İHANET

377 12 121
                                    

Kütüphanenin raflarında ellerimi dolaştırırken durdum ve fazla kalın olmayan kitabı kavradım. Sherlock Holmes. Merak ettim ve arkasındaki yazıyı okurken masaya oturdum. Polisiye kitapları okumazdım ama bu ilgimi çekmişti. Kitabı açmadan önce masanın üzerinde duran kahveden bir yudum alıp merakla kitabı açtım. Çok geçmemişti ki sağımdaki sandalyeye gürültüyle çekildi ve biri oturdu. Soluma doğru oturduğum için bakma zahmetinde bulunmadım. Tiz ses kulaklarıma dolduğunda sıkıntıyla omzumun üstünden baktım.

" Sana inanamıyorum, Elizabeth. Sen lanet olası Ashton Irwin e yumruk attın ve burnunu kırdın, öyle mi? " Kelsey in sinirli sesine rağmen az da olsa şaşkınlığından ufak bir şey seziyordum. Doğrusu bana kızmasını beklemiyordum. Tebrik eder diye düşünmüştüm.

" Bunu sana kim söyledi diye sormayacağım. Onun da en kısa zamanda güzel küçük burnu kırılacak zaten. " dedim umursamaz bir şekilde omzumu silkerken. Halen kitaptan başımı kaldırmadığımda kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ağlıyor muydu o?

" Bana o salak için ağladığını söyleme sakın. Bak, dün çok sinirlendim ve o bunu hak etmişti zaten. Eve geldiğimde de sana anlatmak istemedim. Lanet olsun. Karşımda ağlama lütfen. " yüzümü buruşturup kahveme uzandım.

" Bana sürtük dedi. Ben.. Ben öyle miyim sence? " gözlerim hayretle açılırken az kalsın elimdeki kahveyi döküyordum.

" Sen aklını mı kaçırdın? Aradan saatler geçti ve ben dersini vermek üzere evine gidip ona sert bir yumruk geçirdim. Sen de gelmiş ben öyle miyim diye soruyorsun. " kelimeleri o kadar hızlı söylemiştim ki nefes alıp kahvemden içtim. Şuan gözünün önündekini göremediği için Kelsey e kızıyordum. Ashton a bu kadar bağlanmaması gerekti. Kelsey i arkadaş ortamında görmüştüm. Asla Ashton nun tabir ettiği gibi bir davranışı yoktu. O her zaman sıcakkanlı bir kişiliğe sahipti ama kime nasıl davranması gerektiğini çok iyi biliyordu. Luke gibi değildi. Bana yakın davranıp, sonra da 'ben herkese böyle davranıyorum bunda ne var?' diye bir saçmalık söylemiyordu. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı ve dalgınca ismimi fısıldadı.

" Ben Ashton dan özür dilemeyi düşünüyorum. "

" Ciddi değilsin. " dedim kaşlarımı çatıp.

" Saçmalama, Kels. O sana sürtük dedi. Sen hiçbir şey demedin. Onun senden özür dilemesi lazım. Senin değil. " derince nefes alıp ayağa kalktı.

" Bilmiyorum, Beth. Sanırım haklısın. Onun peşinden koşmak tam bir aptallık olur. Kendimi küçük duruma düşürmemeliyim. " Onun için üzülüyordum ama biraz da olsa ayrı kalıp Ashton nun burnunun sürtünmesine ve hatasını anlamasına izin vermeliydi. Elimi sırtına koyup sıvazladım ve kütüphaneden beraber çıktık. Biraz da olsa iyi görünüyordu.

" Çok güzel bir film çıkmış. " gözleri parıldayarak önüme geçti. Kıkırdamadan edemedim.

" Aşk filmi ama.. dayanabilirim sorun değil. " diye devam etti dudağını bükerken. Koluna girdim ve taksiye bindik.

***

" Biraz sessiz ol, Kels. " dedim fısıltıyla ona bikaç peçete uzatırken. Kafasını sallayıp sözümü dinlemeyerek seslice burnunu çekti. Daha yeni yeni hıçkırıkları kesilmişti. Ağlama diyemiyordum. En azından ağlayıp da içindekileri dökmesi bir nebze de olsa ona iyi gelebilirdi.

" Siz kızlar biraz daha sessiz olamaz mısınız? " Dedi arkamızdaki çocuk. Gözlerimi kıstım ve arkamı döndüm. Rampa olmuş saçlarıyla kötü çocuklardan farkı yoktu. Bu.. Bu çocuk biraz Luke u andırıyordu.

" Konuşmuyoruz bile. " dedim fısıltıyla kelimeleri sertçe söylerken. Koltuğundan öne doğru gelip yaklaştı. Bu kaba davranışını görmeseydim yakışıklı ve kibar bir çocuk diyebilirdim.

PRINCESS // Hemmings. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin