" Bir kez daha! "Hissetmemek farklı bir duyguydu. Her zaman bunu istemişimdir. Tamamen hissiz. Uyuşuk.. Herşey..
" Son iki kez daha şok verin. 180 e getirin! "
Buna izin vermiyorlardı. Oysa ki bir an bile Hissetmemek istiyordum. Bu yaşamaktan daha güzeldi.
" Son kez deneyeceğim. Çekilin. "
Herşeyi bırakmaya değerdi. Bırakmak.. İki seçenek vardı. Ya kal, ya git. Bir de söz vardı. Pes etmek yoktu. Bırakmamaktı asıl şey. Pes etmedim.
" Hastanın kalp atışları normale döndü. "
Ve bu kadardı.
7 gün sonra...
" Anne yemeyeceğim. Israr etme lütfen. " yastığımı yatağa kaydırarak iyice uzandım ve odadaki insanların çıkmalarını bekledim. Kimsede ses yoktu. Daniel her zaman ki gibi beni sinir etmekle meşguldü. Ağzıma yemek tıkmaya çalışıyordu.
" Bence o kaşığın senin- ah lütfen çek şunu. " dedim iterek. O da bu inadımdan bıkmış olacak ki annem ve babamlarla odadan çıktı. Bildiğim kadarıyla kaza olayını Luke annem ve babama haber vermişti. Uyandığımda ikisi de berbat gözüküyordu. Bu kadar korkacaklarını sanmıyordum. Ağrılarımdan dolayı yüzümü ekşiterek yerimden doğruldum. Gözlerimi boş bir şekilde hastane odasında gezdirirken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Kabusa geri dönmüştüm. Tekrardan kırıl dökül ve yıkıl. Bunlar kaldırabileceğim şeyler değildi. Belki de böyle olmayacaktı. Ergen kızlar gibi umutsuzluğa bağlıyordum herşeyi. Güzel şeyler düşünebilirdim. İyi ki araba çarpmış bana demem bir delilik mi olur? Pekala. O an yaşadıklarım tarif edilemezdi. Gerçekten çok acı çekmiştim. Ama yanımda olan tek kişinin sözleriyle bu tatlı bir acıya bağlanmıştı. Rüya sanmıştım. Ama yoğun bakımdan çıktıktan sonra Luke un yine aynı yüz ifadesiyle bana baktığını ve tekrardan elimi tuttuğunu görmüştüm. Çok korkmuşa benziyordu. Onu gören kimse sana da araba çarpmış diye hastaneye dahi yatırabilirdi. Düşüncelerim birbirini kovalarken kıkırdamadan edemedim. Anında nefesimin kesilmesi ve kapının açılması bir olmuştu. Uzun bir müddet gülemeyecektim sanırım.
" Hey hey hey. Noldu? " dedi Michael yanıma koşarak. Başımı iyi olduğuma dair sallarken kapıdan girenlere bakıyordum. Kim olabilirdi ki? Kelsey ve bizim çocuklardı. Luke yoktu. Hüzünle gülerken gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Kelsey yanıma gelip bana hafifçe sarılırken gözyaşlarımı geri göndermeye çalışıyordum.
" Bebeğim iyi misin? " dedi nazikçe yanıma otururken.
" Ağrılar dışında pek bir sorun yok. Bir de ara sıra nefesim kesiliyor. " dedim.
" Duyunca çok korktuk, Beth. Umarım en kısa zamanda iyileşirsin. " dedi Ashton hoş bir kibarlıkla.
" Seni okulun bahçesinde değil de yolun ortasında yığılmış bir şekilde görünce dehşete kapıldım. " Calum bunu söylerken bile dehşeti sesine yansıyordu.
" Ben duyunca eşek şakası yaptıklarını düşünüp güldüm. Özür dilerim Elizabeth. Ama inanmadım en başta. Sonra aptal Luke u-- "
" Bu kadar geçmiş olsun faslı yeter. Onu yoruyorsunuz. " dedi Michael ın sözünü keserek. Heyecandan kalbim tekleyerek kapıya baktım. Ellerinde lavanta çiçekleriyle buraya bakıyordu.
" Bir dakika. Bir dakika. " dedi Michael dışarı doğru koşarken. Çok geçmeden elinde iki kutu pizza ve kolayla gelince başımı iki yana salladım. Michael hiç değişmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRINCESS // Hemmings.
Hayran Kurgu" Lütfen Luke... Lütfen.. Bunu bize yapma. " dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Birkaç dakikanın ardından ellerimi bırakıp geriye çıktı. Dudakları düz çizgi haline gelirken kaşlarını çattı. " Sevmediğim birinin yanında duramam. Bu konuda k...