" Duydun. Daha anlatılacak bir şey kalmadı. " dedim omuzlarım düşerken.
Bakışlarını ben de sabitlemişti. Kaç aydır çıkıyorduk biz? Hepsi koca bir yalandan mı ibaretti? Onun konuşmasını bekledim. Tek yaptığı benim üzerimde donuk bakışlarını gezdirmekti. Başını geriye atıp tekrar bana baktığında konuşacağını anladım ve ağzından çıkacak kelimelere karşı başımı hafifçe yere eğdim.
" Farketmiş olman güzel. Sahi aylardır farketmemiş miydin? Onca mücadelenin içerisine girmiştim. Seni sevdiğimi kendime inandırmıştım. "
" Ne saçmalıyorsun Luke? " dedi Michael öfkeyle. Nefesimi tutmuş bir şekilde konuşmanın devamını bekledim. Sonuna kadar dinleyecektim.
" Kapa çeneni, Michael. Bu onla benim aramda. Ne kadar inandırıcıydı değil mi? Elizabeth Anna. Seni seviyorum diyordum ve ikimiz beraber buna gülerek inanıyorduk. Seni korumam falan. Klişeliğe bakar mısın okuldakileri kıskandırıyoduk. " dedi hızla. Bomba saçıyor gibiydi. Gözü dönmüş bir şekilde odayı turluyordu Michael onu duvara yapıştırana dek. Luke onu hışımla itti.
" Sen karışma! Defol burdan. Bu onunla benim meselem Clifford. Burnunu ne zaman sokmaktan vazgeçeceksin?! "
Michael benimle onun arasında bakışları mekik dokurken istemeyerek odadan çıktı. Luke la yalnız kalmak istemiyordum. Ve yalnızdık.
" Clara.. Clara yı bırakmam o kadar kolay değildi. Bunu tahmin etmeliydin. "
" O sana ihanet etti! Hem de abinle beraber! " dedim bağırarak.
" Bu kalbimdeki yerini değiştirdi mi sanıyorsun?! Sevmek istemiyorum ama seviyorum! " dedi gürleyerek. Gözyaşlarım istemsizce yanaklarımdan boynuma akıyordu artık. Sol elimin tersiyle yanağımı sildim.
" Bu.. Bütün yaşadıklarımız. Herşey yalan mıydı? Benim uydurmalarımdan mı ibaretti? " çaresizce sordum ona fısıltıyla. Tek bir mimiği dahi oynamadan bana bakıyordu. İnanmak istemiyordum. Yanına gittim ve göğsünü yumruklamaya başladığım zaman dahi tepki vermiyordu. Geriye hafifçe sendeleyip kendini toparlıyordu.
" Bana herkesin içinde çıkma teklifi etmiştin. Beraber lunaparka gittiğimizde çocuğun biri bana sarkıntılık yaptığı için çıkışta onu öldüresiye dövmüştün. Kaza yaptığımda yerde yatarken ve hastanedeyken başımda ağlamıştın. Daha onlarca şey. Bunları yapan Luke Hemmings değil miydi? "
sesim tükenmişti. Ben tükenmiştim. Yakasını bırakıp iki adım geriye çıktım. Okyanus mavisi gözlerinde bir ara kırgınlık gördüm. Üzgün gibiydi. Ardından bakışlarını bana yönelttiğinde kendimi kandırdığımı anlamıştım.
" Bunlar yapılabilecek en basit şeyler. Ve de senin büyütmelerin. Ah doğru sen Prenses Elizabeth sin değil mi? Herşeyi hakediyorsun. Üzgünüm unutmuşum. " sert sesi yüzüme tokat gibi çarpmaktan başka bir işe yaramıyordu. Bunları Luke söylüyor olamazdı. Benim Luke um bu değildi. O bir karıncayı bile incitmekten korkardı. O benim ellerimi tuttuğunda avucumun içini öpüp bana sarılırdı. Gözleri aşkla bakardı. Bunlar benim uydurmam olamazdı.
" Dediklerine inanmıyorum. " dedim başımı iki yana sallayıp. Histerik bir kahkaha attı.
" İnanmalısın. Yoksa kendi uydurmalarına inanacaksın bir ömür boyu. " dedi ellerini ceplerine atmadan önce. Sertçe yutkundum. Kötü bir kabusun içinde gibiydim. Ama kabus değil, gerçekti.
" Kalbimi kırdığını farkında mısın? Luke bir insanı sevmese bile onu asla kırmaz. " kendimde güç bulamasamda yanına gittim. Ellerini korkakça tuttuğumda ne yapmaya çalıştığıma bakıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRINCESS // Hemmings.
Fanfiction" Lütfen Luke... Lütfen.. Bunu bize yapma. " dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Birkaç dakikanın ardından ellerimi bırakıp geriye çıktı. Dudakları düz çizgi haline gelirken kaşlarını çattı. " Sevmediğim birinin yanında duramam. Bu konuda k...