SMILE

177 9 9
                                    

Kasvetli hava iyice umutsuzluk tohumlarını bir zehir gibi kalbime atıp sararken gözlerimi kapatıp arkama yaslandım. Tek bir insan hayatımı bu kadar etkilememeliydi. Buna izin vermemeliydim. Ama herşeyi bilen Elizabeth in bununla ilgili tek bir fikri bile yoktu. Sessizce inleyip bakışlarımı kağıda çevirirken Bay Verdon nun beni izlediğini farkedebiliyordum. Kaleminin ucunu kağıda her vuruşumda Luke a küfür ediyordum ve bu bir yandan içten içe rahatlamama sebep olsa da sinirim tekrar alevleniyordu.

" Son beş dakika, çocuklar. " dedi bay Verdon bakışlarını benden ayırmadan. 40 sorudan sadece 10 soruyu çözmüştüm ve şimdi kafayı kaçırabilirdim. Bildiğim konuyu unutmam mümkün değildi. Fransızca dersinde çok iyiydim. Bunun acısını Luke tan istesem de çıkaramazdım. Sonuçta görünürde onun yaptığı hiçbir şey yoktu. Sorun tamamen ben kalbim ve beynimde dönenlerdi. Zil sesi sınıfı doldururken başımı iki yana sallayarak sıradan kalktım. Yarısından fazlası boş olan kağıdımı bay Verdon nun masasının üstüne bırakırken kendimi ağlamamak için sıkıyordum. Koridora çıkar çıkmaz telefonumu çıkarıp cevapsız aramalara baktım. Calum un aradığını görmemle sinirim ve üzüntüm tuzla buz olurken sevinçle yerimde zıplayıp yeşile dokundum.

" Prenses ben okulun girişindeyim. " dedi bıkkın bir sesle. Kulağıma gelen sesi kötü olsa da aldırmamaya çalıştım. Dün akşam heyecanla arayıp yarın öğle arasında okula geleceğini ve bana gitar çalmayı öğretmek istediğini söyleyen oydu.

" Bir sorun mu var, Cal? " şüpheyle sordum. Bir yandan merdivenleri hızlıca inerken telefondan gelen onca kızın sesiyle kahkaha atabilirdim.

" Yardıma ihtiyacım olduğunu düşü- hayır bebeğim. O sevgilim değil. Başka bir sevgilim var. Hey sen! O benim şapkam! Ah! Durun lütfen. Dokunmayın o gitara. Mikey ın beni öldürmesini istemezsiniz. "

Telefonu kapatıp okulun ön tarafına doğru koşarken yükselen seslerle sırıttım. Calum un etrafını çevreleyen 15 kızı görünce kahkahamı tutmakla uğraşmadım. Kızları kenara ittirerek Calum u aralarından çıkarırken hâlâ gülmemi kesmemiştim. Hemde onca kızın ölümcül bakışlarına rağmen. Calum saçları karışmış bir şekilde etrafına korkuyla bakarken okulun arkasına doğru yürümeye başlamıştık.

" Kızlardan bu kadar ilgi görmek nasıl bir duygu? " yüzümdeki eğlenen ifade değişmezken ona doğru döndüm. Gülümseyip omzunu silkti.

" Kötü olduğunu söyleyemem. Sonuçta konserlerden alışığım. Beni tanımışlar. Sadece fazla sıktılar. " dedi yüzünü buruşturup gitarı yere bırakırken.

" Luke un buraya geldiğini düşünemiyorum. Sarışın p.ç kendini bütün kızlara aşık edebilir. " dedi ardından kıkırdayarak. Gözlerimi istemsizce hışımla ona çevirirken o hâlâ kesik kesik kıkırdamaya devam ediyordu. Luke un yanında bir kızı bile görmeye tahammülüm yokken 15 kızın etrafını çevrelediğini düşünmek karnıma atılan yumruk hissiyle eşdeğerdi. Banka oturup Michael ın gitarını elime aldım. Ben tutuşumu ayarlarken Calum çantasından defter kalem çıkarıyordu. Çantasını gelişi güzel fırlatıp ayağa kalkarken göz ucuyla ona baktım.

" Uhm, çok susadım. Soğuk birşeyler alıp geleceğim. Sende ister misin? " dedi geri geri yürümeye devam ederken. Başımı kaldırıp siyah bulutlara üzgünce bakarken başımı iki yana salladım ve birsüre arkasından izledim. Elim gitarın tellerine sırayla dokunurken çalılıklar arkasından hareketlilik hissederek omzumun üstünden arkaya baktım. Aldırış etmeden tellere dokunmaya devam ettim. Beynimdeki düşünceleri birsüreliğine de olsa unutmayı diledim. Tabiki de unutamayacaktım. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Luke un mavi irisleri ve sıcak gülüşü gözümün önüne gelince dudaklarımdan küçük bir tebessümü engelleyemedim. Bu keyiften uzak bir tebessümdü. İçinde acı ve hüzün barındıran. Ve onun tebessümü ise hiçbir zaman bana ait olamayacak olan, bana ulaşamayacak kadar uzak bir tebessümdü. Dudaklarım bu düşünceyle aşağı kıvrılırken gözlerimi açtım. Açmamla yerimden sıçramam bir olmuştu. Gözlerimi ovuşturdum ve karşımdakine tekrar baktım. Ama tamda düşündüğüm gibi bana bakıyor ve gülümsüyordu. Aptal gülümsemem yüzüme yayılırken hafifçe kıkırdadım.

" Burda ne arıyorsun? " ona bakmaya devam ederken.

Kesik parmaklı eldivenlerini birbirine sürterken bakışlarını benden ayırmamasıyla gözlerimi kaçırdım.

" Gitar öğrenmek istediğini söylemiştin. " dedi başını yana eğerek.

" Ayrıca.. Sen neden gülüyordun? Doğrusu sonradan dondurması elinden alınmış çocuklar gibi somurttun. " diye ekledi.

O dondurma hiç benim olmadı demek gelmişti içimden ama sustum. Burukça gülümsedim.

" Belki bir gün beni güldüren ve üzen şeyin ne olduğunu öğrenebilirsin. " dedim kısık bir sesle. Ağzı bir şey söylemek için aralanırken bundan vazgeçmiş olacak ki gitara uzandı. Bu çocuk kafamı karıştırmak zorunda mıydı? Onu bir anda başka bir kızın yanında buluyordum, bir anda yapayalnız olarak buluyordum. Parti günü dediklerine nedensiz bir şekilde inanmak istiyordum. Clara nın umrunda olmamasına ve birdaha sevmeyeceğine inanmak istiyordum. Böyle olursa kalbimdeki sızı biraz da olsa azalabilirdi. Düşüncelerimi dağıtmak adına başımı sallayıp gülümseyerek gitara baktım.

" Calum teklif etmişti. " dedim imalı bir tonda. Kasvetli havada bile rengini koruyan gözlerini etrafta gezdirdi ve en son benim yüzümde bakışlarını durdurdu.

" Ben Calum u göremiyorum. Anlaşılan seni ekti. " piercingini dişlerken gülebilmesi garip bir durumdu. Ama bakışlarımı üzerinde fazla oyalandırmadım. Elimi yumruk yapıp omzuna geçirirken acımadığını bildiğim halde yüzünü buruşturup omzunu ovmuştu. Ardından köşede duran Calum un gitarını aldı ve yanıma yaklaştı. O nereye basmam gerektiğini anlatırken gözlerimi kırpmadan yüzüne bakıp onu dinliyordum. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama Luke un pis sırıtışıyla transtan çıkmış gibi başımı iki yana salladım.

" Ne oldu? " dedim anlamamazlıktan gelerek.

" Yüzümde anlatmıyorum, Prenses. Gitara bak ve şimdi de dene. " dedi gıcıklıkla. Elimde bulunan gitarı sıkıca kavrayıp gözlerimi kıstım.

" Başlıyorum. " dedim ona dönerek. Başını sallayıp elini çenesine koyarak rahat bir pozisyon aldı. Ve haklıydı. Dinlemiştim ama nereye basmam gerektiğini bilmiyordum. Utançla başımı eğdim. Açıkça resmen onu dikizlemiştim.

" Yeniden anlatmamı ister misin? " dedi cesaret veren bir sesle. Dudak büzüp onun gibi elimi çeneme dayadım. Şuan gitar çalmak istemediğimi anlamalıydı.

" Dolaşmaya ne dersin? Dedim birşeyler teklif edeceğini umarak. Şaşırmış olmalı ki ağzı birşeyler söylemek için aralandı ama sustu. Sonra gülerek başını iki yana salladığında sinir edeceğini anlayarak sıkıntıyla kollarımı göğsümde birleştirdim.

" Okuldan kaçmana yardımcı olmamı istiyorsun demek. " dedi düşünür bir ifadeyle başını sallayarak. Kendini öne kaydırıp bacaklarını uzatırken yüzünde haylaz bir gülümseme vardı. Başını bana çevirdiğinde gözlerinin dahi güldüğünü o an anladım. Bana gülmüştü. Ve ben bunun beynime kazınmasını istercesine öylece yüzünde takılı kalmıştım. Gözlerinin kısılmasından yanağındaki gamzeye kadar onu inceledim. Bu çok uzun sürmedi ve bir yağmur damlasının burnuna düşmesiyle bakışlarını gökyüzüne çevirip hızla ayağa kalktı.

" Kaç Prenses! Seni kovalıyorum. Yakalarsam ne olacağını tahmin dahi edemezsin. " dedi kahkahayla. Ayaklarım yaklaşan adrenalinle geri geri giderken Luke kulakları ağzına varana kadar gülümsemeye devam ediyordu. Son hız arkamı dönüp koşarken ne yapacağımı şaşırmıştım. Arkaya baktıkça belime kadar uzanan saçlarım yüzüme gelmesiyle korkum git gide artsa da hızımı iyi koruyordum. Ne ara sokaklara karışmıştık bilmiyordum ama çığlıklarımda yağmur sesleriyle beraber sokaklarda yankılanıyordu. İkimizde sırılsıklam olmuştuk. Luke un bundan zevk aldığı belliydi. Bir ara bana yetişip hırkamdan kavrasa da bütün gücümle onu itmiştim. Omzumun üstünden ona baktığımda aramızda çok bir mesafe olduğunu görünce histerik bir kahkaha atmadan edemedim.

" Yakalarsan ne olacaktı Luke?! " dedim dalga eder bir tonda. Sesimin ona ulaştığını bilmediğim için arkamı döndüm. Dehşetli yüz ifadesiyle karşı karşıya gelsemde hızımı biraz yavaşlattım. Korna sesleri kulaklarımda çınlarken tek yapabildiğim gözüme vuran far ışıklarına elimle gözümü siper etmek olmuştu. Halen ne olduğunu farkına varamadan soluma dönmemle saçlarımın önüme uçuşması ve Luke un bağırması bir olmuştu.

" Elizabeth! "

Sezon finali mi yapsam ne?

PRINCESS // Hemmings. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin