Uzun zamandır yazmadığım için çok çok çok çok çok üzgünüm. Size ne diyeceğimi bilemiyorum. Sürekli aklımda ama şu cezalar.. Neyse.. İyi okumalar :)
" Tekrar soruyorum. Dün gece neden ağladın?" boş boş suratına bakarken belki bugün yüzüncü kez gözlerimi devirdim. Bu kadar üstüme gelmemeliydi.
" Okulu asıp buraya gelmekle hata ettim sanırım. " dedim ayaklanmadan önce. Aniden yolumu kesip önüme geçti. Sevimli gülümsemesini yüzüne takıp nazikçe kolumdan tutup otutturdu." Pekala. İki kahve alıp geliyorum ve sen de bana sonra anlatıyorsun. " dedi kıvrakça önümden geçerken. Dudaklarım istemsizce yukarı kıvrılırken bu çocuğun üstümdeki etkisini düşünüyordum. Dün gece parçalara ayrıldım ve senin onu sevdiğini duyunca onu sonsuza kadar suyun içinde boğmak istedim diyemezdim. Seni seviyorum ama sen lanet olası, bu samimi hareketlerinle bana ümit veriyorsun da diyemezdim. Önüme kupa tutulmasıyla gözlerimi satranç tahtasından ayırdım. Benimkinin aksine sıcak elleri benim elimle temas edince ürperdim ve arkama yaslandım. Yakında bir fincan kahveyi bile tutamayacağım diye korkmuyor değildim.
" O zaman sana soru sormama izin ver. " dedi bir bacağını katlayıp oturup kahvesinden yudum alırken. Piercinginin olmadığını farkedince bir an garipsesemde tavrımı değiştirmedim.
" Ne değişti ki? Benim de şuan istemediğim şeylerden biri soru cevaplamak. Niye susmuyoruz? " dedim düz bir şekilde. Alayla karışık sözlerimle kaşları aniden çatıldı. Dağınık saçlarını düzeltmek adına o parmaklarından geçirirken bakışlarını benden ayırmıyordu.
" Neden Daniel üstüne bu kadar düşüyor? " beklemediğim soru üzerine kaşlarım hayretle havaya kalktı. Bunu ben düşünmemiştim ki.
" Bilmem. " dedim omuz silkerek. Seslice nefes verip dizleri benimkine deyene kadar yaklaştı. Daniel üvey kardeşimdi ve tabi ki de sinir edecekti. Yani üvey evlatlar kötü olurdu değil mi?
" Gerçekten bunu hiç düşünmedin mi? " dedi gülerek. Sonunda sıkıldığımı belli ederek havaya üfledim. Halen karşımda ciddi bir şekilde baktığını biliyordum ama onun dışında bütün herşeyi incelemeye koyuldum. Bizim salondan pek bir farkı yoktu. Sadece renkliler eve daha çok hakimdi. Çenemden tutulmasıyla gözlerimi Luke un mavi irislerine yerleştirdim.
" Düşünmedim, Luke. Tanrı aşkına. Benim zaten onunla aram iyi değil. Gördüğüm yerde kaçasım geliyor ve sen saçma sorularınla vaktimizi harcıyorsun. " yüzünü daha yakından inceleme fırsatı bulduğum için mutluydum belki ama Luke a bu kadar ciddilik oldukça fazlaydı. Daniel dan bahsediyorduk. Dediği ve yaptıkları birbirini tutmayan Daniel dan bahsediyorduk.
" Daniel seni seviyor. " dedi kahvesinden yudum almadan önce. Yüzüm anında ekşirken hem böyle bir laf attığına hem de bunu gayet rahat söylemesine şaşırdım.
" Bu hiç güzel bir şaka değildi. Lütfen bunun birdaha şakasını yapma. " dedim gülerek. Sinirden güldüğümü anlamış olacak ki biraz üzgün ve ciddi bir tavırla tekrar yüzüme baktı. Dediği şeyi ciddiye almadığımı bilmesi için hayatımda hiç patlatmadığım büyük bir kahkaha attım. Başımı geriye düşürüp gülerken Luke un benim hakkımda deli olduğumu düşündüğünü tahmin edebiliyordum. Böyle birşeyin imkanı yoktu. Aslında şuan Luke a böyle saçma bir düşüncesinden dolayı kızmam gerekirdi ama açıkçası onunla aramın böyle bir nedenden dolayı bozulmasını istemiyordum. Beş dakikalık gülmemin ardından sonunda yüzüne baktım. Dudağını dişleyerek bana bakıyordu. Yüzüm anında düşerken kafamı yana yatırıp gözlerimi açtım.
" Aman tanrım.. Sen ciddisin. " dedim yüzümü ellerimin arasına alırken. Ellerimi kendine çekerken dediği şeyin ciddiliğini düşünüyordum. Hadi ama.. Bu imkansızdı. Tek amacı benim mutsuzluğumdu. Dün kıskandığı için Luke a saldırmış olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRINCESS // Hemmings.
Fanfic" Lütfen Luke... Lütfen.. Bunu bize yapma. " dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Birkaç dakikanın ardından ellerimi bırakıp geriye çıktı. Dudakları düz çizgi haline gelirken kaşlarını çattı. " Sevmediğim birinin yanında duramam. Bu konuda k...