Düşünceli bir şekilde kitabın kapağına bakarken Daniel ın geldiğini sonradan farketmiştim. Yeşil gözleri kısılmış bir şekilde bana bakıyordu. Bakışları elimdeki kitaba kayınca sevimlice gülümsemeye çalışarak ayağa kalktım. Kitabını ona uzatırken içimden bu kadar huysuz biri olmasından dolayı söyleniyordum.
" İzin verdiğimi hatırlamıyorum. " dedi imalıca tek kaşını kaldırırken. Yanımdan geçerek koltuğa oturdu. Kitabı elimden almamıştı.
" Bir kitap için izin ha? Kitabını acılı ketçap bulanmış bir şekilde bulabilirdin, Daniel. " dedim. Gözlerini devirerek mutfağa doğru giderken onu takip ettim. Buzdolabından meyveli bir gazoz çıkarıp tezgaha koyarken tekrardan dolaptan bir şey ler aramaya başlamıştı. Tezgahın üstüne koyduğu gazoza sinsi bir bakış atıp elime aldım. Kafama dikerken Daniel a yakalanmam normal bir durumdu.
" O benimdi. Söylesene El? Ne istiyorsun yine? " tezgaha yaslanıp kibirle bana döndü.
" Yine mi? Hayatım boyunca senden hiçbir şey istemedim. Denize düşecek olsam senden yardım istemeyip boğulmayı tercih ederim. " diyerek tısladım. Muzipçe sırıtmaya devam ediyordu. Bu aralar ona kanım ısındığı için laf atmak istemiştim ama Daniel her zaman ki Daniel dı. Ağzını konuşmak için açınca elimi havada sallayıp yanından geçtim. Şuanda onu dinlemek istemiyordum. Kendimi koltuğa atarak telefonumu kurcalamaya başladım. Hesaplarımı kontrol ederken mesaj bildirim sesiyle durakladım. Luke tan olabilir miydi? O günden beri görüşmemiştik. Tek yaptığı şey kafamı karıştırmaktı. Herşey bu raddeye gelmişken kesinlik tanımını koymak zordu. Bu yüzden Kelsey e bana çözüm bulması için aramıştım. Ve her zaman ki gibi Kelsey bunları biliyordu. Çünkü bahçeden gelen ses ona aitmiş ve aklı sırasınca bizimle oyun oynamak istediğini söylemişti. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verirken Kelsey in attığı mesaja tıkladım.
" Yarın senin için bir şey ifade ediyor mu? "
Kafamı kaldırıp bir müddet düşünmemin ardından klavyeyi açtım.
" Hatırlamıyorum. Daniel ın altına yapmayı bıraktığı gün olabilir mi? Hatta babam büyük bir cheezkek almıştı. :D "
Daniel a küçümseyerek bakmanın ardından bildirim sesiyle telefona baktım.
" Lanet olsun. Yine mi kavga ettiniz? "
Gözlerimi devirerek ayağa kalktım.
" Sadece ona sinir olduğum anlardan birindeyim. Herneyse. Konumuza dönelim. "
Odama girip kitaplığımda parmaklarımı tek tek gezdirirken o gece tekrardan gözümün önüne gelmesiyle burukça gülümsedim. Telefon tekrar titredi.
" Biricik sevgilinin doğum günü. " ağzım şaşkınlıkla aralanırken arama tuşuna bastım.
" Yarın Luke un doğum günü mü? " diyerek cırladım. Büyük bir kahkaha patlattı.
" Sevgilin olduğunu da çoktan kabullenmişsin. "
Sözleriyle yüzüm anında kızarırken burda olmadığına şükrediyordum.
" Hayır. Saçmalıyorsun. Sadece onu ima edeceğini tahmin etmiştim. Doğum günü partisi mi düzenleyeceksiniz? "
" Hayır, düzenleyeceğiz. Sen, ben ve Calum. "
Kafayı kaçırdığını düşünerek güldüm.
" Dekorasyon konusunda beceriksiz biri olduğumu bildiğini sanıyordum. "
Seslice homurdandı.
" Bebeğim bu konuyu dışarda konuşmaya ne dersin? Bir saat sonra Roger Cafe de buluşalım. Görüşürüz. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRINCESS // Hemmings.
Fanfiction" Lütfen Luke... Lütfen.. Bunu bize yapma. " dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Birkaç dakikanın ardından ellerimi bırakıp geriye çıktı. Dudakları düz çizgi haline gelirken kaşlarını çattı. " Sevmediğim birinin yanında duramam. Bu konuda k...