" Austin den nefret ediyorum."
Kafamı kaldırıp kinle kelimeleri fısıldayan turuncu saçlı kıza baktım. Daisy her zaman ki gibi sandalyesine yaslanmış bir şekilde sinirini atmaya çalışıyordu. Elimdeki kalemi masaya bırakıp kıkırdadım.
" Bence gayet yakışıklı çocuk. "
Bana yeşil gözlerini hayretle çevirince omzumu silkmeden edemedim. İnkar edemezdik.
" Zengin züppenin teki işte. " dedi kahvesinden bir yudum almadan önce.
Ona tekrar gülerek ayağa kalktım. Kitaplarımı hızlıca toparlamaya çalıştım. Buraya geleli neredeyse 1 ay olmuştu. Bu kadar çabuk alışabileceğimi düşünmüyordum. Herşey çok çabuk gelişmişti. Ayrılık bu kadar kolay değildi. Ama birileri bunu zorla yapmış ve başarmıştı. Bana ise sadece oyuna ayak uydurmak kalmıştı.
" Bir kahve daha alacağım. İster misin? " diye sordum kitaplarımı göğsüme yaslayarak. Başını sallayıp beni onayladığında hızla merdivenlere koştum. Kitaplarımı bırakıp ikimiz için de kahve doldurdum. Bugün fazlasıyla ders çalışmalıydım. Dersler hakkında onlarca şey düşünürken yanımdan hızla geçen çocuğu farketmemiştim bile. Ve olan yine bana olmuştu. Elimin acısıyla yüzüm buruşurken elimdeki kitapları hızla yan masaya bıraktım. Kızmak için bağıracağım esnada kelimelerimi yuttum. Bikaç adım geriye çıktım. Bir numaralı kural : Kimseyle münakaşaya girme. Özelikle okulda popülerliği tavan yapmış olan kimselerle. Karşımdaki tam olarak Harry Styles tan başkası değildi. Munzurca sırıttı.
" Özür dileyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun ufaklık. Ahmak gibi yere bakacağına kafanı kaldır. "
" Bir ego yığını daha. " diye mırıldandım.
" Pardon? Doğru mu anladım ben? "
En azından ben mırıldandığımı sanmıştım. Fakat bir an kendimi o kadar güçlü hissettim ki ona baş kaldırmam gerektiğini düşündüm.
" Kulaklarında sağlık problemi olmadığına sevindim. " otuz iki diş sırıtırken onun benden bunu beklemediği yeşil gözlerini açışından belliydi.
"Büyük oynuyorsunuz, Miller."
Şaşkınlık sırası bendeydi. Karşımda elleri cebinde duran Styles soyadımı nerden öğrenmiş olabilirdi ki?
" Ben zoru severim. Styles. " bikaç saniye bekledikten sonra ona bakmadan kahveleri alıp yanından uzaklaştım. Heralde kafamı duvara vurarak belalardan uzak durmayı öğrenecektim. Ve ayrıca belalılardan da.
" Tatlım iyi misin? " dedi Daisy nin gözleri telaşla üstümde dolaşırken.
Mükemmel. Beyaz blüzum de mahvolmuştu.
" İyiyim, sorun yok. Sadece Styles la biraz atıştım. "
Kimsenin duyamayacağı tiz bir çığlığı yanımda atarken bu kocaman okulda böyle ilginç birini nasıl bulduğuma dair kendime soruyordum.
" O sana çarptı ve sen de kendi üstüne döktün. " dedi heyecanla.
Gözlerimi devirerek çantamdan yedek kıyafet aramaya başladım.
" Doğru tespit. Sonra da o bana senden özür dilemeyeceğim kafanı kaldır diyince bay Styles a asıl ismiyle hitap ettim. "
" Ne-- "
" Ego yığını. Evet, kendisine ego yığını diyince büyük oynuyorsun dedi ben de zoru severim dedim. "
Cümleler artık bana bile sıradanlaşmıştı. Daisy ağzı açık bir şekilde suratıma bakıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRINCESS // Hemmings.
Fanfiction" Lütfen Luke... Lütfen.. Bunu bize yapma. " dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Birkaç dakikanın ardından ellerimi bırakıp geriye çıktı. Dudakları düz çizgi haline gelirken kaşlarını çattı. " Sevmediğim birinin yanında duramam. Bu konuda k...