım. Bay Cooper birşeyler soruyordu. Bakışları beni bulunca mahçup bir şekilde gülümsedim. Hayır bana sorma.
" Evet Miller. Bunun cevabı nedir? "
" 47. " dedim tereddütsüz. Derslerim düzelmişti ve çalışıyordum. Sadece sıkıcı geliyordu. Telefonumdan gelen bildirim sesiyle heyecanla sıranın altından telefonumu çıkarıp gelen mesaja tıkladım.
" Okulunun yakınlarındayım bebeğim ;) "
Mesaja sinsi bir şekilde bakıp klavyeye tıkladım.
" Beni bulamayacaksın sarışın. "
Pekâlâ. Canım oyun oynamak istiyordu. Ve bu Luke la olunca mükemmel bir hal alıyordu.
" Uhm. Fazla emin konuşuyorsun. Seni nerde olursan ol bulurum. Benden kaçabilirsin. Seni bulmak hiç zor değil. Zilin çalmasına 2 dk 15 saniye var. "
İstediğinde yapamayacağı şey yoktu. Beni elini attığı gibi yakalayacağına adım gibi emindim. Heyecanla ayağımı yere vurarak zilin çalmasını bekledim. Okul derslerim gayet iyi gidiyordu. Kurslarımda beklenmedik bir şekilde üst seviyedeydim. Hayatımda bir çok değişiklikler olmuştu. Saçlarımı Michael ın önerisiyle aralarına mavi boya attırmıştım. Michael boya konusunda ustaydı diyebilirdim. Annem tepki vermişti ilk başlarda ama Luke sayesinde takmamayı öğrenmiştim. Gülüp geçebiliyordum. Zilin çalması kalbimi ağzıma getirirken çantamı kaptığım gibi dışarı fırladım. Tatlı bir heyecan vardı şuan. Kendimi tutamıyordum. Luke her an biryerlerden fırlayacakmış gibi geliyordu. Okuldakiler benim bu halimi artık normal karşılıyorlardı. Bana kalsa bir piercing dahi yaptırabilirdim ama Luke buna izin vermiyordu ve de insanları daha fazla şaşırtmak istemiyordum. Şimdilik. Giriş kata inince rahat bir nefes aldım ama bu çok uzun sürmeden biri beni sıkıca tutup sırtına aldı. Çığlıklarımla beraber havalanırken sarı dağınık uzun saçlar ellerimin altında görüş alanıma girmişti. Birlikte kahkaha atarken etraftakilerin kıskanç bakışlarla bizi süzdüğünü hissedebiliyordum. Bu artık bizim için de onlar için de alışılagelmiş bir durumdu.
" Seni yakalayacağımı söylemiştim. Nasılsın prenses? " dedi sırtında beni taşıyıp ilerlerken.
" Bay hemmings, insanların bakışlarından pek hoşnut olduğumu söyleyemem. " dedim gülmemi tutarak.
" Bizi tahammül edemiyorlar bebeğim. Şimdi koşacağım. Sıkı tutun! " kıkırdayarak koşarken dengesizce ona tutundum. Görüş alanıma onun gri arabası girince beni yavaşça yere bıraktı. Ciddi anlamda başım dönmüştü. Ben elimle başımı ovalarken sırtımdaki çantayı alıp arka koltuğa attı. İçimdeki coşku tarif edilemezdi. Luke un yanındaki koltuğa oturup derince bir nefes aldım. Mutluydum. Sebebine bakmak için başımı ona çevirdim. Görünen hoş gamzesi onun da benim gibi düşündüğünün belirtisiydi.
" Biryerlere gitmek ister misin? " kibar ses tonuyla transtan çıkmış gibi gözlerimi hızlıca kırpıştırdım.
" Aslında-- " lafımın kesilmesine sebep olan telefonuma lanet okuyarak arkadaki çantamdan telefonumu çıkardım.
" Efendim Dan? " dedim bıkkın bir sesle. Onun huzursuzca nefes aldığını duydum.
" Hemen eve gelmelisin, Beth. Burda ters giden birşeyler var. " bu kaşlarımın çatılmasına neden olurken bir müddet bekledim. En son yaptığım bütün herşeyi kafamdan geçirdim. Hayatım gayet iyi gidiyordu. Hatta Daniel la bile. Luke la çıktığımızı öğrendiği zaman bana sarılarak tebrik etmişti ve destek olacağını söylemişti. Annem ve babam ise bilmiyorlardı. Öğrenmiş oldukları düşüncesi mideme ağrı saplasa da kendimi sıkarak geleceğimi söyleyip telefonu kapattım. Luke merakla bana bakıyordu.
" Beni eve bırakır mısın? Dan çağırdı ve sesinden de anladığım kadarıyla kötü bir şey olmuş. " dedim tedirginlikle. Benim bu stresim ona da geçmiş gibi anında gaza yüklendi. Çok geçmeden eve vardığımızda ona doğru dönüp yanağından öptüm.
" Akşam sana mesaj atarım sevgilim. "
Onun birşey demesini bekledim ama korkuyla yüzüme bakmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. Benim için tedirgin oluyordu. Ona gülümseyerek baktım ve arabanın koluna uzandım. Tam o sırada yine ani tepkilerinden birini yapıp beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Ellerimi boynuna dolarken kulağıma doğru yaklaştığını sıcak nefesinden hissetmiştim." Seni seviyorum. " dedi fısıltıyla.
" Seni seviyorum. " dedim onun yaptığı gibi fısıltıyla. Ben ondan gülerek ayrıldığımda onun bakışlarından hâlâ korkuyu okuyabiliyordum. Çantamı alıp eve girerken son kez arkama bakıp elimi öpüp ona öpücük yolladım. Bana tedirgin bir gülümseme ve el sallamasıyla karşılık verdiği sırada kapı açıldı. Daniel durgun bakışlarla beni süzdükten sonra içeri geçmemi işaret etti. Evde farklı bir hava vardı. Salonda annemle babamın konuştuğunu farketmiştim.
" Babam ve annem ne yapıyor? " dedim sessizce Daniel a. Ensesini kaşıyarak bana merdivenleri işaret etti.
" Odana geç. Ben şimdi geleceğim. Anlatacağım sana. "
" Neler oluyor? " dedim daha fazla kendimi tutamayarak.
" Meraktan şimdi çatlayacağım. Şimdi açıkla lütfen. " dedim kelimeleri ardı ardına sıralayarak.
" Bunu yukarda konuşmamız daha iyi-- "
" Dur bir dk. " dedim ona susmasını işaret ederek. Salonda ismim geçmişti. Salon kapısına iyice yaklaşırken Daniel bileğimden sıkıca kavramıştı. Onu sertçe itekledim ve içerde konuşulanlara dikkat kesildim. Daniel yukarda anlatacağına dair birşeyler zırvalarken onun sesi içerideki sesi ne yazık ki bastıramamıştı. Ağzım şaşkınlıkla aralanırken kapıyı sertçe açtım. Ikisi de bana bakarken seslerini anında kestiler.
" Beni Luke tan uzak tutmak için yurtdışında bir okula mı yazdırdınız ? "
Ve pek okunmayan yazar notuna geçiş yapmış bulunuyorsunuz ve de tabi ki okunuyorsa. Yazarınız yine saçmaladı. Aylar sonra yeni bir bölüm. İnanır mısınız hikayeyi yeniden okudum çünkü unutmuşum. :/ umarım beğenmişsinizdir...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRINCESS // Hemmings.
Fanfiction" Lütfen Luke... Lütfen.. Bunu bize yapma. " dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Birkaç dakikanın ardından ellerimi bırakıp geriye çıktı. Dudakları düz çizgi haline gelirken kaşlarını çattı. " Sevmediğim birinin yanında duramam. Bu konuda k...