STARS

164 12 6
                                    

" Makyaj yapmaktan nefret ediyorum." tekrar söylenerek Kelsey e baktım. İtinayla makyajımı düzeltirken bana aldırmıyordu. Hastaneden çıkalı iki hafta olmuştu ve kaza sonucu yüzümde halâ izler vardı. Normalde makyaj yapmak aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama annemin kokteyli dolayısıyla biraz da olsa makyaj yapmam gerektiğini biliyordum.

" Altı üstü biraz fondoten ve ruj sürdüm, Beth. Çakma barbielerin duvar boyası değil. Onlar gibi doldurtulmuş bir bebek gibi değilsin, merak etme. " ardından yüzünü donuklaştırıp taklitlerini yapmadan geçmemişti. Dikkatlice yüzüme bakıp geriye doğru giderken kızgın bakışlarımı umursuyormuş gibi gözükmüyordu. Bu makyaj bana çok fazlaydı.

" Kendimi- " oturduğum puftan beni hızla kaldırarak sözümü kesti.

" Hadi ama.. Geç kalıyoruz. Söylenmeyi bırakmalısın. "

Görmemesine rağmen gözlerimi devirerek onu takip ettim. En azından ayağımdaki pudra rengi platform ayakkabılarıma alışmıştım. Elbisemi ilk defa beğenmiştim. Çünkü bu zevk tamamen Kelsey e aitti. Askılı olan elbisenin etekleri tüldü ve önü kısa arkası uzun bir modeli vardı. Kelsey her zaman ki gibi şıktı. Dar buz mavisi elbisesinin içinde güzel gözüküyordu. İkimizde aynı anda merdivenlerden aşağı inerken kendimi tedirgin hissediyordum. Bu kaza olayından sonra dedikodu büyük bir ihtimaldi. İnsanların en küçük şeylere bile uyduracak bir kılıfı vardı. Garsonun uzattığı küçük kanepelerden ağzıma atıp annemi ararken gözüme çarpan kişiyle hızla arkamı döndüm. Şuan kurstan birileriyle konuşacak havada değildim. Ben kötü bir çocuk değildi. Sadece şuan için beni yoracak kişiler listesinin başlarında yer alıyordu. Beni soru yağmuruna tutacağına adım kadar emindim. Tanıdık birkaç kişiyle görüştükten sonra tuttuğum nefesi vererek balkona çıktım. Köşede benim yaşlarımdan bir kız ve bir çocuğun olması garip bir durumdu. Kokteyllere benden ve Kelsey den başka bizim yaşlarımızdan kimse gelmezdi. Dikkatimi çekince balkonun beyaz demirliklerine yaslanarak onları izlemeye başladım. Büyük ihtimalle sevgililerdi. Çocuk anlattıklarıyla kızı sürekli güldürüyordu. Kız hoş bir tebessümle ona bakarken çocukta kızın kestane rengi kıvırcık saçlarıyla oynuyordu. Kız saçları ve iri kahve gözleriyle gerçekten güzeldi. Dışardan gören biri asla bu kızla erkeği birbirine yakıştıramazdı. Kızın kendıne yazık ettiğini ve oğlanın turnayı gözünden vurduğunu düşünürlerdi. İlk bakışta benim de düşündüğüm buydu. Bu tür çiftlerin olmasına şaşırmamak elde değildi. Ya da bu benim kıskançlığımdan başka bir şey değildi. İmreniyordum. Karşımdaki sahne hayallerimden bir kesitti. Çok küçük bir kesit. Kızın hoş tebessümü, erkeğin sevgiyle bakan gözleri... Filmlerdeki gibi uyduruk bir aşk hikayesi asla istemiyordum. Tek istediğim şey, küçükte olsa bir umuttu. Karşımdaki çift yavaş yavaş içeri geçerken bakışlarımı gökyüzüne kaldırdım. Derince bir nefes soluyarak yıldızlara baktım. Parlak yıldızlar olduğu gibi aralarında sönüklerde mevcuttu. Ama bu manzaranın güzelliğine engel değildi. Birkaç sönük yıldız ne değiştirebilirdi ki? En azından bu manzaranın keyfini çıkarabilmek düşüncesiyle gülümseyerek izlemeye devam ettim. Elbisemin küçük cebinden titremesiyle bakışlarımı ayırmadan telefonu çıkardım. Arayan isme baktığımda ise kalbim teklerken sakin olmaya çalışarak yeşile bastım.

" Yıldızlar bügün çok güzel, değil mi? " gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı.

" Evet. Gözlerimi kamaştıracak kadar hem de. " diyebildim sadece. Hafif bir gülme sesi geldi.

" Benim gözlerimi kamaştıran şey ise çok daha farklı. Yıldızlar onun yanında bir hiç. " dedi emin bir sesle. Beynim ne olduğunu söylediği saniyeden itibaren taramaya başlarken sinir olmadan edememiştim. Kaşlarımın istemsizce çatıldığını fark ettim.

" Yıldızlardan bile daha güzelse senin için değerli olmalı. " cevap almak ümidiyle beklerken bir süre ses kesilmişti.

" Aşağı gelmeye ne dersin, Prenses? " soruyla beraber arkamı dönmem bir olmuştu. Karanlıkta dahi parlayan gözleriyle bu tarafa bakıyordu. Üstüne kapşonlu bir hırka geçirmiş ve şapkasıyla kendini saklıyordu. Altında vazgeçmediği skinny Jean siyah pantolonu vardı. Ve hafif çamurlu siyah botları. Ağzım şaşkınlık ve mutluluk barındıran bir duyguyla aralanırken balkonun merdivenlerinden dengesizce inmeye başladım. Karşında durup soluklanmama fırsat bırakmadan uzun kollarıyla beni sarmalaması bende ayrı bir şok etkisi oluşturmuştu. Ellerim yavaşça sırtına kayarken ondan gelen güçle bende ona sarıldım.

PRINCESS // Hemmings. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin