*28*

1.2K 126 15
                                    

İstanbulda uçaktan iner inmez kızları karşılayan ilk şey yağmurlu bir hava ve sis oldu. Havaalanı otobüsünden inip havaalanının kapısına kadarlık kısa mesafeyi yürüdüklerinde bile göz gözü görmüyordu. Simge'nin ayağında bot yerine kumaş bir spor ayakkabı olduğundan Şeyma onu sırtına almış önden yürüyordu. İlerledikleri yolda bulduğu her su çukuruna basan Cansu ağlarken, Meliha onu sakinleştirmek için omuzuna sarılmış yanağını öpüyor, onların hemen peşinden giden Eda Erdem ve Meryem ikilisi ise  yoğun sise rağmen ilerlemiş refleksleri  sayesinde önlerine çıkan her su birikintisinden ustaca uzaklaşıyorlardı. Derya da hemen kaptanın arkasında yürüyordu. Kollarını omuzlarına sarmış, kapüşonunu kafasına geçirmiş kulaklıklarında dinlediği hüzünlü şarkıyla gözyaşlarının etkisinde üzerine bastığı su birikintilerini umursamadan ilerliyordu. Tuğba, hemen solundaydı. Her ne kadar ona bakmamaya gayret gösterse de genç kızın kafasını önüne eğip yürüdüğünü görebiliyordu. Onu zamanında kucağına çekmese sert bir şekilde havaalanı kapısına toslayacaktı.

"Dikkat et" dedi, kolundan yakaladığı sarışını kolları arasına alıp bir diğer eliyle sırtından koruyucu bir şekilde bastırırken. Derya, şaşılır derecede ona cevap vermiyor, hala önüne eğik duran kafasını kaldırıp yüzüne bakmıyordu. Oysaki Tuğba meraklı gözlerle onu izliyordu. Eli istemsizce yanağına gittiğinde dudağının köşesini okşadığı başparmağının altında hissettiği ıslaklıkla dudaklarını birbirine bastırdı. Hiçbir şey söyleyemedi ve tam o esnada Derya ıslak bakışlarını kaldırarak gözlerine baktı. Kuru bir teşekkür etti ona ve başka bir şey söylemeden kollarının arasından çıkıp havaalanına girdi. Tuğba öylece kapının önünde kalakalmıştı.

"Ya ama aşkım hep böyle yapıyorsun!"

Zehra'nın cıyaklaması ayırdı onu düşüncelerinden. Bakışlarını camlı kapıdan dalgın bir şekilde izlediği kadının sırtından ayırarak yanından geçen ikiliye döndü. Hande, havaalanındaki güvenlik kameralarını umursamadan kapıya yaklaşırken kolunu Zehra'nın omuzuna atarak onu kucağına çekti ve dudağını alnına bastırırken Zehra'nın kıkırdayarak verdiği tepkiye gülümsedi. İkili birbirlerinin kollarında içeri geçerken Tuğba da hala dalgın bir şekilde peşlerinden yürüdü. Keşke onun da sevdiği kadın bu kadar cesur olabilseydi. Ancak hayır, Derya her zaman kaçmayı seçerdi...

——
"Hande, kaynanan ve saz ekibi kapıda heyecanla seni bekliyor" dedi Eda, küçük bavulunu alır almaz çıkıştaki küçük Karadeniz istilasını fark ederek. Hande, ağlamaklı bir yüz ifadesiyle kaptana yaklaştığında Zehra teselli edercesine kollarını sevgilisinin beline dolayıp başını göğsüne yasladı.

"Hasibe ablamın da geldiğini hatırlatırım kaptanım. Seni sevgiyle kucaklayacağından eminim."

Eda, kaşlarını çattı. Doğru ya o kadının kaburga şaklatmak gibi bir özelliği vardı. Hande, kafasını arkaya atıp kahkahayı bastığında Eda kaşlarını çatarak ikiliye döndü.

"Dalga geçmeyin benim arkadaşımla."

Yardımına hemen Meryem yetişti ve kolunu kaptanın omuzuna atarak ikilinin yanından uzaklaştılar.

"Lütfen artık odamıza susturucu ses yalıtımı yaptıralım çünkü ben onlar evimizdeyken sana dokunmayı özlüyorum."

Hande ve Zehra hala olduğu yerlerinde dikiliyorlardı. Hande, çocuk gibi alt dudağını bükmüş öylece kapıdan onları merakla izleyen Safiye yengeye bakıyordu.

"Yemin ederim bir gün yengen bizi yatakta üst üste basacak diye ödüm kopuyor."

Bir kez daha kıkırdadı Zehra ve ailesini daha fazla bekletmek istemediği için el ele Hande'yle birlikte çıkışa doğru yürüdü. Bu küçük dokunuşlarını kimselerden gizlemiyorlardı. Herkes onların sıkı fıkı arkadaş olduğunu hatta kız kardeşi kadar yakın olduklarını düşünüyordu ancak Zehra yine de ailesinden dolayı ihtiyat ediyordu. Bu yüzden de kapıdaki kameramanları ve gazetecileri fark ettiklerinde Hande'nin elini bırakıp koluna asıldı ve daha bir arkadaşımsı görüntü oluşturarak emin adımlarla kapıya doğru yürüdü.

"Seni seviyorum Handanım!"

"Bende Zezem!"

Sürgülü kapılar önlerinde açılmadan, yüzlerinde flaşlar patlamadan önce ikili birbirine bakıp gülümsediler.

——

Ekip ve oyuncular nihayet kameramanların istilasından kurtulmuştu. Hande ve Zehra aileleriyle birlikte en önden ayrılmışlardı. Cansu ve Meliha, Simge ve Şeyma da taksi bekliyorlardı. Her iki çiftte milli takımın otobüsüyle geldikleri için taksiyle geri dönüyorlardı. Tuğba ise kendi arabasıyla gelmişti havaalanına, tam Derya'ya dönüp taksi beklemesine gerek olmadığını, onu da evine bırakabileceğini söyleyecekken kaldırımda bekleyen kızın önüne siyah bir araç yanaştı ve Tuğba'nın aracının arkasında durdu.

Tuğba öfkeyle bakışlarını Derya'dan arabanın içindeki yüze döndü. Murat'dı gelen. Arabadan inip Derya'nın yanına gittiğinde Tuğba öfkeyle arabasının kapısını açtı ve sürücü koltuğuna oturmadan önce bakışlarını gözlerine kilitlenen Derya'ya döndü ve gözlerini devirerek arabasına binip gaza yüklendi. Bir gün kesinlikle bu kadın yüzünden kaza yapacaktı.

——
Meryem'in hiç beklemediği bir ziyaretçisi vardı. Masal, elinde çiçek arabasının önünde onu bekliyordu. Gazetecilerin etrafta olup olmadığına bakan ikili gözleri tekrar buluştuğunda birbirlerine içtenlikle gülümsediler. Masal, havaalanının boş olduğunu fark ettiğinde koşarak Meryem'in kucağına zıpladı.

"Oo birisi beni özlemiş" dedi Meryem, kollarını genç kadının beline sarıp, yüzünü kokusunu özlediği boynuna gömdü. Masal'ın şen kıkırtısını duymayalı yıllar olmuş gibi geliyordu ama ayrılık süreleri uzun değildi. Yine de her iki kadın için de oldukça yorucu ve özlemle geçen haftalardı.

"Yokluğun sonsuzluk gibi geldi" diye itiraf etti Masal ve Meryem kafasını geri atıp alayla parlayan mavilerini mavilerine diktiğinde utanarak alt dudağını ısırdı.

"Bir de doktorlar romantik olmaz diyorlardı. Beni duygulandırıyorsunuz bayan!"

Hala dalga geçiyordu. Masal dudaklarını büküp, küskün bir ifadeyle gözlerine baktığında Meryem dayanamayıp soğuk havada kızaran burun ucundan öptü.

"Seni özlemişim doktor!"

Sesi boğuklaştı, Masal gözlerine dikkatli bir bakış fırlatıp yüzünü boyun girintisine gömdüğünde Meryem nefesini dışarı üfleyerek tenindeki sıcaklığa karşı direndi.

"O zaman özlemimizi gidermeye ne dersin?"

Elleri Meryemin ensesinden kollarına oradan da bileklerine kayıp ellerini tuttu. Parmaklarını parmaklarının arasına geçirdi. Sonrasında ise parmak uçlarında doğrularak sevgilisinin dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu.

"Sanırım her seferinde beni ikna etmeyi başaracaksın."

Kıkırdayarak arabasına doğru yürüyen Masal elinden tuttuğu Meryemi de peşinden sürükledi. Arabanın sürücü koltuğuna geçmeden, elini sevgilisinin elinden ayırmadan önce yüzünü omuzu üzerinden arkasına dönerek kadına müstehcen bir bakış atıp, ardından göz kırptı.

"Ne o yoksa seni yalnız başına evine salacağımı mı düşündün? Yanılıyorsun hayatım önce ayrı kaldığımız haftaların özlemini gidereceğiz."

Sürücü koltuğunun kapısını açmadan önce havadan sevgilisine içten bir öpücük gönderdi ve hayretler içinde onu izleyen Meryem başını yanlara doğru sallayarak sırıtan bir yüzle arabanın diğer koltuğuna bindi.

——

Eda endişeliydi. Naz onu havaalanında bekleyeceğini yazsa da gelmemişti. Eda, aramasına rağmen ona ulaşamıyordu ancak neyse ki adresini ezbere biliyordu.
Arabasını Naz'ın evinin bulunduğu sokağa yönlendirdiğinde içindeki heyecan dizginleyemediği bir noktaya ulaşmıştı. İçinde bir sıkıntı vardı. Biliyordu, hissediyordu. Bir şeyler yolunda gitmiyordu...


Heyooo ben geldim. Kızlarımızı İstanbul'a geri getirdiğime göre şimdi nihayet olimpiyatlara kadar yaşanacak olan olayları yazabilirim. Heyecanın dorukta olacağı, çok güzel bölümler bizi bekliyor 😈

Love Success Power / GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin