*20*

2K 125 28
                                    

Sözümü tuttum ve işte bölümmm :)

Keyifli okumalar 😈

*

Sabah alarm çaldığında yatağın en uç köşesine sıkışan Hande irkilerek yere yuvarlandı.

“Oww!”

Zehra da dimdik bir şekilde kalkıp yatakta oturmuştu. İlk önce ne olduğunu anlayamasa da yüzünü soluna döndüğünde elini alnına kapatıp yerde doğrulan Hande’yi fark etti.

“Sen neden ordasın?” diye sordu şaşkınlıkla. Henüz tam uyanamamıştı. Hande ise sinirle yerden kalkıp bir eli hâlâ alnındayken bir diğeriyle yatağın tam kenarına oturan Zehra’yı gösterdi ona. “Acaba neden?” diye sordu, dudağına konan alaycı bir tebessümle. Zehra ise hâlâ daha ne olduğunun farkında değildi. Çocuk gibi dudağını bükerken Hande’ye öylece boş gözlerle bakakaldı.

“Sen neden sabahları bu kadar şapşal oluyorsun?”

Hande, Zehra’nın bu çocuksu hâllerine kıyamıyordu. Yanına otururken bir eliyle yanağını sıkarak öbürünü bacağının üstüne koydu ve orada duran elini tuttu.

“Bütün gece hareketlisin. Sürekli seni üstümde ya da beni yere ittireceğin kadar dibimde buluyorum. Tam bir temas bağımlısısın.”

“Senden ötrü” dedi Zehra ege şivesiyle ve çenesini uzatıp Hande’nin omuzuna koydu. Hande, bir eliyle yüzünü okşamaya devam ederken her ikisi de gülümsüyorlardı.

“Guidetti, sence de bugün canımıza okur mu? İstanbul’daki son antrenmanımız olacak.”

Hande, omuzlarını silkti. Gerçekten de hiçbir fikri yoktu zaten Guidetti’den önce Eda Erdem gece bu kadar içtikleri için hepsinin canına okuyacaktı.  Hande de çenesini Zehra’nın omuzuna dayadı ve Olimpiyat elemeleri için bir an önce yola çıkmayı diledi. Safiye yenge her yerdeydi. Şu an bile kulübelerini basabilirdi. Hatta ondan önce uyanıp otelin kahvaltı salonuna geçmeleri için hazırlık görseler de yine o kadından önce uyandıklarını düşünmüyordu. “Hayret” dedi Hande düşünceli bir şekilde. “Dün masadan ayrılırken oda numaralarımızı sormadı meraklı yengen?”

Zehra kıkırdadı. Kuzenimle babam çok üstüne gittiler. “Kargaşadan unutmuştur o” dedi ve bu sefer Hande de ona katılarak kıkırdadı.

“Kızını sevdim, çok iyi biri. Dürüst.”

“Öyledir Hasibe abla. Keyifli bir kızdır ve seni de çok sevdi.

Hande sırıttı. Hasan amca ve Zehra’nın kuzeni onu gerçek anlamda benimsemiştiler. Annesi Zöhre hanım da ona karşı ilgiliydi ama Safiye yenge. O kadın...

Zehra’nın kahkahası Hande’yi düşüncelerinden kopardı. Kafasını dönüp omuzunun dibine kısılmış kızın kıkırtısını süzdü. “Ne var?” dedi gıcık bir ses tonuyla. Zehra ise hiç onu umursamadan gülmeye devam etti. En sonunda sakinleyip işaret parmağını Hande’nin iki kaşının ortasına bıraktığında Hande o an anlayabildi kız arkadaşının neye güldüğünü. Yüzü sirke satıyordu. “Hayatım yengem yüzünden yüzün erken kırışacak kıyamam”

Zehra eğilip Hande’nin dudağına hafif bir öpücük kondurdu. Yanaklarından makas alarak ellerini yüzünden çekmeden bir de onu sinir edecek olan son hareketi yapıp burnunu sıktı.

“Yapma!”

“Hadi kalk. Safiye kumandan baskına gelmeden biz yanlarına gidelim. Otel yerine birlikte burada kaldığımızı öğrenirse bu işin peşini asla bırakmaz.”

Zehra haklıydı. Hande her ne kadar bunu yapmak istemese de Zehra’nın peşinden yataktan kalkarak dün gece etrafa saçtığı kıyafetlerini toplayıp üzerini giyindi. O kadın ortaya çıktığından beri hayattan tat almayı bırakmıştı. Ve bu işkence bir süre daha bu şekilde sürmeye devam edecekti....



Ülkede yaptıkları son antrenman sonrası bütün takım sahaya yüz üstü bir şekilde uzanıp can çekişiyordu. Guidetti hiç ara vermeden dört saat üst üste yoğun tempoda antrenman yapmıştı. Meliha’nın ağzı kapanmıyordu. Cansu, yorgun olmasına rağmen hâlâ sevgilisiyle alay edecek enerjiyi bulabiliyordu kendinde. İşaret parmağıyla Meliha’nın çenesini kaldırıyor ve kadının yorgunlukta çenesi tekrar geri düşüyordu.

“King Kong filminde Kong’un ağzını yırttığı ejderhalar gibi duruyor çenen şu anda. Hangi hâline daha çok gülsem bilemedim.”

“Ne insafsız kadınsın Cansu ya rahat bırak beni.”

Eda, Meliha’nın haline acıyordu ama hak etmişti. Cansu onunla uğraşmasa o güç toplayıp tüm ekiple uğraşıyordu. Cansu hepsinin kurtarıcısıydı.

“Neden hiç sesin soluğun çıkmıyor Mario?”

Meryem’in sessizliği Eda’nın dikkatini çekti. Yüzünü en yakın arkadaşına döndüğünde onun gözlerini kaçırdığını fark etti.

“Vay vay vay. Bak sen? Mario?”

Eda sırıttıkça sırıtıyordu. Dudağındaki gülümseme tüm yüzüne yayıldığında ruh hâli bütün takım tarafından fark edildi.

“Ne yani Masal artık resmi yengemiz mi?” diye sordu Meliha, bileklerinin üzerinde doğrularak. Cansu anında sevgilisinin kafasına vurdu çünkü Meryem’in utandığını Meliha dışında herkes fark edebilmişti.  

“Ne vuruyorsun ya?”

Meliha hala daha olayın farkına varamamıştı. Cansu gözlerini belerterek işaret parmağını dudağına bastırdı ve Meliha en niyetinde susarak elini kafasına götürdü.

“Acıdı ama.”

“Sende amma minnoş çıktın.”

Bu sefer de Hande omuzundaki havluyu Meliha’ya doğru fırlattı. Meliha doğrularak Cansu’dan çektiği bakışlarını Hande’nin yüzüne kaydırdı.

“Zehra da seni her seferinde pataklasın görürüm ben seni.”

“Ama ben ona kıyamam ki.”

Zehra anında Hande’nin yüzünü elleri arasına alarak dudaklarını alnına bastırdı. Hande çoktan Meliha’nın varlığını unutmuştu bile. Zehra’nın kucağında kedi yavrusu gibi mayışmış, öylece gülümsüyordu.

“Gel buraya” dedi Cansu, Hande’yle Zehra’yı izleyen sevgilisinin başını omuzuna yaslayarak az önce şakayla vurduğu alnını öptü. “Özür dilerim” dedi fısıltıyla. Meliha ise hiçbir şey olmamış gibi sırıtarak başını kaldırıp ona baktı.

“Tek bir şartla affederim.”

“Hayır hayır ama o olmaz.”

“Hayır yapacaksın” dedi Meliha ve tekrardan başını Cansu’nun omuzuna geri yasladı. “Neredeyse kafamı patlatıyordun.”

Cansu, Meliha’nın saçlarını okşarken bu sefer ondan kurtuluşunun olmadığının farkındaydı. Her ikisi de Meliha’nın çoktandır ikisi için seçtiği o dövmeyi bileklerine yaptıracaklardı...

“Ben kalkıyorum, bugün biraz dinleneceğim.”

Tuğba, herkesten önce ayağa kalkarken Derya dönüp yüzüne gün içinde bir kez bile olsun bakmayan kıza baktı. Tuğba, o yokmuş gibi davranıyordu. Aslında istediği buydu onun ısrarcı tavırlarından vazgeçmesi ama neden mutlu değildi? İstediğine ulaşmasına rağmen niye bir türlü rahatlayamıyordu?

“Akşam son bir kez yoğun antrenmanlar ve maçlar öncesi hep beraber bir kaçamak yapacağız. Sende gelecek misin?”

Soru Ebrar’dan gelmişti. Tuğba dönüp ona baktı fakat cevap vermekte acele etmedi. Onun yerine Hande cevapladı Ebrar’ın sorusunu.

“Elbette gelecek. Hep birlikte olacağız.”

Tuğba bu sefer Hande’ye döndüğünde arkadaşının ona öfkeyle baktığını fark etti. Evet haklıydı. Özel hayatından dolayı ailesi gibi gördüğü arkadaşlarından soyutlayamazdı kendisini. Derya’yla aynı ortamda bulunmaya ve takım arkadaşı olarak yollarına devam etmeye mecburdu.

Herkesle teker teker görüşmemek için havadan hepsine el sallayarak çıkışa doğru yürüdü.  Eda Erdem peşinden düşünceli gözlerle bakıyordu.

“Bu kızın bir sıkıntısı var ama hadi bakalım. Umarım yardımcı olabileceğimiz bir şeydir.”

Kaptanın söylediklerini duyan Derya bakışlarını kapıdan çıkan Tuğba’nın uzaklaşan görüntüsünden çekerek önüne döndü. Onun bu hâlde olmasında tek suçlu kişi kendisiydi. Zamanında her şey sarpa sararken olayların bu noktaya gelmesini engellemeliydi. Şimdi ise Tuğba’nın zihninde sade ve sadece kötü kadın imajıyla yer etmiş durumdaydı...

Ama elinde tek bir şansı olsa yine de bunu değişmek isterdi...





Bölüm sonu düşüncelerinizi alalım efendim :)

Bu aralar resmen üzerime ölü toprağı atılmış sanki aylak gibi dolanıyorum ortalarda enerjim çekiliyor. Keyfim yerinde olsa bu zamanlarım boş geçiyor değerlendirip bölüm biriktirirdim en azından ama yok yani tık yok 😄

Neyse biraz motive edin bakem beni. Var mı güzel fikirleriniz. Görmek istediğiniz sahneler vs.


Love Success Power / GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin