Bu bölüm uzun yorumlarından dolayı ithaflar;
-Harry_Curly_1907
-bridrumeysa1D
-black-
-Directioner_SevdeGeciktirdiğim için üzgünüm, keyifli okumalar. Hepiniz çokça seviliyor ve öpülüyorsunuz.
“Ah, Gebbie ne yapacağım seninle ben? Beni yerle bir ediyorsun.” Sıcak nefesi saçlarımın üstünde mayhoşluk hissi veriyordu.
Geri çekilip, mahcup bakışlarımı suratında gezdirdim. Gülümsemesi genişledi, genişledi ve dişlerini ortaya sererek, çukurlarını ortaya çıkardı.
“O zaman Ted’in evinden eşyalarımı toplamakla işe başlayabiliriz.”
“Bir de o vardı değil mi?” Kaşlarını çattı. “Güzelim,” dedi kolunu boynuma dolayıp arabaya ilerlerken. Ben kesinlikle sinir hastası olacağım.”
Harry, arabayı kapının önüne park ederken ona inmeden önce son kez mahzun mahzun baktım.
“Sorun çıkarmayacağına söz ver,” diye tekrarladım milyonuncu defa.
“Hadi, inelim.”
“Harry, söz ver.”
“İnelim dediğimi hatırlıyorum, Gebb.”
“Söz verdiğini hatırlamıyorum ama,” diye çıkıştım.
“Çünkü söz vermedim.”
Gözlerimi devirmeden hemen önce kapıyı çarparak, arabadan indim. Birkaç adım ilerlemeden yanımda bitti.
“Elimi tut!” diye emretti.
“Neden?” dedim adımlarımı hızlandırırken.
“Çünkü sevgililer böyle yapar değil mi? Bir sevgili nasıl olunur öğrenmeye çalışıyorum.” Parmaklarını parmaklarıma geçirdi beni beklemeden. Eğer sinirli olmasaydım bu haline kahkaha bile atardım. En sevdiği oyuncağını misafir çocuğuyla paylaşmak istemeyen küçük erkek çocuğuna benziyordu.
Dudaklarımın arasından bir 'hıh' nefesi döküldü. “Sen şuna Ted'in sevgili olduğumuzu öğrenip, sana sarkmamasını istiyorum, yoksa yeni bir kavga çıkartırım desene.”
“Her neyse, bu da bir seçenek tabii,” dedi. Tuttuğu elimden çekerek, dibine girmemi sağladı. Kolu, kazağımın altındaki tenime değerek, beni sersemletmişti. Avucum içi terlemeye başlasa da Harry'nin eline kene gibi yapışıp, kapıya doğru yürüdüm.
Zile basılı tutarak çaldım ve sakinleşmek adına diyaframımın şişip, sönmesini sağlayacak derin bir nefes aldım. Kapı aceleyle açıldı ve kızıl saçlı bir kız otuz iki diş sırıtarak, bizi parmak ucumuzdan başlayarak saç diplerimize kadar göz hapsine alacak şekilde süzdü. Nefesim boğazımda takılı verdi. Üzerinde bir eşofman şort ve göğüslerini ortaya sermiş bir askılı vardı. Gözlerim fal taşı gibi açılırken, “Amanda?” dedim. Ses tellerim yırtılana kadar bağırmak istiyordum.
“Gebbie...” diye şakıdı keyif dolu. Sesinin kibarlıkla uzaktan yakından alakası yoktu, oldukça alaycı bir havası vardı bile diyebilirdim. Gözlerini Harry'a dikti. “…ve Harry. Ne tesadüf.”
Kendimi kocaman bir düşünce denizinde boğuluyor gibi hissettim. Ted, benim evden iki gün ayrılmamla Amanda'yı -sırf Ted'i kıskandığını iddia ederek bir shop cd si yapıp, Harry'nin evine yollayan, ardından benim dövdüğüm nam-ı diğer kızıl sürtük de diyebilirim- eve atmıştı. Midem acıyla burkuldu. Ted'i dostum olarak düşünmüştüm. Düşünmekten de öte hissetmiştim. Her kötü anımda, her çıkmazda kaldığım da, her çukura battığımda, ellimden tutup beni yerden kaldırmış, bütün zorluklara beraber göğüs gerebileceğimizi göstermişti. Hayatıma giren herkes neden bana kazık atıyordu ki? Boğazıma oturan yumruyu yutmak için çırpındım ama faydasız oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİME GELEN ÖĞRETMEN
FanfictionYumruklarımı göğsüne indirmeye devam ederken hıçkırarak ayaklarının dibine çöktüm. "Senin için neyim ki zaten?" dedim avuçlarımla gözlerimi kapatıp. Yanıma çöktüğünü hissettim. Eliyle yüzüme dokunurken aldığım cesaretle ayaklandım."Senin için neyim...